Farz olan ibadetler, sorumlu olan her Müslümanın yerine getirmesi gereken görevlerdir. İbadetleri Allah emretmiş, Peygamber Efendimiz (sas) bize uygulamasını öğretmiştir. Her Müslüman ve Müslüman toplumlar için ibadetler hayatın merkezindedir. En azından böyle olması için uğraşmalıyız. Mesela, âkil-bâliğ olan her Müslümana namaz ve oruç farzdır. Zengin olan Müslümanlara da zekât farzdır.

İbadetler yerine getirilirken o ibadetin etrafında Müslümanların zaman içinde ortaya koyduğu davranışlar, adetler veya alışkanlıklar oluşur. Ancak hiçbir davranış ibadetin özünü kaybettirmemeli, buna müsaade edilmemelidir. Mesela, ezan okumak sünnettir. Asr-ı saadette başta Bilâl-i Habeşi olmak üzere Efendimiz (sas) ‘in müezzinlerinin ezanları nasıl okuduğu aşikârdır. Yani hem metin olarak hem de mekan olarak. Ama sonraları ortaya çıkan ihtiyaç sebebiyle cami mimarisinin yanına minare eklenmiş ve yıllara göre farklı şekillerle minare mimarisi gelişmiştir. Ama temelinde bir tek gaye vardır. O da: âli olan bir davet, âli olan bir makamda okunmalıydı.

Ramazan Ayında

Ramazan ayı öncelikle oruç ayıdır. Ama oruç / savm ile beraber sünnet olan mukabele geleneği ile teravih namazı başta olmak üzere birçok güzellikler de bu ayın özelliklerindendir. Zaman içinde Müslüman toplumlarda ramazan ayını hatırlatan davranışlar yer bulmuştur. İftar ve sahurlardaki bir araya gelmeler, camilerde okunan ramazan ilahileri gibi güzellikler ramazana verilen ihtimamdan kaynaklanmaktadır.

Âdetle İbadeti Ayıran İmandır

İbadetler imanımızın gereğidir. Oruç da bir ibadettir. İbadetler elbette kültür değildir. Ama ibadetler Müslüman toplumların kültürlerini besleyen temel kaynaklardandır. Ramazan ayında belki bir kısmı zaman içinde unutulan, belki de şehirden şehre farklılık arz eden ramazan ayına ait güzellikler vardır. Mesela Erzurum ilimizde ramazan günlerinde okunan ve “işfe' lenâ yevmel-arasâtî vel-mîzân sözleriyle başlayan kaside gibi.

Ramazan ayının gelmesiyle sadece camiler ve mescitler değil, evlerimiz, işyerleri ve sokaklar bile farklılaşır. İşte tamda burada ramazan ayı etrafında oluşan o güzel kültür halesine işaret etmek istiyoruz. Sadece iftarlardaki coşku değil, diş kirası geleneğinden ramazan davuluna, minarelere asılan mahyalardan, unutulan temcid geleneğine kadar birçok güzellikleri barındırmaktadır.

Ramazan Ayında İbadet mi? Eğlence mi?

Ramazan ayı beden ve ruhlarımızın sekinet bulduğu özel bir zaman dilimidir. Mesela itikâf sünneti bu ay içindir. Oruç ve itikâf birlikte düşünüldüğünde daha etkilidir. Çünkü itikâf, kişinin kendisi ile baş başa kalması, rabbine karşı sorumluluklarını daha derinden düşünmesi değil midir? Efendimiz (sas) ‘in lisanı ile oruçlunun susması ve uyumasının bile ibadet olarak değerlendirilmesi de ramazan ayının bizi daha sıkı bir eğitime aldığının ayrı bir göstergesidir.

Özellikle büyük şehirlerde “ramazan eğlenceleri“ adıyla etkinlikler yapılıyor. Ramazan ayı gönül eğleme zamanı değil, gönülleri eğitme zamanıdır. Ramazan günlerini farz ibadetlerin yanında teravih ve mukabele gibi sünnet olan ibadetlerle donatmak, ruhlarımızı doyurmak ve nefislerimizi eğitmek içindir. İftarlar ise, çok çeşitli yiyeceklerin olduğu sofralar değil, ihtiyaç sahipleri başta olmak üzere akraba ve dostlarla buluşulan mütevazi sofralardır. En azından böyle olması için emek vermeliyiz.

Tarihte yer alan ramazan ayındaki davranışlara baktığımızda en azından büyük kısmı ibadetlerin etrafında örülen ve toplumu ibadetlere teşvik eden uygulamalardır. Unutulan temcid okuma geleneği mahalle sakinlerini sahura hazırlayan bir uygulama imiş. Minarelerdeki mahyalar çocuk, yaşlı ve genç herkesi ramazanı hatırlatan işaretlermiş. Bu itibarla ramazan ile ilintili yapılan işlerde ibadetlerin ruhuna uymayacak, hele hele helal ve haram dengesinde asla tasvip edilemeyecek uygulamalara hoşgörü ile bakamayız. Mesela, ümmetin teravihte olduğu bir zamanda bir caminin yanı başında müzikli bir eğlence ramazanın ruhu ile asla bağdaşmaz.

Bir toplumun ürettiği kültür ve sanat, elbette inanç değerleri ile doğrudan alakalıdır. Anadolunun her ilinde ve İslam coğrafyasında ramazan ayına ait adetler vardır. Tarihi tecrübe bunların toplumu ibadetlere teşvik eden, ibadetleri merkeze alan ve toplumun her kesimini kuşatan bir anlayış olduğunu gösterir. Tarihimizde önemli bir yer tutan ve bir kısmı hala devam eden ramazan ayına ait güzellikleri hatırlamak adına bir deneme olarak tespit edebildiğimiz kavramlar / davranışlar şunlardır:

Arefe, arza, bayram, diş kirası, Enderun usulü, fecir, fidye, fitre, hatim, hatimle teravih, hilal, ıskat-ı savm, iydiyye, iftar, iftariyelik, imsak, imsakiye, infak, itikâf, kadir gecesi, kaza, keffaret, mahya, mukabele, oruç, ramazan, ramazan davulu, ramazan ilahileri, ramazan manileri, ramazan pidesi, ramazan topu, ramazaniyelik, rü’yet-i hilal, sadaka, sadaka-i fıtır, sahur, şek günü, tekne orucu, temcit, teravih, zekât, zimem defteri.