Söz, önce söyleyene tesir etmelidir. Ziya Paşa Terkîb-i Bend’inde;
“Onlar ki, lâf ile verirler dünyaya nizâmât,
Bin türlü teseyyüb bulunur hânelerinde..” der. Yani, onlar lâf/söz ile dünyaya nizâm vermeye, düzene koymaya çalışırlar, ama kendi benliklerinde, nefislerinde, evlerinde çok sayıda eksiklerle, yanlışlarla, kusurlarla mâlüldürler, demek ister.
Sözün tesirli olmasının en önemli esaslarından bir tanesi, önce söyleyen üzerinde bir tesir icrâ etmesidir. İnsan önce, kendisi söylediklerine inanmalı ve uygulamalıdır. Kıyâmet gününde insanlardan azabın en çetinine uğratılacak olan bir kimseden bahseder peygamber Efendimiz aleyhissalâtu vesselâm…
Efendimiz(s.a.v) böyle çok çetin bir âkıbete mâruz kalmış, “dolap beygirinin değirmeni” benzetmesiyle anlatır ve onun fecî durumunu haber verir.
Derler ki; “sana ne oldu? Sen dünyada iken, iyiliği emreden, kötülükten sakındıran bir insandın, niçin böyle bir azâba mâruz kaldın?”
Der ki:
“Ben dünyada iken iyiliği başkalarına emreder ancak onu kendim yapmazdım, kötülükten de başkalarını nehyeder, sakındırırdım ancak, kendim kötülüklere dalar dururdum.”
Allah Teâlâ hazretleri, Benî İsrâil’in âlimlerine ve dolayısıyla, kıyâmete kadar gelecek olan bütün âlimlere hitâb eden şu ilâhî vahyini duyurur:
“Siz, Kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip bizzat kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Bakârâ, 2/44).
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” (Saff, 61/2-3)
O halde, yeniden başta söylediğimiz sözümüzü tekrarlıyoruz:
Söz, önce söyleyen üzerinde tesir göstermeli, onu güzelliklere, hayırlı işlere, sâlih amellere yönlendirmeli ve sonra da başkalarını teşvik vesilesi olmalıdır.Hz.peygamber(a.s) ın sık sık rabbine sığındığı hususlardan biride “fayda vermeyen ilim” dir.
Rabbimiz, söylediklerimizi sırtımızda istifade edemeden taşımaktan muhafaza buyursun.