"Korkuyoruz" dedi çocuk. Daha önce yaşadığımız şehirdeki evimizi görelim, eski komşularımızı ziyaret edelim diye niyetlenmiştik. Bahçe duvarından eve baktığımızı gören 7-8 yaşlarındaki çocuk koşarak eve girdi ve elinde geçici kimlik kartıyla bize doğru geldi. Düzgün Türkçesiyle;

"Bizim oturma iznimiz var" dedi. 

Anlamış olmalısınız. Ziyarete giden eski ev sahiplerinin oturduğu yerde şimdilerde yurtlarından çıkmak zorunda bırakılan mülteciler kalıyor. Evlerine doğru gelen yabancılardan çekinip kimlik kartı gösteriyorlar. Neden böyle davrandıkları sorulunca, masum küçük anlatmaya başlıyor. "Evimizi taşladılar, camlarımız kırıldı. Evin önünde duran eski minibüsü parçaladılar, okulda da arkadaşlarım bana kötü davranıyorlar."

İçim parçalandı.

Bu biz değiliz!

Bu görüntüyü hak etmiyoruz.

Zalim ve katil siyonistlerin bombaları altında korkudan sinmiş ve titreyen Gazzeli çocuklar geldi gözümün önüne. Hüznüm katlandı. Dünyanın her acısına, felaketine ve derdine koşan milletin fertleri miydi bunu yapanlar?

İnanması ve kabul etmesi çok zor gerçekten! Sonra "Herc" ile ilgili hadisleri okuyorum.

"Herc öldürmektir." buyuruyor Peygamber Efendimiz (sav).

"Öldüren niçin öldürdüğünü; ölen neden öldüğünü  bilmez herc zamanında." buyuruyor.

"Bu esnada akıl kalmaz. Akıldan mahrum ayak takımı akıllı olanların yerine geçer." benzeri ifadelerle uyarıyor insanlığı!

Bu biz değiliz.

Biz böyle değiliz.

Yıllarca verdiğimiz emekleri, insiyatifi ehliyet ve emanet bilincine sahip olmayanlara terk ederek heba edemeyiz!

Yürüdüğü yerde karıncalar çiğnenmesin, kaçsın diye ayağına zil bağlayan “Karınca Çiğnemez Efendi” lerin çocukları.

Bu biz değiliz.

Ama herc zamanı akıl kalmaz başta, sağduyu kaybolur.

Yine Efendimiz(as)’in ifadesiyle kişi komşusunu hatta akrabasını bile öldürür.

Gözü döner.

Hırsının, öfkesinin esiri olur.

Biz, merhametlilerin en merhametlisinin şefkatli kullarıyız. Zalimler gibi olamayız.

Mü’miniz, insanız.

Elhamdulillah.