Felaket mi? İmtihan mı?

Olayları okumak ve yorumlamak önemlidir. 6 Şubat 2023 günü yani iki yıl önce ülke olarak büyük bir imtihan ile karşı karşıya kaldık. Başta şunu ifade edelim ki, Rabbim vefat eden bütün kardeşlerimize rahmet eylesin.

Fert veya toplum olarak karşılaştığımız olaylar öncelikle bir imtihandır. Âkil-bâliğ olduktan sonra her sözümüz ve eylemimizden sorumluyuz. Hastalık, kaza, yangın ve depremler de öncelikle birer imtihandır. Sonrasında hepimiz üzerinde düşünmeli ve dersler çıkarmalıyız. Ve olayın ilk anı veya ilk zamanları önemlidir. Efendimiz(sa)’ in uyarısı ile sabır, ilk çarpmadadır ( Buhârî, Cenâiz,31). Yaşanılan olay sonrası toparlanma, zorda olanların yardımına koşma ve hayatı normal akışına döndürme yaşanan her imtihan sonrası önemli adımlardır. İşin bu yönü bizim toplum olarak yetişmişliğimiz, metanetimiz ve hazırlığımızı ortaya koyan hususlardır.

Deprem sonrası hiç şüphe yok ki ilk yapılacak iş enkaz altında sağ olanlara ulaşmak idi. Biz planlama gereği Adıyaman’a ulaşmak için Çanakkale’den yola çıktık. Gece yarısı şehre vardığımızda neredeyse her göçüğün yanında ağır iş makinaları çalışıyor idi. Zaten yol boyunca tırlar iş makinaları olan yükleri ile sanki uçarcasına yol alıyordu. Devletimiz elinde var olan bütün imkânları ve kurumları ile sahada idi.  

Diyanet İşleri Başkanlığımız

Deprem haberi alındığı andan itibaren Sayın Başkanımız başta olmak üzere süratle organize olundu. Başkanlıkta oluşturulan kriz masası tüm sahada çalışmaları koordine etti. O gece sabaha kadar sosyal medya ve WhatsApp grupları üzerinden haber akışı devam etti. İlk önce en yakındaki iller koştu. Arkasından ülkenin tüm il ve ilçeleri seferber oldu. Deprem imtihanını yaşayan illerde hemen lojistik merkezleri kuruldu. İllerden ihtiyaç duyulan sayıda kadın ve erkek personel koordineli bir şekilde sahaya gitti. Hazırlanan yardım tırları yine merkezin koordinesinde ihtiyaç olan şehir ve ilçelere yönlendirildi. Acil olan yerlere öncelik verildi.

Cenazeler konusunda kadın ve erkek görevlilerimiz büyük bir gayret gösterdi ve destan yazdılar. Özellikle olayın ilk günlerinde olayın sıcaklığı ve şehadete erenlerin sayısının çokluğu sebebiyle büyük bir özveri ile çalışma yaptılar.

Her bir vatandaşımıza ve çevreye dokunmaya çalıştılar. Kurduğumuz çadırlarda çocuklarla yaşlarına uygun oyun ve eğitim için gayret gösterdiler. Olayı takip eden günlerde hava şartları da olumsuz idi. Buna rağmen gelen yardım tırlarını boşaltan arkadaşlar ilahiler eşliğinde ibadet neşesiyle çalıştılar.

Büyük Dayanışma

Depremin hemen sonrası oluşan yardımlaşma ruhu belki son asrın en büyük dayanışma ruhu idi. Her il ve ilçeden müftülerimizin rehberliğinde başta gıda olmak üzere her kalemden ihtiyaçlar acil bir şekilde bölgeye sevk edildi.

Özellikle illerimizde üretilen ve alanda ihtiyaç olan soba ve odun ihtiyacından seyyar wc’lere varıncaya kadar ihtiyaç duyulan malzemeler anında ulaştırıldı. Yardım depolarına gelen yardımlar içinde içimizi ısıtan çok güzel görüntüler vardı. Evinde kullandığı tek piknik tüpünü gönderenler de vardı, ayağındaki giydiği mesti çıkarıp gönderen yaşlı teyzeler de vardı.

Depremi yaşayan kardeşlerimizin ortaya koyduğu sabır ve teslimiyet kelimelerle ifade edilemez. Ailesinden birden fazla yakınını kaybedenler sükûnetle defin işlemelerini beklediler. Çünkü özellikle ilk günlerde cenaze işlemlerini tamamlamak için bazen sıra beklemek gerekiyordu.  

Hatıralar

Şüphesiz çok yaşanmış insan hikâyeleri ve hatıralar vardır.

Hatay’da yardım dağıtım merkezine lüks bir araba geldi. İçinden bir bey, bir hanım ve bir de çocuk indi. Hanımefendi arabadan indi bize doğru yürüdü ama sonra vaz geçti. Ayağında basit bir terlik vardı. Ben çekindiğini tahmin ettim. Ve hemen nöbetteki bayan kur’an kursu hocamıza işaret ederek gelen hanım misafirle ilgilenmesini rica ettim. Buna rağmen gelen kadın misafir isteksiz davrandı. Bu sefer kendim tekrar müdahale ettim. Dedim ki: hanımefendi bugün çekinme günü değil, lütfen bu depoya gelen tüm malzeme sizler için geldi. İhtiyacınız ne ise çekinmeden alın,  dedim ve yanında ayrıldım. Yaşlı gözlerle ihtiyacı olan birkaç malzemeyi aldı ve ayrıldılar. Durumundan varlıklı bir aile olduğu belli idi. Ama gün hepimizi eşitlemişti.

 Bir ilimizin ilçesinden esnaf arkadaşlar bir miktar yardım ile geldiler. Bir köye beraber gittik. Bizi gören vatandaşlar yanımıza geldi. Bir yaşlı teyze “ benim evimi de bakacak mısınız?” diye sordu. Ben de kendisine biz yardım ekibiyiz diğer ekip ayrı gelecek, diye söyledim. Kendisine araçtan ne ihtiyacı varsa alabileceğini söyledim. Hiçbir ihtiyacı olmadığını söyledi. Yardım için gelen arkadaşlar biraz hüzünlendi. Ben de kendisine arkadaşlar uzaktan geldiler, bir parça olsa bile alsanız dedim. Dedi ki: tandırım yıkıldı, bir ekmek alayım, dedi. Sonra bir tane de naylon terlik aldı. Ben kendisine hem teselli hem de halini hatırını sormak için sordum ve dedim ki; neyin var anneciğim, durumunuz nasıl? kamburlaşmış belini doğrulmaya çalıştı, bastonuna dayandı ve yaşlı gözlerle dedi ki: oğlum, gelinim ve torunlarım hepsi şehit oldular. Beraberce ağlaştık.

Netice

Şüphesiz ki 6 Şubat depremi ile ilgili konuyla ilgili ilim dalları gerekli çalışmaları yapacaktır. Ama kısaca şunu ifade edelim ki;

Çok şükür büyük bir milletiz. Bunu yakinen gördük. Büyük bir dayanışma ruhu ortaya kondu.

Altımızdaki toprak sarsıldı ama milletimiz sarsılmadı.

Bir söz duymuştum: Cenazelerini ortalıkta bırakmayan toplumlar yıkılmaz. Evet, çok şükür bütün vefat eden kardeşlerimizi / şehitlerimizi büyük bir metanetle toprağa verdik.

Özellikle kucağında vefat eden çocuğunu veya küçük bir yakınını kefeniyle birlikte hazırlamış ve defin için sıra bekleyen metanet ve sabır abidesi o kardeşlerimi hiç unutamıyorum.

Bu çapta veya bu kadar büyük bir alanı etkileyen bir imtihan ile hiç karşılaşmadık. Bu da şunu gösteriyor ki, çalışmalarımız da artık çapraz ama yakın olmayan iller birbiri ile eşleştirilmeli. Allah’ın bize lütfettiği akıl, bilgi ve tecrübe gibi nimetleri göz ardı etmeden, bencilliği ve çok kazanmak gibi süfli düşüncelere dalmadan insan odaklı çalışmalarımızı hızlandırmalıyız. Tekrar 6 Şubat depremi başta olmak üzere depremlerde ve diğer musibetlerde vefat eden Hatay müftümüz Ömer Faruk Bilgili hocamıza ve tüm kardeşlerimize Rabbimizden rahmetler niyaz ederim.