Peygamber-i Zişan Efendimiz, cennete girmek ve cehennemden azat olmak isteyenlere şöyle bir yol bilgisi vermiştir: “Cehennem, nefsin arzu ettiği şeylerle, cennet ise nefsin hoşlanmadığı şeylerle kuşatılmıştır.” (Buhârî, Rikâk, 28)

Hayatta ulaşmak istediğimiz hedefler için yol haritaları hazırlar, planlar yapar, rehberlere başvururuz. Hedefimiz sınav kazanmak ya da meslek edinmek de olabilir, tatil için yaylaya ulaşmak da. Her şekilde yola düşeriz, risk alırız, yoldan çıkmadan ve yanlış yola sapmadan ilerler, sabırla ve gayretle sonuca odaklanırız.

Peki ahiret hedeflerimiz? Onlar için de planlarımız var mı? Aslında bir yandan da ahirete doğru uzayıp giden, kıvrılıp bükülen yollarda yürüyoruz. Farkında mıyız? Acaba ciddiyetle odaklanmış, hedefe kilitlenmiş bir şekilde cennet yolcusu muyuz?

İşte bu noktada, cennete giden yolları tasvir ediyor Peygamberimiz. Farkındalığımızı artırmak, çevreyi tanımamızı ve yolu öğrenmemizi sağlamak için uyarıyor. Yolun çok da eğlenceli ve kolay olmadığını, tehlikelerle ve çeldiricilerle çevrilmiş olduğunu söylüyor. Hoşumuza gitmeyecek, zorlanacağımız, sabır ve emek gerektiren durumlarla karşılaşacağımızı hatırlatıyor. Cennet için yola çıkanların dünya hayatları meşakkatli vesselam…

Diğer yandan, cehenneme giden yolları da tasvir ediyor ki görünce tanıyalım, uzaklaşalım. Yolun sonunda ateş çukurlarının beklediğini bilerek derhal yanlış yoldan dönelim. Cehennemin yolları keyifli, lezzetli, albenili olunca cezbediyor insanları. Aman! Uyanık olalım! Canımızın çektiği, nefsimizin beğendiği, tadı güzel ama içi zehir ne varsa yolda karşımıza çıkacaktır. Aldanmayalım!

Bu durum tam da dünyanın imtihan alanı olduğunu gösteriyor. Sınırlara uymayarak pervasız adımlarla dinin çizdiği ölçüyü aşanlar için yolculuk eğlenceli görünse de sonu güzel bitmiyor. Vur patlasın, çal oynasın derken; “bi daha mı gelecez dünyaya” kafasıyla iştah kabartan her şeyi denerken bir bakmışsın son durak alevler…

Ama imtihanın doğası gereği zorluk ve emek anlamına geldiğinin bilincinde olanlar, yorulsa da yıpransa da nihayetinde başaracağına inananlar için yolun sonu mutlulukla bitiyor. Müjdeler ve sınırsız ikramlar onları bekliyor. Soğuk kış günlerinde aldıkları abdestlerin, sıcak yaz günlerinde tuttukları oruçların ecri; başörtülerin, mescide atılan adımların, muhtaçla paylaşılan lokmaların mükafatı onları bekliyor…

Hele cihad gibi ağır bir sorumluluğu yüklenenler! Eliyle, diliyle, kalemiyle, aklıyla, malıyla, canıyla cihad edenler. Bütün gücünü kullanarak küfrün, şirkin, zulmün karşısında direnenler. Can pazarında, kan deryasında, kurşun yağmurunda “Allah” diyenler…

İşte Gazze. Cennete giden yolun adı. Nefse ağır gelen ne varsa Kudüs’ü çevrelemiş. İnsanı tarumar eden ne varsa Gazze’de mevcut. Şehitler, gaziler, dullar, yetimler şehri Gazze, cennetin yol işareti.

Kadın erkek, çocuk yaşlı demeden bütün Müslümanlar için Gazze bir rehber. Cennete giden yolun meşakkatini unutmamak ve kendi hayatlarımızda güzergahı yeniden hesaplamak için…