#KEŞFET

Ağlayanın Malı Gülene Hayretmez

“Birinden haksız olarak alınan malın…” alan kimseye yarar sağlamayacağını anlatmak için “ağlayanın malı gülene hayretmez” deriz.

Abone Ol

“Birinden haksız olarak alınan malın…” alan kimseye yarar sağlamayacağını anlatmak için “ağlayanın malı gülene hayretmez” deriz. Genellikle bu atasözünü başkasının kazancını haksız şekilde alan veya mağdur birinin malına çok ucuz fiyat teklifi veren kimseleri uyarmak için kullanırız.

Aslına bakarsanız fırsatçılık yapan er ya da geç kendi başını ağrıtmış olur. Tecrübeyle sabittir ki her kim insanlara kolaylık sağlamışsa Allah da o kuluna kolaylık sağlamıştır. Yine her kim de insanlara zorluk çıkarmışsa ve işi fırsatçılığa dökmüşse Allah da o kulunun işlerini zora sokmuştur.

Bize yakışan şey ise fırsatçılık yapmak veya zorbalık etmek değildir.

Peki ya nedir?

Yüce Allah’ın rızasını esas alıp hiç kimseye haksızlık etmemektir. Velev ki elimizden bir şey gelmese bile ağlayan birini teselli edebiliriz.Gerçekten de gamlanan, kaygılanıp da üzüntüye kapılan gönüldür.

Gönül ise “Bir binadır ki mimarı muhabbettir.” Muhabbeti sağlamak içinse insanın kendisi dışındaki bütün varlıklara saygı duyması gerekir. Saygı, muhabbetin anahtarıdır. Ne yazık ki son yıllarda bu anlayıştan uzaklaşıp yalancı sevdaların peşine düşer olduk. O yalancı sevdalardan biri de insanın sadece kendi çıkarını gözetip dünyevileşmesidir.

“…Dünyevileşmek, dini inanç, değer ve davranışların insanın hayatından uzaklaştırılması anlamına gelip Yüce Yaratıcı’yı hatırdan çıkarıp tamamen dünyaya yönelme, ölümü unutup dünyaya bağlanma, dünyaya kilitlenip ahireti hiç düşünmeme hâlidir.” İşte bu hâlin kötü neticelerinden biri de gönülleri imar edecek olan gücü, yani muhabbeti kendimizde bulamamaktır.

Az önce de söylediğimiz gibi; muhabbetin anahtarı saygıdır.

Üstelik saygı, insani bir görevdir.

Bu bilinçten yoksun olan kişiye, “ağlayanın malı gülene hayretmez” sözünü hakkıyla anlatamazsınız. Çünkü böyle biri elde ettiği haksız kazancı veya saltanatı zekâsının bir ürünü olarak görmektedir ve neredeyse bir ölümlü olduğunu unutmaktadır. Tarihe baktığınızda faniliğini unutup da firavunlaşan bazı kimselerin bu dünyadan kötü bir şekilde ayrıldığını görürsünüz. Vaktiyle tamamen dünyaya kilitlenen bu insanlar için hayat, artık ele gelmez bir fırsattır. Neyse ki bu fırsatı değerlendirmek için bizim elimizde adına “ömür” denilen bir maden vardır.

Öyleyse, bu maden başımıza çökmeden yeryüzünü iyilik bahçesine çevirelim.