TÛR SÛRESİ

48- “...Her kalktığında Rabbini hamd ile tesbih et.”

49- “Gecenin bir kısmında ve yıldızlar çekildiğinde de O’nu tesbih et.”

Mâneviyatı yükseltecek en büyük gıdanın her zaman Allah’ı yüceltmek, O’na olan inancını zinde tutmak olduğu hatırlatılmaktadır.

İbn Abbas, 49. âyetin sonunda geçen (yıldızlar çekildiğinde yapılması istenen) tesbihten maksadın sabah namazından önce kılınan iki rek‘at sünnet namaz olduğunu söylemiştir.

Resûlullah (s.a.s)’ın sabah namazının sünnetine çok ayrı bir önem verdiğine dair hadisler bulunmaktadır.

 “Her kalktığında tesbih et” diye çevrilen ifade için “oturduğun bir mecliste ayağa kalktığında zikret, namaza kalktığında zikret, yatağından kalktığında zikret” gibi açıklamalar yapılmıştır.

NECM SÛRESİ

38- “Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.”

Kur’an’da değişik vesilelerle belirtildiği üzere, suçların ve cezaların şahsîliği esastır; kimse başkasının günahını yüklenemez.

Yapılanların karşılığı verilirken kimsenin en küçük bir haksızlığa uğratılmayacağı kesindir. Mümine düşen, ümitvar olmak ama Allah’ın affına güvenerek gevşeklik göstermemektir.

39- “İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder.”

40- “Ve çabasının karşılığı ileride mutlaka görülecektir.”

Bu âyetlerde dürüstlükle çalışıp çabalamanın, alın teriyle kazanmanın Allah nezdindeki değerine ve insanın çabasının kaderine etki ettiğine işaret edilmektedir.

RAHMÂN SÛRESİ

29- “Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O’ndan ister (O’na muhtaçtır). O her an yaratma halindedir.”

Âyette, Allah’ın lütuf ve keremini her an yaydığına dikkat çekilmektedir. Allah’ın –hâşâ– cumartesi günü istirahata çekildiği tarzında yahudilerdeki yanlış telakkiyi reddetmek üzere âyetin indiğine dair bir rivayet bulunmaktadır.

Bu âyet, “Tanrı yarattıktan sonra vahyetmek, ihtiyaçları karşılamak gibi şeylerle ilgilenmemiştir” diyen deist felsefeyi de reddetmektedir.

39- “İşte o gün insana da cine de günahı hakkında soru sorulmaz (çünkü her şey apaçık ortadadır).”

40- “Artık Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?”

41- “Günahkârlar simalarından tanınır, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.”

42- “Artık Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?”

“İşte o gün günahı hakkında soru sorulmaz” anlamındaki ifadeyi, “âhirette sorgu olmayacak” şeklinde anlamamak gerekir.

Âhirette herkesin durumu öylesine kesin ve apaçık ortaya konacak ki kimsenin kendi ifade ve beyanına baş vurmaya ihtiyaç duyulmayacaktır.

Herkes dünyada yapıp ettiklerinin tek tek kayda geçirilmiş olduğunu görecek, günahkârların dilleri, elleri ve ayakları bu konuda tanıklık edecek, günahkârlar simalarından tanınacaktır.

54- “(Cennettekiler) içleri atlasla dokunmuş sergiler üzerine kurulmuşlardır. Bu iki cennetin de meyveleri kolayca erişilebilecek yakınlıktadır.”

Alimler, ‘Cennetteki sergilerin iç kumaşı atlastan olursa dış kumaşı kim bilir ne mükemmel güzelliktedir!’ açıklamasında bulunmuşlardır.

Cennette yorgunluk dahi  olmayacağı âyetlerde vurgulanır. 

Bu ayette de ağaçtan meyve almak isteyen kişinin yorulmaması için ağaç dallarının kişiye yaklaştırılacağının müjdesi vardır.

78- “Azamet ve kerem sahibi Rabbinin adı ne yücedir!”

تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ

Allah Teâlâ’nın Rahmân ismiyle başlayan sûre, azamet ve kerem sahibi Rabbimizin adının ne kadar yüce olduğuna yapılan vurgulu bir ifadeyle sona ermektedir.

Âlimler Resûlullah’tan yapılan bir rivayetten esinlenerek, dualarda, Allah’ı burada geçen “zü’l-celâli ve’l-ikrâm” sıfatıyla nitelemeyi tavsiye etmişler ve duaların kabulüne vesile olmasının umulabileceğini belirtmişlerdir.

VÂKIÂ SÛRESİ

7- “Sizler de üç gruba ayrıldığınız zaman.”

8- “Biri, amel defteri sağından verilenlerdir; ne mutlu o sağından verilenlere!”

9- “Diğeri amel defteri solundan verilenlerdir; ne bedbaht o solundan verilenler!”

10- “Önde olanlar; (erdem, amel ve ödülde) önde olanlar.”

11/12- “İşte onlar nimetlerle dolu cennetlerde Allah’a en yakın olanlardır.”

Ahirette insanların üç gruba ayrılacakları belirtilmektedir.

1.Amel defteri sağ tarafından verilenler

2.Yoldan sapmış inkârcılar

3.Önde, öncü olanlar.  Bu grupta olanlar  “mukarrebûn” (Allah’a en yakın olanlar) şeklinde nitelenmiştir; bunların, amel defteri sağından verilenlerin mertebesi yüksek olan kesimi oldukları anlaşılmaktadır.

41- “Amel defteri solundan verilenler; ne bedbaht o solundan verilenler!”

42- “İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler.”

43/44- “Serin ve rahatlatıcı olmayan, kapkara bir duman gölgesindedirler.”

45- “Çünkü daha önce onlar hazlarına tutsak olmuşlardı.”

46- “O büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı.”

Burada kötülenen şey, insanların nimetler içinde olması değildir; asıl eleştirilen tutum, günahta ısrar edilmesidir.

Yine burada kınananlar, âhiret endişesi taşımayan, ahlâkî değerlere sırt çevirerek gününü gün eden, böylece hazlarının tutsağı haline gelen ve ebedî kurtuluşları için ellerindeki en büyük fırsat olan ömürlerini hoyratça tüketenlerdir.

68- “İçtiğiniz suyu düşündünüz mü?”

69- “Onu buluttan siz mi indirdiniz yoksa biz miyiz indiren?”

70- “Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretmeli değil misiniz?”

Tuzlu deniz sularının yağmura, tatlı suya dönüştürülmesi, ekinlerin ürün vermesi gibi nimetler hatırlatılmaktadır. İçilen suyun tuzlu olarak yaratılmaması bile çok önemli bir şükür sebebidir.

83- “Ama can boğaza gelip dayandığında.”

84- “İşte o zaman siz (çaresiz) bakar durursunuz.”

85- “Biz ona sizden yakınız, fakat göremezsiniz.”

Kimsenin kaçamadığı ölüm gerçeği üzerinde düşünmeyen, Allah’ın kulları üzerindeki hâkimiyetini kabullenmek istemeyenlere meydan okunmakta, o günahkârlar, öleni geri döndürmeye çağırılmaktadır. Hâlbuki bu  son yolculuktan dönüş yoktur.

HADÎD SÛRESİ

11- “Kim Allah’a güzel bir borç verirse Allah bunu fazlasıyla öder. Ayrıca ona pek değerli bir ödül de vardır.”

Allah rızası için yapılan hayırları,  verilen borçları ifade eden “Allah’a güzel bir borç verme” ifadesi mecazi olup İslâmî literatürde  “karz-ı hasen “şeklinde terimleştirilmiştir.

16- “İman edenlerin, Allah’ı anmak ve vahyedilen gerçeği düşünmekten dolayı kalplerinin heyecanla ürperme zamanı gelmedi mi?..”

Kur’an’ın önemine yapılmış bir vurgu söz konusudur. Dünyaya düşkünlük gösteren, sonu gelmez hülyalar peşine düşenlerin kalplerinin katılaşacağına, katı kalpleri yumuşatmanın da zikir ve Kur’an’la mümkün olacağına vurgu yapılmaktadır.

21- “Genişliği gökle yerin genişliği gibi olup Allah’a ve peygamberlerine iman edenler için hazırlanmış bulunan cennete ve rabbinizin bağışlamasına erişebilmek için yarışın. Bu, Allah’ın lütfudur ki onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.”

Âyet, cennetteki genişliğin insan tasavvuruna sığmayacak kadar büyük olduğunu ifade etmektedir.

(Bu metin DİB Kur’an Yolu Tefsiri isimli eserden istifade edilerek hazırlanmıştır.)

27.CÜZ ZİKİR ÂYETLERİ

ZÂRİYÂT SÛRESİ

58- “Şüphesiz rızkı veren, sarsılmaz gücün sahibi olan yalnızca Allah’tır.”

اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتٖينُ

NECM SÛRESİ

43- “Güldüren de O’dur, ağlatan da.”

44- “Öldüren de O’dur, yaşatan da.”

45- “Erkeğiyle dişisiyle iki cinsi yaratan da O’dur.”

وَاَنَّهُ هُوَ اَضْحَكَ وَاَبْكٰىۙ

وَاَنَّهُ هُوَ اَمَاتَ وَاَحْيَاۙ

وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙۙ

RAHMÂN SÛRESİ

26- “Yeryüzünde bulunanların hepsi fânidir.”

27- “Azamet ve kerem sahibi rabbinin zâtı ise bâki kalır.”

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍۚ

وَيَبْقٰى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِۚ 

78- “Azamet ve kerem sahibi Rabbinin adı ne yücedir!”

تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ