Yunus (a.s.), Yakup (a.s.)'ın torunlarındandı.
Yüzbini aşkın nüfusu olan Ninova Şehrine peygamber olarak gönderilmişti.
Yıllarca süren davet ve tebliğine sadece iki kişinin icabet ettiği rivayet edilmektedir.
Onca çabasına rağmen şehir halkının vurdumduymazlığı Yunus (a.s.)'ı öfkelendirmiş ve Rabbinden izinsiz olarak şehri terketmesine sebep olmuştu.
Yunus (a.s.) şehri terkettikten sonra bir gemiye binmiş; fırtınalı bir günde batma tehlikesi geçiren geminin ağırlığının azaltılması gerekmiş ve bu amaçla çekilen kura kendisine isabet etmişti. Atıldığı denizde Rabbinden izinsiz olarak şehri terkettiği için kendisini kınarken balık tarafından yutulmuştu. Karanlıklar içinde iltica edilecek tek yere, Rabbine iltica edip şöyle haykırmıştı: "La ilahe illa ente, sübhaneke, inni küntü mine’z zalimin: Senden başka ilah yoktur. Sen eksiklerden uzaksın, yücesin. Ben zalimlerden oldum."(Enbiya, 87)
Olmazları olduran, olmasını istediği bir şeye "OL" deyince oldurma kudretine sahip olan Allah’tır. (c.c.) Olmayacak şey olmuş ve Yunus (a.s.) balığın karnından sağ olarak kurtulmuştu. Rabbimiz Yunus (a.s.)'ın balığın karnından sağ olarak kurtulmasını anlatırken "Eğer tespih edenlerden olmasaydı, yeniden diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı." (Saffat,143-144) buyurmaktadır.
Davet sabır gerektirir.
Kalpleri elinde tutan Allah’tır.
Ve Rabbimiz sabırla davet etmeye devam etmeyi emretmektedir: "Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle balık sahibi (Yunus) gibi olma..." (Kalem, 48)
Sabırla davet ve tebliğin sonu mutlaka hayırdır:
Ya Yunus (as)’ın kavmi gibi iman etmek nasip olur; "Yunus’un kavmi (azap henüz inmeden önce) inanınca, dünya hayatında onlardan rezillik azabını kaldırmış ve onları bir süre daha yaşatmıştık." (Yunus, 98) Soğuk kış günlerinde kazmayla, keserle kırılmayan buzlar esen ılık bir rüzgarla, lodosla kolayca eriyiverir. "Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde, insanları gruplar halinde Allah’ın dinine gireken görürsün..." (Nasr Suresi)
Ya da onca davetin,onca emeğin sonunda karşılık bulunamayınca Allah (c.c.) Nuh (a.s.)'a icabet ettiği gibi dualara icabet eder: "Nuh 'ey Rabbim!' diye yalvardı. Yeryüzünde bir tek kafir bile bırakma, çünkü onları bırakırsan senin kullarını saptırır, ancak günahkar ve inkarcı bir nesil yetiştirirler." (Nuh - 26, 27)
Ve yeryüzünde Nuh (a.s.)'ın inkarcı oğlu dahil tek bir kafir kalmaz...
"Vazifemiz seferdir, zafer Allah’ın takdirindedir."
Ses bir gün yankılanır...
Yunus (a.s.) gibi hatamızı anlayıp istiğfar etmemiz gerekir. Birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etmemiz gerekir.
İlkbaharda küçük, aciz tohumları kara toprağa gömüp Rabbimize emanet ettiğimiz gibi, kelimeleri,cümleleri de güzel bir uslupla sarfedip Rabbimize emanet etmeliyiz
Konuşmalarla ektiğimiz tohumlar önce bizim toprağımızda yeşermeli...
Davet edip icabet beklediğimiz hakikatler önce bize hayat vermeli...
Biz yürüyünce sadakat yürümeli; emanet, ehliyet, adalet yürümeli...
Biz yürüyünce, diğergamlık, fedakarlık yürümeli...
Yaşayan Kur’anlar olmalıyız...
Tıpkı ümmeti olmayı en büyük şeref bildiğimiz Muhammed Mustafa (s.a.s.) gibi.