İbn Ömer (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Müslüman Müslümanın (din) kardeşidir. Müslüman, kardeşine zulmetmez ve onu haksızlık edenin eline bırakmaz. Her kim, Müslüman kardeşinin yardımında bulunur ve onun ihtiyacını giderirse Allah da ona yardım eder. Her kim, Müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah buna karşılık onun kıyametteki sıkıntılarından birini giderir. Her kim bir Müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter.” (Müslim, Birr, 58; Buhârî, Mezâlim, 3)
Allah Resûlü, Müslümanların dünya hayatını şekillendirirken, sosyal ve ekonomik temellendirmeleri de dikkate alarak uyarılarda bulunmaktadır. Kardeşlik hukukunun sınırlarını belirlemekte ve bu sınırların Müslümanlar tarafından nasıl korunacağını da bizzat hem fiili olarak hem de sözlü olarak göstermektedir. Kardeş olarak nitelendirdiği Müslümanları din ve inanç ekseninde bir birlikteliğe doğru sevk etmektedir. Kardeşliğin sadece kan bağı ile değil inançta, düşüncede ve uygulamada da olması gerektiğini ifade ederek kardeşliği, kan bağının çok ötesine taşımaktadır.
Kardeşler acıda ortaklaşır, sevinç ve kederde ortaklaşır. Birisi açken diğeri tok olarak başını yastığa koymaz. Birisinin borcu varken, diğeri mal biriktirme telaşına girmez. Birisinin acısı varken diğeri acıları görmezden gelip normal yaşamına devam etmez. Hadis, onlar için ortak alanlar belirlemiştir. Toplumsal yaşam içerisinde, görmezden gelemeyeceğimiz kadar birbirimize muhtaç ve birbirimizin sıcak bir selamına hasrettir gözlerimiz. Kalbimiz birlikte çarpacak, aynı kıbleye karşı durup Rabbimize el açacak ve alnımız birlikte secdeye varacak. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), siyahı beyaz ile, beyazı da siyah ile kardeş kılarak renk, ırk, dil ve cinsiyet ayırımının Allah (c.c.) katında bir öneminin olmadığı gerçeğini toplumun temel dinamiği hâline getirmeye çalışmıştır.
Öyleyse Müslüman Müslümana zulmetmez. Zulüm, sadece zorbalık ile kardeşini döverek, ona haksızlık yaparak yapılan değildir. Müslüman, kardeşi üzerindeki haklarından herhangi birisini yerine getirmediğinde de bu zulme ortak olmuş olur, kardeşine zulmetmiş olur. Açlığa terk ettiğimiz kardeşimize zulmetmiş olmuyor muyuz? Düştüğünde elinden tutmadığımız ve kaldırmak için el vermediğimiz kardeşimize zulmetmiş olmuyor muyuz? İhtiyaç sahibi iken, elimizden geldiği hâlde yüzümüzü çevirdiğimizde kardeşimize zulmetmiş olmuyor muyuz? Doğrusu hem kardeşimize zulmetmiş oluyoruz hem de bu vazifelerimizi yerine getirmediğimiz için kendimize de zulmetmiş oluyoruz. Çünkü bu sorumluluk ile hesap verme gününe gitmiş olacağız.
Müslüman, kardeşini haksızlık edenin, zalim olanın eline de bırakmaz. Elinden geldiğince zulmün karşısında mazlum kardeşinin yanında olmalıdır. Zalimin anlayacağı dil hangisi ise o dilden ona karşılık vermesi gerekmektedir. Eliyle yapamıyorsa diliyle, diliyle güç yetiremiyorsa kalbiyle bu zulme engel olmaya çalışmalıdır. Kardeşini zalimin eline bırakmamak için güncel farklı yollar da kullanılabilir. Sosyal medyadan yapılan zulümleri deşifre etmek, zulmün karşısında yazılar yazmak, haberler üretmek bunlardan bazılarıdır. Zalim neyden korkuyorsa onunla üzerine gitmek gerekir. Ekonomik gücünü kaybetmekten korkuyorsa mali olarak ürünlerine boykot uygulayarak zulmüne engel olmaya çalışmalıdır. Ne olursa olsun kardeşini zalimin eline bırakmamalıdır. Kalbiyle buğz edip dua ederek bile olsa.
Mümin, Müminin yanında, yardımında olmalıdır. Borç alacak kimse bulamayana Allah rızası için borç vermelidir. Komşusunun veya tanımadığı bir Müminin çocuğu yokluktan dolayı okuyamıyorsa onun okul masraflarını karşılamalıdır. Elinden tutup, yarınlarımıza hizmet edecek yeni nesillerin yolunu aydınlatmalıdır. Mümin, Müminin yardımında olduğu sürece Allah da onun yardımında olacaktır. Biz, Allah için hiçbir fayda ve karşılık beklemeksizin kardeşimizin yanında ve yardımında bulunursak Allah da bizim yardımımızda bulunacaktır.
Rabbim bizleri, Müminlerin kardeşlik hukukuna riayet edenlerden eylesin.