"İslam’da iyi bir çığır açan kimseye açtığı o çığırın sevabı verileceği gibi, o yolda gidenlerin sevabı da verilir ve onların sevabından da hiç bir şey eksilmez. Her kim de İslam’da kötü bir çığır açarsa o kimseye açtığı çığırın günahı yükletildiği gibi kendisinden sonra o yoldan gidenlerin de günahı yükletilir. Fakat günahlarından da hiçbir şey eksilmez. (Müslim, zekat 69)"
İnsan, yaşamı boyunca yaptıklarının tamamından sorumlu tutulacaktır. Bu yaptıklarının iyilik ya da kötülük olarak nitelendirilmesi, durumu değiştirmeyecektir. İyilik yapıp, iyiliğe vesile olduysa karşılık olarak mükafatını alacaktır. Kötülük işleyip, kötülüğe sebep olduysa bunun da karşılığı olan cezayı alacaktır.
Yaptığımız davranışlarının sonuçlarının nereye çıktığı da önemlidir. Bazen, kimseyi ilgilendirmediğini düşündüğümüz bir davranışın ya da sadece kendimize zarar verdiğimiz bir davranışın sahadaki yansımaları da önem arz etmektedir. Örneğin; bir insanın kendi bedenine zarar verecek bir davranışta bulunması ya da intihar gibi yanlış bir davranışın, sadece bu olayın failini bağladığını düşünebiliriz. Fakat, kendisinden sonra gelenlerin bu yanlış işleri sürdürmelerindeki payı da sürekli hesaba katılacaktır.
Davranışlarımız ile yaşadığımız döneme ve sonrasına nasıl bir iz bırakıyoruz. İyiliğe ve güzelliğe ulaştıracak bir davranışımızın bizlere sunduğu katkının yanında, sürekli devam edecek bir iyiliğin sevap halkasına da adımızı ekleyebiliriz. Aynı şekilde, yaptığımız bir kötülük de sadece şahsımızla ilgili ceza ile son bulmayacaktır. Bizden sonra aynı kötülüğün devamından faillerin alacağı ceza halkasına kendimizi de eklemiş olacağız.
Yaşadığı dönemin sorunlarına çözümler üreten, dersler veren, öğrenciler yetiştiren ve kitaplar yazan bir alim ve yazar, kendisinden sonra da o çözümlerden faydalanıldığı sürece sevap kazanmaya devam edeceklerdir. Mezheb alimleri ve müctehidleri bu kategoride değerlendirebiliriz.
Soğukta, barınma, yiyecek ve içecek sıkıntısı çeken canlıları sahiplenip onları korumak için faaliyet yürüten bir topluluğun kurucusu ve çalışanları, bu iyilik devam ettikçe bu sevaplardan payına düşeni alacaktır. Çorak arazileri yeşillendirmek için etrafındaki insanları ikna eden ve çevreyi korumayı kendisine hedef edinmiş insanlar gibi...
İyilik, toprağa ekilmiş bir meyve fidanı gibidir. Kişi yaşadığı sürece ondan istifade edebileceği gibi, kendisinden sonra da insanlar o meyvelerden istifade edebildiği sürece amel defterine sevap yazılmaya devam edecektir. Kötülük ise, insanlar içine düşsün diye kazılan çukur gibidir. Kendisi de bazen yanlışlıkla içine düşebileceği gibi, kendisinden sonra da içine düşen herkesin ahını alır ve onların günahlarını da yüklenmeye devam eder.
Yaşamlarımız, sadece kendimizi bağlamakla kalmıyor. İçinde yaşadığımız toplumu ve bizden sonra yaşayacak olan toplumları da etkileyebilmektedir. Bu etkinin alanı ve sürekliliği bizim elimizdedir. İyiliğe doğru bir çığır açarsak, iyiliği hep birlikte yaşatmış olacağız. Kötülüğe doğru bir çığır açarsak da kararan ruhların ve ifsad olmuş bir toplumun hazırlayıcısı konumunda olacağız. İyilik yap ki, gönüller huzur bulsun, toplum aydınlansın, sevaplar süreklilik arz etsin.