RÛM SÛRESİ

21- “Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır.”

Temelinde iffet anlayışı bulunan, karşılıklı güven ve sevgi duygularıyla geliştirilen aile kurumunun bina edilebilmesi, Yüce Allah’ın insanlığa en büyük lütuflarındandır.

Yüce Allah'ın, insanlara eşler yaratmasını varlığının delillerinden biri olarak ifade etmesi oldukça dikkat çekicidir.

Âyette ifade buyurulduğu üzere iyi düşünen kimseler için bundan çıkarılacak önemli dersler vardır.

41- “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu...”

Bu âyette, insanın sebep  olduğu söylenen bozulmalar hakkında tefsirlerde yer alan belli başlı yorumlar şunlardır:

Bazı arazilerin bitki bitirmez duruma gelmesi ve tatlı suların tuzlu su haline dönüşmesi;  kaynak sularının azalması; kıtlık, yangın, sel gibi felâketlerin ve ölümlerin çoğalması; geçim sıkıntısının artması, her şeyin bereketinin kaçması...

Toprağın, havanın ve suyun sanayi atıkları ve şehir çöpleri yüzünden dizginlenemeyen bir şekilde kirlenmesi; bitki örtüsü ve denizlerin artan bir şekilde zehirlenip yok olması; çok fazla ilâç kullanımı sebebiyle insanın kendi bedeninde ortaya çıkan her türlü genetik bozukluklar ve insanlara yararlı birçok hayvan türünün giderek yok olması.

Bütün bunlara, insanın sosyal hayatındaki hızlı bozulma ve çürüme, cinsel sapıklıklar, suçlar ve şiddet ilâve edilebilir.

54- “Sizi güçsüz yaratan, güçsüzlüğün ardından kuvvet veren, kuvvetli halinizden sonra da güçsüz hale getiren ve yaşlandıran Allah’tır...”

Kendisine uzun ömür verilen hiç kimse gençlik dönemindeki gücünü aynen koruyamaz.

Hayatının başında bakıma ve yardıma ihtiyaç duyan insan, hayatının sonlarında yine aynı aciz ve güçsüz hallerine dönüş yapar.

Bütün bunları düşünen kişi her şeyin üstün ve karşı konulamaz bir iradeden kaynaklandığını anlar ve hayat nimeti bahşeden Rabbine hamd eder.

LOKMÂN SÛRESİ

7- “Âyetlerimiz okunduğunda sanki kulaklarında ağırlık varmış da onu işitemiyormuş gibi büyüklük taslayarak sırt çevirir. Ona acıklı bir azabı müjdele!”

Dünyada maddî haz ve mutluluktan başka gayeleri olmayan insanlar, başkalarını da bilgisizce Allah’ın yolundan alıkoymak, boş şeylerle uğraşmak maksadıyla anlamsız, içi boş sözlere, eğlencelere kendilerini kaptırır, hayatın gayesini bunlardan ibaret görür, bunlara para harcar; bunları konuşup bunları dinlerler.

Allah’ın hikmetli, anlam yüklü âyetleri kendilerine okunduğunda ise büyüklenerek bunlara kulak tıkayıp sırt çevirirler.

Bu âyette, hangi dönemde olursa olsun “Allah’ın yolu”nu tıkayanlar eleştirilmektedir.

14- “Biz insana anne babasıyla ilgili öğütler verdik. Annesi, güçten kuvvetten düşerek onu karnında taşımıştır; çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bunun için (ey insan), hem bana hem anne babana minnet duymalısın; sonunda dönüş yalnız banadır.”

15- “Eğer anne baban, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa bu durumda onlara uyma ama yine de onlara dünyada iyi davran...”

“ Hem bana hem anne babana minnet duymalısın” buyurularak Allah’a minnettarlıkla anne babaya minnettarlığın birlikte emredilmesi dikkat çekicidir.

Âyette annenin fedakârlığına özel bir vurgu yapıldığı görülmekte, dolaylı olarak onun daha çok ilgi ve sevgi beklediğine işaret edilmektedir.

Allah’ın hakkı bütün hakların önündedir. Onun için anne baba, çocuklarını Allah’ın açıkça yasakladığı başka işler yapmaya zorlarlarsa kesinlikle onların bu baskısına boyun eğilmeyecek; ancak meşrû ve mâkul olan istekleri yerine getirilecektir.

16- “Lokmân, ‘Sevgili oğlum’ (dedi), ‘Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa, bir kayanın içinde saklansa veya göklerde yahut yerin dibinde bulunsa yine de Allah onu açığa çıkarır...’”

Kuşkusuz insanın yaptığı her şey –ne kadar saklanırsa saklansın– Allah mutlaka onu bilir. Hiçbir iyilik zâyî olmaz, hiçbir kötülük karşılıksız kalmaz.

18- “Gurura kapılarak insanlara burun kıvırma, ortalıkta çalım satarak yürüme; unutma ki Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez.”

19- “Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini yükseltme; çünkü seslerin en çirkini eşeğin anırmasıdır.”

Bu örneklerle, özellikle kendini beğenmişlerin, başka insanları aşağılayıcı tutumlarından dolayı Allah sevgisinden mahrum kalacakları uyarısında bulunulması, Kur’an’ın insan onuruna verdiği değeri yansıtması bakımından özellikle dikkat çekicidir.

22- “Her kim kendini iyiliğe adamış olarak özünü Allah’a teslim ederse sağlam kulpa yapışmış demektir. İşlerin sonu Allah’a varır.”

Âyette kendilerini Allah’a teslim edenlerin, yani Allah’ın yolundan gidenlerin bu doğru tercihleriyle “sağlam kulp”a yapışmış olacakları, yani yollarının doğru, âkıbetlerinin hayırlı ve güvenli olacağı müjdelenmektedir.

34- “...Hiç kimse yarın ne elde edeceğini bilemez; hiç kimse nerede öleceğini bilemez; ama Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.”

İnsan bir gün, bir saat, bir dakika sonra başına ne geleceğini, ömrünün hangi mekânda son bulacağını bilemeyecek kadar aciz bir varlıktır.

Bütün bunları derinlemesine düşünmeli ve son nefesini verirken bulunmak istemeyeceği bir ortamda bulunmamaya özellikle dikkat etmelidir.

SECDE SÛRESİ

16- “Korku ve ümit içinde Rablerine ibadet ve dua etmek üzere yanları yataklarından ayrı kalır, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah için harcarlar.”

Burada övgüyle sözü edilen müminlerin Allah’ı anmak, O’na yalvarmak ve özellikle nâfile namaz kılmak için gece uykularını terketmelerinin kastedildiği yorumuna ağırlık verilmiştir.

Burada daima Allah’ı anan ve O’nu asla dilinden, gönlünden uzak tutmayan müminlerin kastedildiği yorumunu yapanlar da olmuştur.

İnsan korku ve ümit arasında olmalı, bir taraftan Allah’ın azabına uğramaktan endişe duyarken diğer taraftan da O’nun rahmetinden ümit kesmemelidir.

Âyet aynı zamanda, müminin hayata ve geleceğe bakışı konusunda dengeli olmasını öğütler.

17- “Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez.”

Dünya hayatını layıkıyla değerlendirebilenlerin âhiretteki en büyük ödülleri Allah’ın kendilerinden hoşnut olduğunu öğrenmeleri olacaktır.

Dünyadaki güzel davranışları karşılığında orada verilecek nimetler bu hayattaki tasavvurlara sığmayacak kadar çok ve güzeldir.

Resûl-i Ekrem Cenâb-ı Allah’ın, “Ben sâlih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşerin hayal edemeyeceği şeyler hazırladım” buyurduğunu ifade ettikten sonra Secde sûresinin 17. Âyetini okumuştur (Buhârî, “Tefsîr”, 32/1).

AHZÂB SÛRESİ

6- “Peygamber müminlere kendilerinden daha yakındır, eşleri de onların anneleridir...”

Hz. Peygamber (s.a.s), bir mümine diğer herhangi bir müminin yakınlığından daha yakındır.

Kur’an’da ve Sünnet’te peygamber sevgisinin bu kadar vurgulanmasının birçok sebep ve dayanağı vardır:

Onu Allah sevmiştir, bu sebeple kendisine “habîbullah” (Allah’ın sevgilisi) denilmiştir.

Müminler Allah sevgisine mazhar olabilmek için onun yolundan gitmek durumundadırlar.

(Bu metin DİB Kur’an Yolu Tefsiri isimli eserden istifade edilerek hazırlanmıştır.)

21. CÜZ DUA/ZİKİR ÂYETLERİ

RÛM SÛRESİ

17- “ Akşam vaktine eriştiğinizde ve sabah kalktığınızda da tesbih Allah’ındır.”

فَسُبْحَانَ اللّٰهِ حٖينَ تُمْسُونَ وَحٖينَ تُصْبِحُونَ

18- “Göklerde ve yerde, gündüzün sonunda ve öğleye erdiğiniz zaman da hamd O’na mahsustur.”

وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَعَشِياًّ وَحٖينَ تُظْهِرُونَ