Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından “Mescid-i Aksa ve Kudüs” olağanüstü gündemiyle düzenlenen Dünya İslam Alimleri Birliği Toplantısında konuştu.
Video konferans yoluyla gerçekleştirilen toplantıta 70'den fazla üklenin Diyanet İşleri Bakan, Başkan ve müftüleri katıldı.
Toplantının açılışında konuşan Diyanet işleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş "Bugün artık slogan atmak, ağıt yakmakla yetinemeyiz. Çözüme dair müşahhas, kalıcı ve gerçekçi adımlar atmak zorundayız." dedi.
Başkan Erbaş şunları söyledi:
Malumlarınız olduğu üzere işgalci terör devleti İsrail tam bir barbarlık ve vahşetle Mescid-i Aksa’yı işgal etmeye çalışmaktadır. Gözü dönmüş canavarlar, Mescid’de masum Müslümanlara canice saldırmaktadır.
İnsanlığın mirası yok edilmektedir. Peygamberlerin hatırasına hayasızca müdahale edilmektedir. Dinlerin, dillerin, kültürlerin, medeniyetlerin sembol şehri talan edilmektedir. Mescidin harimi ismeti ihlal edilmektedir. Müslümanların izzet ve onuru çiğnenmektedir. İslam’ın ilk kıblesine savaş açılmaktadır.
Değerli kardeşlerim,
Kudüs, İslam medeniyetinin bilgi ve değerler hafızasıdır.
Kudüs Müslümanların hâkimiyetindeyken barışın şehridir. Selam yurdudur.
Ancak Birinci Dünya Savaşı'nın ardından İslam coğrafyasının işgal edilmesiyle Kudüs acının ve gözyaşının şehri olmuştur. Tarihi mekânlar tarumar edilerek şehrin kadim değerlerle bağları kopartılmaya çalışılmıştır. Sürekli baskı ve uygulamalarla halk, şehri terk etmeye zorlanmıştır.
Küçük alanlarda başlayan toprak istilası, her geçen gün Yahudi nüfusun arttığı planlı bir işgale dönüşmüştür.
Bu süreçte Müslümanlar sürekli baskı, zulüm, işkence ve hatta katliamlara maruz kalmıştır. İslam coğrafyasının merkezinde bir avuç azınlık olarak inşa edilen işgalci bir topluluk, bir takım güç merkezlerinin de desteği ile uluslararası hukuku, ahlakı, kutsal değerleri hiçe sayan pervasız ve şımarık tavırlarıyla Ortadoğu’da barış ve huzurun önünde en büyük engel haline gelmiştir.
Aziz katılımcılar,
Defaatle ifade ettiğim gibi Kudüs’ü işgal edenler, bu cesareti İslam toplumlarının dağınık görüntüsünden alıyorlar.
Dolayısıyla bugün Müslümanlar olarak hep beraber ciddi ve köklü bir muhasebe yapmak zorundayız. Ümmeti zayıflatan ve dağınık gösteren faktörleri kapsamlı olarak düşünmek zorundayız.
Bugün artık slogan atmak, ağıt yakmakla yetinemeyiz. Çözüme dair müşahhas, kalıcı ve gerçekçi adımlar atmak zorundayız.
Derhal toparlanmalı ve ümmetin vahdetini temin etmeliyiz. Bu zor değildir. Buna ulema öncülük etmelidir.
Bütün dünya biliyor ki, imkânlarını ve potansiyelini birleştirdiğinde Müslümanlar her açıdan dünyanın en büyük gücünü oluşturacaktır.
Filistin ve Kudüs’ü işgal edenlerin ve dünyayı savaşlara ve kargaşaya sürükleyenlerin, hukuk, insaf, vicdan, demokrasi, insan hakları vb. değerlerin hiçbirini umursamadığı ve dikkate almadığı artık kesinleşmiştir. Yegâne çözüm ümmetin bir araya gelerek zulme ve işgale engel olmasıdır.
Kudüs’te işgal ve zulmü engellemenin yolu, Müslümanların birlik ve beraberlik içinde hareket etmesidir.
Tarih boyunca Müslümanlar ne derece birlik ve beraberlik içerisinde olmuş ise Kudüs o derece barış, emniyet ve esenlik şehri olmuştur. Müslümanlar birlikte hareket etme, ortak kararlar alıp uygulama özelliğini ne derece yitirmiş ve kendi bünyelerindeki çeşitlilikleri, farklılıkları kavga sebebi saymışlar ise Kudüs, o derece Dâru’s-Selam yani barış, emniyet ve esenlik yurdu olma vasfını kaybetmiştir.
Aziz kardeşlerim,
Kudüs, ümmet için bir diriliş vesilesi olabilir. Vahdet vesilesi olabilir. Bir asırdır, çiğnenen onurunu, viran olan yurdunu kurtarma vesilesi olabilir.
Nitekim Kudüs geçmişten bugüne Müslümanları madden ve manen bir araya getiren bir zemin olmuştur. 1099’da haçlı işgalinin ardından bütün Müslümanlar Kudüs için toplanmış ve Kudüs’ü işgalden kurtarmıştır. İslam İşbirliği Teşkilatı, Kudüs ve Mescid-Aksa işgal edildiğinde, 1969 yılında İslam Konferansı Örgütü adıyla Kudüs için kurulmuştur. Bugün de Kudüs ve Mescid-i Aksa etrafında ümmet bir araya gelebilir. Nitekim şu anda yeryüzündeki bütün müminlerin kalbi Mescid-i Aksa’dadır. Bunu tam bir vahdete dönüştürdüğümüzde Kudüs özgür olacaktır.
Bu bağlamda tüm İslam dünyasında bütün mümin yürekleri birleştirecek çalışmalara hız vermeliyiz. Kudüs bilincini en güçlü hale getirmeliyiz. İşgalcilerin zulümlerini tüm dünyaya ifşa etmeliyiz. Zira bugün tüm insanlık işgale karşı çıkmakla ve Kudüs’ü savunmakla yükümlüdür. Yani Kudüs topyekûn insanlığın hukuk, ahlak ve vicdan sınavıdır.
Kudüs, İslam ümmetinin iman ve kardeşlik imtihanıdır.
Kudüs, sadece Filistinliler’in ya da Arapların değil, bütün Müslümanların hatta insanlığın ortak meselesidir.
Şimdi, insanlığın ortak değerlerini temsil eden Kudüs için tüm insanlığı harekete geçirecek etkili bir söylem geliştirmeli ortak bir eylem planı hazırlamalıyız.
Bilmeliyiz ki Kudüs, yeniden selam şehri, huzurun ve sekinetin merkezi oluncaya yani bütün boyutlarıyla Kudüs özgürlüğüne kavuşuncaya kadar yapılan bütün çalışmalar yetersizdir.
Bu vesileyle tüm Müslümanları ve insanlığı eliyle, diliyle, kalbiyle, tüm imkânlarıyla Mescid-i Aksa’ya ve Kudüs’e sahip çıkmaya davet ediyorum.
Bir kez daha işgalci terör devletini şiddetle kınıyorum. Allah’ın, meleklerin ve tüm insanlığın laneti zalimlerin üzerine olsun.
Her türlü işgal ve zulme rağmen yıllardır Mescid-i Aksa’nın muhafızlığını yapan Filistinli mazlum Müslümanların yanında olduğumuzu ve onlara her türlü desteği sunmaya devam edeceğimizi ifade ediyorum.
Bu uğurda şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.
Cenab-ı Haktan, bu çabalarımızı Kudüs için güzel sonuçlara vesile kılmasını niyaz ediyor, hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.