Sevgili Peygamberimiz, geçmiş bin yıllarda yaşayan bir peygamberin başından geçen şöyle bir kıssa anlatmıştı:

“Bir karınca, peygamberlerden birini ısırdı. Peygamber de öfkelenerek o karıncanın yuvasının yakılmasını emretti. Bunun üzerine Allah onu vahiyle şöyle uyardı: Seni bir karınca ısırdı diye Allah’ı tesbih eden bir topluluğu mu yaktın!” (Buhârî, Cihâd, 153; Müslim, Selâm, 148)

Sadece insan değildir dünyaya misafir gelen. Sadece insan değildir yaşama hakkına sahip olan. Ve sadece insan değildir Allah’ı seven ve anan. Can taşıyan ve Allah tarafından yaratılmaya lâyık görülen bütün varlıklar değerlidir. Bitkisiyle hayvanıyla her canlı özeldir. Her biri kâinat bütününü tamamlayan bir parça ve Allah’ın varlığını ispatlayan bir delildir. Kâinat, kitap gibidir. Âyetleri varlıklardır. Muhteşem bir akış, akıl almaz bir denge, üstün bir güzelliktir. Varlığın arkasındaki ilâhî gücü keşfeden kişi, hayran olur. Bu gücün sahibi olan Allah’a karşı duyduğu iman ve saygı pekişir. Elinden ve dilinden hiçbir varlık zarar görmesin diye özenir. Allah’ın “ol” deyip oldurduklarına, eşsiz özelliklerle yarattıklarına iyi davranır.

İnsanın çevresine gösterdiği ilgi ve sevginin Allah’a uzanan bir boyutu vardır. Sonuçta bu varlık âleminin sahibi Allah’tır. İnsanoğlu gelip geçicidir. Bir kuşluk vakti kadar kalacağı bu dünyada, arkasında iyi izler bırakması ümit edilir. Dünyaya geldiği an atmaya başlayan kalbi durduğunda, eller üstünde toprağa verildiğinde, mezarında otlar bittiğinde, ardından ne kaldığıdır önemli olan. Güzelliklerle anılmak, duayla süslenen övgülerin dile getirildiği hasretler bırakmak ne büyük bahtiyarlıktır! Ama çevresi için kötülük üreten, öfkeyle ve bedduayla anılan, kapkara izler bırakan insanın hali ne acıdır!

Peygamberimizin, tabiatla ilişkimizi merhamet zeminine yerleştiren nadide sözleri vardır. Canlılar âlemi ile değer odaklı bir iletişim kurmamızı öğreten örnek tavırları vardır. Barbarlığa müsaade etmeyen, bencilliğe izin vermeyen bir kimsedir Peygamberimiz. İnsanın sadece kendisi için yaşamasından ve çevresindekileri yok saymasından asla hoşlanmaz. Hatta çevresini kendi çıkarları için suiistimal etmeye kalkışanlara açık yasaklar koyar. Elbette bütün bu hukuki ve ahlaki ilkelerin temelinde vahiy yani Allah’ın kararı vardır.

Peygamberimiz bu hadisinde de öfkesine hâkim olamayarak canlılara zarar veren bir şahsı anlatıyor. Bu şahıs bir peygamber. Ve sırf karıncalar yüzünden Allah’tan sert bir ikaz alıyor. Bir karınca ısırması, bir küçük acı yüzünden canı sıkılınca kalkıp bir karınca yuvasını yakacak kadar fevri davranıyor. Belki de çok önemsemediği, küçük ve değersiz gördüğü karıncalar yüzünden göklerden gelen fermana muhatap oluyor.

Hadisteki detay çok dikkat çekici: “Seni bir karınca ısırdı diye Allah’ı tesbih eden bir topluluğu mu yaktın?” Allah’ı yücelten, O’nunla bağı olan, O’na işaret eden bir topluluk olduğunu anlıyoruz karıncaların. Bütün mahlukat gibi, bu minicik hayvanların da sırf Allah ile olan iletişimleri sebebiyle saygıyı hak ettiklerini anlıyoruz. Bir karınca ailesini ateşe vermenin aslında Allah’a ulaşan yollardan birini yok etmek olduğunu anlıyoruz.

Şimdi gelelim bugüne.

Çevre sorunları küresel boyutta tartışıladursun, iklim krizi için sözleşmeler imzalansın, su kaynaklarının geleceği için projeler onaylansın, sürdürülebilir enerjinin yolları aransın…

Gelelim Gazze’ye.

Denizin, toprağın, havanın zehir kustuğu Gazze. Çevrecilerin görmediği, iklimcilerin konuşmadığı, ekolojinin ilgilenmediği şehir… Oysa atılan her bomba, nesiller boyu sürecek kimyasal etkiler bırakarak Gazze’nin bağrında patlıyor. İnsanlar şehit oluyor evet, ama onlarla beraber kuşlar, karıncalar, kediler de yok oluyor.

Bir tek karınca yuvasının yakılmasına razı olmayan Cenab-ı Hak, binlerce canlının yok edildiği Gazze’nin haline rıza gösterecek mi? insanlarla beraber diğer canlıların da perişan olduğu Gazze’yi bu hale getirenler nasıl bir gazabı üzerlerine çekmekteler? Varın siz düşünün.

Düşünürken zulmün asla sonsuza dek sürmeyeceğini de hesaba katın. Elbet yine bir ferman gelecek göklerden. Elbet Gazze de diğer savaş bölgeleri de özgürlüğe ve barışa kavuşacak. O zamana kadar siz dua ve yardımlarınızla onların yanında olmaya devam edin. Ve onlar için konuşurken, Allah’ın emaneti olan diğer bütün canlıların haklarını da savunun. Yeryüzünü tarumar eden zalimlerin, sadece biz insanlığın değil, bütün canlıların önünde hesap vereceğini unutmayın.