Sevmek, insanda var olan özelliklerin başında gelir. Tarifi şöyle yapılmıştır: İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu; muhabbet. Her insan aile fertlerini, akrabalarını, dostlarını ve tabiatı sever. Müslüman için sahip olduğu her bir değer / nimet kendisine emanettir.
Bunları bize bahşeden de Allah’tır. Müslüman öncelikle Allah’ı sever ve Allah için sever. Bu sebeple sevgi de ölçüyü Efendimiz (s.a) şöyle haber verir: “Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek ve Allah için nefret etmektir.” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 2). Bir de etrafımızdaki varlıklara karşı sevgi ile bakmayı öğreten ve Yunus Emre’ye nispet edilen şu güzel sözdür: Yaratılanı hoş gör, yaratandan ötürü. Müslümanın sevgisinin temelinde Allah sevgisi/rızası vardır. Her konuda olduğu gibi sevgi konusunda da bakışı bellidir. Efendimiz (s.a) ‘in ifadesiyle : “Müminin ferasetinden sakının. Çünkü o, Allah’ın nuruyla bakar.” (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 15)
Sevgide Ölçü
Evet, sevmek insani bir duygudur. Ancak Müslüman için hayatının her alanında olduğu gibi sevmekte de ölçüsü vardır. İnsanlara olan sevgisinde ve buna bağlı olarak ilişkilerinde kan bağı olsa bile iman edip etmediği gibi veya helal-haram gibi temel değerlere uyup uymadığını esas alır. O kadar ki kişi, babası ve kardeşleri gibi en yakınlarına karşı bile sevgi hususunda dikkatli ve ölçülüdür(Tevbe,9/23). Yine bir insana karşı duyacağı sevgide, sevdiği kişinin hayata dair söyledikleri ve yaptıklarına dikkat eder. Yani sevdiği veya gönül verdiği kişinin söylediği ve yaptıkları islam ölçüsüne uymuyor ise yine dikkatlidir (Bakara, 2/165). Bu konuda Efendimiz (s.a)’in öğrettiği ölçü çok açıktır: “Şu üç özellik kimde bulunursa o kişi imanın tadına erer: Allah ve Resûlünü herkesten çok sevmek, sevdiği kişiyi sadece Allah için sevmek, imandan sonra küfre dönmekten, ateşe atılmaktan çekindiği gibi çekinmek.” (Buhârî, Îmân, 9)
Günün Tehlikesi: Sevgiyi Yanlış Yere Havale Etmek
Kişi emek verdiği her şeye sevgi besler. Mesela kendi eliyle diktiği domates fidesinin ürün vermesinden hoşlanır ve sever. İnsan sahip olduğu bir hayvanı veya bir belgeselde izlediği balıkları da sever ve ilgi duyar. Anne-baba ve çocukları başta olmak üzere aile içindeki bireyler, diğer yakınlarını ve insanları da sever. Belki sıla-ı rahim ile alakalı dinimizin yüklediği görevleri bu açıdan bir kez daha düşünmek gerekir.
Anne-baba ve çocuklar emek ister. Yaşlıların kendilerine göre fiziki zorlukları olabilir. Çocukların da belli yaşa gelinceye kadar bakımları vardır. Ama bizim dışımızdaki dünyalardan gelen bir anlayış ile anne-babayı huzurevine (!) koyan ve bunu bir meziyet gibi gören anlayış var. Ama aynı anlayış toplumda insanların evine köpek veya kedi alarak sevgi duygusunu tatmin etmesini öğütlüyor / teşvik ediyor. Belli bir yaşa geldiği halde evlenmeyi düşünmeyen veya yük olarak gören gençler artık evlerinde hayvan beslemeye yöneliyor. Biz büyük aileyi terk edince dede-torun ilişkisi zayıfladı. İnsanda yaratılıştan gelen fıtri olarak var olan birisine veya bir varlığa emek verme ve sevgi besleme duygusunu batının açgözlü insanları hem toplumu ifsat etmeye hem de maddi olarak sömürmeye tahvil etti. Bu konuda basında çıkan haberlerin ne kadarı doğrudur bilemiyoruz ama kedi-köpek mamaları etrafında dönen iddialara bakmak yeterlidir. Anne-baba, çocuklar, akrabalar, komşular ve mesai arkadaşlarımız başta olmak üzere insana yatırım, insanla ilgilenme ve emek vermek duygusu beslenmeyince toplum farklı yönlere gidiyor. Medeniyetimizde vakıf insan diye bir tabir vardır. Tarihte de günümüzde de bir insanın ihtiyacını gidermek için gayret gösteren isimsiz kahramanlar vardır. İnancı ve düşüncesine bakmaksızın etrafındaki insanlara emek vermek sevginin en güzel tezahürüdür.
Not: Hayvan sevgisi insani/fıtri bir duygudur. Hayvanlara eziyet ve işkence konusunda dinimizin emir ve tavsiyeleri açıktır. Ancak hayvanlara karşı fıtrata uymayan yani onların tabii olan hayat şekillerine aykırı tutum ve davranışları da onaylayamayız. Dilsiz varlıklar bizim oyuncaklarımız değildir. Sadece sevgimizi tatmin aracı olarak kullanıp sonra sokağa bırakma gibi davranışları asla tasvip edemeyiz. .
Sevgi, Bakım ve Fedakârlık İster
Gülü seven dikenine katlanır sözü sevginin emek ve sabır istediğini ne güzel ifade eder. Sevgide fıtri olanı tercih etmez isek doyumsuzluk artıyor. Steril bir hayat yoktur. Evimizde yaşlılar, engelli bir birey ve çocuklar olacaktır. Bazen uykumuzdan bazen de mesaimizden fedakârlık yaparız. Yapmak durumunda kalırız. İnsan öncelikle fıtratında var olan sevgi duygusunu insanlara yani başta anne-baba, çocukları ve yakınları ile sevdiklerine hasretmelidir. Bireyselleşme ve artarak devam eden apart hayatı ile bizler yalnızlaşıyor ve sevgi yoksunları haline geliyoruz. Biz, bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var diyen kültürün çocuklarıyız. Yani sadece aile içi değil, komşu ve dostlarımızın da dertleri ile ilgileniriz. Dertleşir ve paylaşırız. Başkasında bana ne? diyemeyiz. Sevgi emek verdikçe hem kendimizi hem de karşımızdaki insanı besler. Peygamber Efendimiz (s.a) şöyle buyurmuştur: “Dâvûd Peygamber şöyle dua ederdi: Allah’ım, senden seni sevmeyi, seni seven kişiyi sevmeyi, senin sevgine ulaştıran ameli isterim. Allah’ım, senin sevgini bana kendimden, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli eyle.” (Tirmizî, Deavât,72)