Zaman, çok acelesi varmış gibi koşup geçiyor ömrümüzün içinden. Günlerimiz birbiri ardına ekleniyor ama biz çoğu zaman bu akışın farkına bile varamıyoruz. Oysa Allah, zaman üzerine yemin ederek onun ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatıyor:
"Asra yemin olsun ki insan gerçekten ziyan içindedir." (Asr Suresi, 1-2)
Zamanın akışı, bizim de ömrümüzü tüketiyor. Yapraklarımız bir bir dökülüyor, bazen dallarımız da kırılıyor. Hayatımız tenhalaşıyor. Yaşanan onca şeyden geriye yalnızca birkaç hatıra, eski fotoğraflar ve bir avuç pişmanlık kalıyor.
Bir telaşa kurban ediyoruz ömrümüzü. Şu fani dünyada kalıcı olmak için çırpınıyor, bütün gayretimizi tükenen şeylere adıyoruz. Daha iyi bir hayat, daha fazla kazanmak, daha güzel yaşamak derken gözümüzü gerçek huzura kapatıyoruz. Arzularımızın sonu gelmiyor. "Biraz daha, biraz daha" derken yorgun düşüyoruz ama içimiz yine de doymuyor. Ne dertlerimize deva olabiliyoruz ne de sorunların sonu geliyor. Belki keyif alıyoruz ama genellikle huzuru ıskalıyoruz.
Oysa en çaresiz anlarımızda merhamet kapımızı çalıyor. Biraz durup dinlesek, onu duyacağız. Rabbimiz, kullarına merhamet etmeyi istemektedir. Onun rahmeti bizden hiçbir zaman uzak olmadı, sadece biz onu fark edemedik. Eğer biraz sükûnet bulsak, biraz içimize dönsek, nefsimize galebe çalacağız. Göğsümüz genişleyecek, yüzümüz gülecek, ruhumuz huzura erecek.
Ramazan: Merhametin Bizi Beklediği Ay
Ramazan, işte o merhametin kapımızı çaldığı kutlu bir zamandır. Kalbimizi mutmain edecek Kitabımıza yönelmemizi bize hatırlatan mübarek bir mevsimdir. Hayatımızı gözden geçirmeye, kendimizi hesaba çekmeye ve boş işlerden yüz çevirmeye davet eden rahmet iklimidir. Rabbimiz, her yıl bu mübarek ay ile bizlere yeniden toparlanma fırsatı sunuyor.
Oruç, sadece açlıkla sınanan bir ibadet değildir. Oruç, öfkemizi, şehvetimizi, kötü sözlerimizi, israfımızı ve nefsimizin diğer taşkınlıklarını dizginlememiz için bir vesiledir. Oruç, bizden sadece yemekten içmekten uzak durmayı değil, her türlü kötü alışkanlıktan arınmayı da bekler.
Bu çağda orucu sadece midemizle değil, gözümüzle, elimizle, dilimizle, sosyal medya ile de tutmalıyız. Zira açlığa dayanabiliriz ama nefsimizin arzuladığı şeylere direnmek bize zor gelir. Ramazan, işte bu iradeyi kazanmamız için bir fırsattır.
Ramazan ayı, modern çağın hızında kaybettiğimiz anlamı tekrar bulma ayıdır. Sürekli koşturan ömrümüze bir durak, hep dışarıda bir şeyler arayan gözümüze içeri bakması için bir pencere sunar. Bu ay, hep meşgul olan insanın "ne için yaşadığını" tekrar sorgulaması için bir fırsattır. Çünkü Ramazan, sadece aç kalma değil, yeniden dirilme, yeniden uyanma, yeniden buluşma mevsimidir.
Bu mübarek ayı bir fırsat bilmek, onu boş alışkanlıklardan sıyrılmak, ruhumuzu temizlemek ve gerçek huzuru bulmak için değerlendirmek bizim elimizde. Merhamet kapımızı çalıyor. Açacak mıyız?