BİLİM - TEKNOLOJİ

"Yapay zekayı eğitim hayatına entegre etmeliyiz" önerisi

Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Argun Karacabey, yapay zeka ve teknolojiyi eğitim hayatına entegre ederek öğrencilerin geleceğe hazırlanması gerektiğini söyledi.

Abone Ol

Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Argun Karacabey, yapay zekanın ve teknolojik gelişmelerin eğitim dünyasına etkisini AA muhabirine anlattı.

Eğitim faaliyetlerinin temel amacının üniversiteye gelen öğrencileri, geleceğe ve iş hayatına hazırlamak olduğunu dile getiren Karacabey, üniversitelerin öğrenci merkezli ve interaktif eğitim modeline geçtiğini kaydetti.

Karacabey, dünyadaki gelişmelerin eğitim faaliyetini baştan sona değiştirdiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Son iki yıldır yapay zeka, diye bir şey çıktı karşımıza. Yapay zekanın artık şirketlerde iş süreçlerine entegre edildiğini görüyoruz. 'Teknolojik gelişmeler, yapay zeka sayesinde birçok meslek ortadan kalkacak, yeni meslekler gelecek.' deniyor. Dolayısıyla öğrencilerimizi bu değişen dünyaya göre yetiştirmemiz lazım. Öğrencileri buna uygun şekilde hazırlamalıyız. Teknolojiyi doğru kullanarak mezunlarımızı iş hayatında bir adım öne taşımalıyız. Yapay zeka ve teknolojiyi eğitim hayatına entegre ederek öğrencileri geleceğe hazırlamalıyız."

Üniversitelerin eğitim sistemlerini, eğitim yapılarını dönüştürmesi gerektiğine işaret eden Karacabey, üniversitelerin yapay zekayı amaca uygun bir şekilde nasıl kullanılacağını öğrencilere göstermesi gerektiğini kaydetti.

Yapay zekanın iyi kullanımı konusunda eğitilerek mezun olan öğrencilerin iş hayatına girdiklerinde buna sahip olmayanlara göre bir adım önde olacağını belirten Karacabey, "Teknolojinin her özelliğini eğitim sürecine entegre etmemiz lazım. Bugün üniversitelerde yepyeni bir kuşakla birlikteyiz. Eskiden okullarda ve iş yerlerinde en fazla iki kuşak birlikte çalışırdı. Şimdi üç hatta dört kuşak birlikte. En son Z kuşağı ile birlikteyiz. Bu kuşağının nasıl eğitim istediğini çok iyi bilmemiz lazım. 'Biz hocalarımızdan şöyle görmüştük, dersimi de böyle anlatırım' demekten vazgeçmemiz lazım. Bu kuşak elektronik cihazları bir organı gibi görüyor. Bunu kabullenip, eğitimi de buna göre dönüştürmemiz, öğrenci merkezli eğitime geçmemiz lazım."

"Öğrenci interaktif öğrenme sürecinin içinde olmalı"

Prof. Dr. Karacabey, öğrencinin sınıfta, dersin nasıl işleneceği, ölçme değerlendirmenin nasıl gerçekleştirileceği, dersin kurallarının ne olacağı konusunda söz hakkı olan bir paydaş olarak oturması gerektiğini belirterek, şu ifadelere yer verdi:

"Öğrenci interaktif bir öğrenme sürecinin içine girmeli. 'Hocası anlatsın, o dinlesin, not alsın, eve gitsin." mantığından çıkmak lazım. Örneğin bazı dersleri, öğrencinin arkadaşlarına anlatmasına olanak sağlanmalı. Öğrenci, dersin artık sahibi olacağı için derse daha istekle katılım sağlayacaktır. Bizim hedefimiz öğrencinin diploma alıp gitmesi değil, öğrencinin öğrenmesini sağlamak olmalı. Bunu yaparsak başarılı olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu sadece üniversiteler için değil, bütün eğitim kurumları için geçerli. Öğrenmeyi en öne koyduğumuzda ve öğrenci de bunu kabul ettiğinde nitelikli mezun yetiştirmek daha kolay olacaktır."

"Öğrencinin ders dışı faaliyetleri de ödüllendirilmeli"

Öğrencinin üniversite hayatının sosyal becerilere sahip olmasına olanak sağlanması gerektiğinin atını çizen Karacabey, "Öğrenci kulüpleri, uluslararası partnerlerle yapılacak işbirlikleriyle küresel anlamda yeterli bireyler yetiştirmeliyiz. Üniversitemizde akademi dışı not dökümü çalışmasını başlattık. Öğrencinin ders dışı faaliyetlerinin de bir değer taşıdığını ve bunların da ödüllendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Öğrencimize mezun olurken akademik başarısını gösteren not çizelgesinin yanında, diğer faaliyetlerini gösteren bir çizelge daha vereceğiz. Böylelikle öğrenci becerilerini belgelendirmiş olacak. İş hayatına atılırken bunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Öğrenciler artık sadece kitabının içindeki bilgiyi öğrenen, bunları yeterli bulan insanlar değiller. Öğrencilerimizin başka alanlarda da eğitim almasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunlar, nitelikli, iş hayatına hazırlanan öğrenciler için olmazsa olmazlar diye düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.

"En çok yabancı öğrenciye eğitim veren üniversiteler arasındayız"

Altınbaş Üniversitesi'nin Türkiye'deki üniversiteler arasında yabancı öğrenci oranı en yüksek üniversite olduğunu vurgulayan Karacabey, sözlerine şöyle devam etti:

"Hatta dünya sıralamasında da ilk 50'nin içindeyiz. Öğrencilerimizin önemli bir kısmı yakın coğrafyadan ülkemize gelen genç arkadaşlarımız. Bu bölgelerdeki ülkelerin çoğu için Türkiye lider ve takip edilen bir ülke konumunda. Bu öğrencilerin çoğu, üniversiteye gelene kadar başka milletlerle arkadaşlık yapmadan buraya geliyor. Bu nedenle akademik yıl başlamadan bir hafta önce oryantasyon haftası düzenliyoruz. Kültürler arası iletişimi destekleyen, üniversite hayatının nasıl olması gerektiğini gösteren workshoplar yapıyoruz. Bu eğitimler sayesinde daha ilk hafta öğrencilerin çoğunda 'Başka milletlerden insanlarla da arkadaş olabilirmişim.' güvenini görebiliyorsunuz. Bu da farklı kültürler arası dostluğu ortaya çıkarmak açısından çok önemli. "

"Uluslararası öğrenciler, potansiyel Türk dostları"

Türkiye'nin Afrika ve Orta Doğu'daki ülkeler açısından lider bir ülke olarak görülmesinin üniversitelere de yüklediği sorumluluklar olduğunun altını çizen Karacabey, şöyle konuştu:

"Bazı ülkelerden gelen öğrencileri o ülkenin iş piyasasını bilerek, yönlendirmek çok önemli. Bu öğrenciler mezun olup kendi ülkesine döndüğünde Türkiye ile iş ilişkileri kurmak istediklerinde yardımcı olmak için oluşturulan mezunlar dernekleri büyük önem taşıyor. Mezunlarımızla irtibatı hiç kesmiyoruz. Hatta farklı ülkelerde mezun elçilerimiz var. Türkiye'de eğitim görüp, ülkesine dönen bu öğrenciler, potansiyel Türk dostları, bunu değerlendirmek, onlarla hareket etmek, ülkemize önemli bir katkı sağlayacaktır."