Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: Gayeniz topluma ve insanlığa hizmet etmek olmalıdır
Diyanet İşleri Başkanlığı ile Türkiye Diyanet Vakfının yurt içi ve uluslararası burs programları kapsamında eğitim desteği verdiği öğrenciler için düzenlenen mezuniyet programında, lisans eğitimini tamamlayarak mezun olan öğrencilerle bir araya gelen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Hangi meslekte olursanız olun gayeniz, topluma ve insanlığa hizmet etmek olmalıdır. Zira karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek İslam’a, milletimize ve insanlığa hizmet etme uğrunda yaptığınız bütün çalışmalar ibadettir.” ifadelerine yer verdi.
“Heyecanınızı, azminizi her daim canlı tutun”
“Mezuniyetten Mesuliyete” başlığıyla çevrimiçi düzenlenen programda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, gençlerle beraber olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek, “Şunu açıkça ifade etmek isterim ki gençlerimizin gözlerinde gördüğüm ışıltı, yüreklerinde hissettiğim heyecan ve kararlılık, beni ziyadesiyle memnun ediyor. Sizlerden de istirhamım heyecanınızı, azminizi her daim canlı tutmanızdır.” diye konuştu.
“İnancımızı ve değerlerimizi en güzel şekilde temsil edeceğinize inancım tamdır”
Dünyanın farklı ülkelerinden gelen gençlerin, aynı gaye ve duygularla buluşarak beraberce Türkiye’de eğitim gördüğünü ifade eden Başkan Erbaş, “Sizler yüzyıllarca dünyaya hükmetmiş, adalet dağıtmış, diğer din ve milletlerin zor durumda kaldıklarında yardım istedikleri büyük bir milletin evlatları, torunlarısınız. Sizler her biriniz ecdadımızın merhametini, tecrübesini, adaletini gittiğiniz her yerde yaşatmaya devam edeceksiniz. Bulunduğunuz her yerde, inancımızı ve değerlerimizi en güzel şekilde temsil edeceğinize inancım tamdır.” ifadelerini kullandı.
“İslam medeniyeti merhametin, güzel ahlakın, bir arada yaşamanın en güzel örnekleriyle doludur”
Erbaş, İslam ve Müslüman kelimelerinin “silm” kökünden geldiğini belirterek, “Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz, ‘Ey iman edenler! Hepiniz toptan ‘silm’e, barışa giriniz.’ buyuruyor. Yani İslam’a giriniz, iyi bir Müslüman olunuz, Müslümanlık neyi gerektiriyorsa onları yerine getiriniz demektir. Barış ve teslimiyete bağlı olunuz. Böylece Müslümanın düşünce ve ahlakının iki büyük ve önemli boyutu ortaya çıkıyor; birincisi Allah’a itaat ve teslimiyettir. İkincisi de yaratılana yani can taşıyan her varlığa karşı şefkat ve merhamettir. İşte bu inançla, Kur’an ve sünnetin izinde kurulan İslam medeniyeti, merhametin, güzel ahlakın, bir arada yaşamanın en güzel örnekleriyle doludur.” şeklinde konuştu.
“Bugün insanlığın en büyük sorunu ahlak ve hukuku ihmal etmesidir”
Müslümanların tarih boyunca bulundukları coğrafyalarda hukukun ve adaletin teminatı olduklarına vurgu yapan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, şöyle devam etti:
“Din, dil, ırk, renk ayrımı yapmaksızın, herkesin temel hak ve özgürlüklerini dokunulmaz kabul etmişlerdir. Bir arada yaşama kültürünün, Yaratan’a itaat ve yaratılana merhamet ahlakının en güzel örneklerini sunmuşlardır. Bugün insanlığın en büyük sorunu, bu ahlak ve hukuku ihmal etmesi, hatta kaybetmesidir. Yaşanan savaşların, kaosların, bireysel ve küresel krizlerin temelinde insanın kendine yabancılaşması, yaratılış gayesini unutması, Rabbine kayıtsız kalması vardır. Dünyayı kaybettiği ve muhtaç olduğu değerlerle buluşturmak ise yine sizlere, bizlere düşmektedir.”
“İnsanlığın iyiliği için mücadele eden sahabenin büyük çoğunluğu, 15-20 yaş aralığındaki gençlerdi”
Daha güzel bir dünyanın inşası için gençlerin hayalleri, çalışmaları ve gayretlerinin önemli olduğuna işaret eden Başkan Erbaş, “Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Mekke-i Mükerreme’de bir cahiliye toplumundan dünyanın en güzel dönemini, asr-ı saadeti inşa ederken, bunu kendisine inanan bir avuç genç Müslüman ile beraber yapmıştır. Biliyorsunuz Mekke’de, İslam’ın zor yıllarında Peygamber Efendimize inanıp destek olan, insanlığın iyiliği için mücadele eden sahabenin büyük çoğunluğu, 15-20 yaş aralığındaki genç insanlardır.” dedi.
Kur’an-ı Kerim’de örnek gösterilen gençleri hatırlatan Erbaş, “Kur’an-ı Kerim’in bize örnek gösterdiği gençler var. Aklıyla tevhidi ve putların anlamsızlığını tespit eden İbrahim Peygamber. İffetin timsali Hz. Yusuf. İmkânlarını ve statülerini feda etme pahasına hak, hakikat mücadelesi yapan Ashab-ı Kehf. Her birinizin bu örnekleri en iyi şekilde özümsediğine inanıyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
“Ahlaktan, hukuktan uzak bilginin bir faydası yoktur”
İslam’da bilginin nihai amacının, insanın kendini, Rabbini bilmesi ve çevresine sorumluluk bilinciyle yaklaşması olduğuna vurgu yapan Erbaş, şunları kaydetti:
“Bilgi en büyük imkân ve güçtür. Ancak bilginin insanlığın huzuruna vesile olması için ahlak, hikmet ve hukuk ile ilişkisi hayati öneme sahiptir. Ahlaktan, hukuktan uzak bilginin bir faydası yoktur. Onun için Efendimiz (s.a.s.), ‘Allah’ım; faydasız ilimden sana sığınırım.’ diyor. Değer olarak görülmeyen, hikmetle yoğrulmayan, uygulanarak güzel ahlaka dönüşmeyen bilgi, hayata huzur getirmeyecektir. Bugün küreselleşen dünyada faydasız bilginin ortaya çıkardığı huzursuzlukları, savaşları hepimiz görüyoruz. İnsanı yaşatmak için değil insanı öldürmek için kullanılan bilginin dünyayı ne hale getirdiğini hepimiz görüyoruz. Dolayısıyla karşımızdaki en zorlu düşmanımız cehalettir. Bu düşmanı alt etmenin biricik yolu da hayatımızın her alanına sahih, faydalı bilgiyi ikame etmekten geçmektedir. Zira bilgiyle yüceldikçe, imanımız sahih bilgiyle beslendikçe yüreklerimiz de birleşecek, özgüvenimiz ve imkânlarımız da artacaktır. Ben inanıyorum ki siz kardeşlerimizin gayretleri ilim, adalet, hikmet ve marifet ile daha iyi bir geleceğin inşasına önemli katkılar sunacaktır.”
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.s), “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” hadis-i şerifini hatırlatan Başkan Erbaş, “Bu adeta İslam ahlakının en kapsamlı ve özlü ifadesidir. İslam’da bilginin ana gayesi, Allah’ı tanıyıp kulluk etmek, insanlara faydalı olmak ve yeryüzünü imar etmektir. Sevgili Peygamberimiz; ‘Şüphesiz ki Allah, nefsinin hevâsına meyletmeyip doğru yoldan şaşmayan genci çokça beğenmektedir.’ buyuruyor. İşte bu bir müjdedir. Bizim en büyük hedefimiz, hayat gayemiz, Rabbimizin hoşnutluğunu kazanmaktır.” diye konuştu.
“İnancınızı sahih bilgiler üzerine bina etmelisiniz”
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, lisans eğitimini tamamlayarak mezun olan öğrencilere hitabını şu tavsiyelerle tamamladı:
“İnsanî değerlerin, bir arada yaşamanın, güzel ahlakın ve erdemin en güzel örneği Peygamberimiz, Hz. Muhammet Mustafa’dır. O’nun hayatını her yönüyle öğrenmeye ve yaşamaya muhtacız. Zira O tanınmadan dostluk, vefa ve kardeşlik bilinemez. O anlaşılmadan merhamet, paylaşma, başkasına değer verme ve herkesin iyiliğini isteme erdemleri anlaşılamaz. O tanınmadan güzel ahlak tam anlamıyla yaşanamaz. İnancı olmayanın geleceği yoktur. İnancınızı sahih bilgiler üzerine bina etmelisiniz. Bunun için doğru kaynaklardan ve devamlı bir şekilde okumalısınız. Zira Rabbimiz, vahyini ‘oku’ emriyle başlatmıştır. İslam’ın şefkat, merhamet, hakkaniyet, güzel ahlak ve bir arada yaşama ilkelerini tam olarak özümsemeliyiz. Sonra bu ilkeler üzerine kurulan medeniyetimizi tanımalıyız. İbadetlerimizi asla ihmal etmemeliyiz. Çünkü bizleri güçlendirecek, koruyacak ve istikamet üzere kılacak en büyük imkânımız ibadetlerimizdir. ‘Namaz insanı bütün kötülüklerden alıkoyar.’ Oruç da zekat da hac da hayır hasenat da böyledir. İbadet dediğimiz ne varsa hepsi insanı kötülüklerden alıkoyar.
“Irkını seçmek kimsenin elinde değil ama inancını ve ahlakını herkes kendisi tercih ediyor”
En küçük davranışlarınızda bile edep, nezaket ve zarafet olsun. Peygamber Efendimiz Müslümanı ‘elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu kimse’ olarak tanımlamaktadır. Yine Sevgili Peygamberimiz, ‘Kendisi için istediğini Mümin kardeşi için de istemeyi, kendisinin hoşlanmadığı bir şeyi kimseye reva görmemeyi’ imanın ölçüsü olarak bizlere öğretiyor. Irkını, sülalesini, rengini, coğrafyasını seçmek kimsenin elinde değildir. Ama inancını ve ahlakını herkes kendisi tercih ediyor. Bunun için Allah’ın yegâne değer ölçütü takvadır.
Bütün imkânlarınızla bildiğiniz ve yaşadığınız güzelliklerin hayata taşınması için gayret edin. İyiliklerin çoğalması ve kötülüklerin azalması için elinizden geleni ve üzerinize düşeni en iyi şekilde yapın. Türkiye Diyanet Vakfının mefkûresi nedir; ‘Yeryüzünde iyilik hâkim oluncaya kadar!’ Yeryüzünde iyilik hâkim oluncaya kadar çalışmaya azmetmiş gençler olarak kendimizi tanımlayacağız. Çünkü nihai hedef iyiliktir, iyiliğe ulaşmaktır. İyilik de ancak İslam çerçevesinde gerçekleşebilir.”