Bu yazımızda faizle ilgili önemli bir noktaya değinmeye çalışacağız: Dârülharp’te faiz. Bu konuyu ele almamızın sebebi, dârülharp’te faiz meselesinin çoğu zaman çarpıtılması ve faizi meşrulaştırmada kullanılan bir yöntem haline gelmesidir.
Dârülharp’te faiz konusunu iyice anlayabilmek için öncelikle “dârülharp”, kavramının anlaşılması gerekmektedir. Zira dârülharp kavramı birçok konuda olduğu gibi faiz konusunda da istismar edilmektedir. Tabi konumuz faiz olduğundan biz, faizle ilgili kısmı ele almaya çalışacağız. Ancak şu kadarını ifade edebiliriz ki, ülkelerin “dârülharp”, “dârülislam, “dârülahd”, dârüssülh” vb. şekillere ayrılması ve hangi ülkenin dârülharp veya dârülislam sayılacağı ictihâdî konular olup, âlimler arasında farklı görüşler bulunmaktadır (TDV İslam Ansiklopedisi “Dârülharp”, Dârülislam” ve “Dârüssülh” maddelerine bakılabilir). Dolayısıyla ictihâdî görüşlerin Kur’an ve Sünette belirtilen temel ilkelerle çelişmemesi esastır. Bu genel bilgiden sonra konumuzun detayına geçebiliriz.
Dârülharp’te faiz konusunda İmam Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e nispet edilen cevaz görüşü bulunmaktadır. Bu görüşün dayanakları olarak şunlar zikredilmiştir;
- Hz. Peygamber (s.a.s.), “Dârülharp’te Müslüman ile harbî arasında faiz yoktur.” (لا ربا بين المسلم والحربي في دار الحرب) şeklinde buyurmuşlardır.
- Hz. Peygamberin, Mekke’nin fethine kadar orada bulunan amcası Hz. Abbâs’ı (r.a.) faiz işleminden vazgeçirmemesi dârülharp’te faizin alınabileceğini göstermektedir.
- Dârülharpt’te bulunan harbî kişinin malı, Müslümanlar açısından caiz olmayan faiz vb. muamelelere konu olabilir. Ancak kazanan kişinin Müslüman olması şarttır.
Hanefi mezhebinden İmam Ebû Yûsuf ve Mâlikî, Şafiî ve Hanbelî mezheplerinin oluşturduğu cumhûr (çoğunluk) ise faizin her zaman ve her yerde haram olduğunu savunmuş ve gerekçe olarak da şunları ifade etmişlerdir;
- Dârülharp’te faizin alınabileceğiyle ilgili zikredilen hadis bir kısmına göre zayıf, bir kısmına göre sabit değildir. Bu sebeple faiz gibi bir konuda delil olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bazı âlimler ise daha ihtiyatlı davranarak hadisi şu şekilde yorumlama yoluna gitmişlerdir; Hadisteki olumsuzluk ifadesi aslında faizin Müslüman ve harbî arasında da yasak olduğu anlamına gelmektedir. Nitekim hadisteki olumsuzluk edatının aynısını içeren Bakara 197. ayeti buna delil olarak zikredilebilir. Ayette; hac esnasında eşler arasında cinsel münasebet, günaha sapmak ve tartışıp çekişmek yasaklanmıştır. Bu durumda aynı yasaklama anlamı Müslüman ile harbî kişi arasındaki faiz muamelesi için de verilebilir.
- Faizle ilgili haramlık ifadesine yer veren ayet ve hadisler mutlak olup zaman ve mekan kaydı yer almamaktadır. Veda hutbesinde Hz. Peygamberin, amcası Hz. Abbâs’ı zikrederek genel anlamda faizin kesin bir şekilde kaldırıldığını buyurması da bunun işaretidir. Ayrıca Müslüman her yerde Allah’ın hükümlerine uymakla sorumludur. Bu konuda faizin ayrı tutulması doğru değildir. Müslümanın örnek bir şahsiyet olması ve davranışlarıyla da tebliğ vazifesini yapması açısından en uygun görüş budur.
- Hz. Abbâs, Mekke’deki faizli işlemlerini Hz. Peygamber’den gizli bir şekilde yapmıştır. Bu durumda Hz. Abbas’ın durumu, cevaz görüşünü destekleyenler için delil olamaz. Bu durum doğru kabul edilse bile Veda hutbesinde Hz. Peygamberin, amcasının ismini özel olarak zikrederek faizin tümüyle kaldırıldığını beyan etmesi ve dinin tamamlandığını ifade eden ayetin inmesi cevaziyeti ortadan kaldırabilecek mahiyettedir.
- İmam Ebû Hanife ve İmam Muhammed’in görüşüne göre bile bugün gayri müslim ülkelerde faizli işlemlere girişilmesi caiz değildir. Zira Müslümanlar bankalardan faizli kredi çekmekte, dolayısıyla faiz ödemektedirler. Yani kazananlar Müslümanlar değil, bilakis gayri müslimlerdir. Bankacılık sistemi genel anlamda onların elinde olduğu için Müslümanların faiz alan konumda olması mümkün değildir.
Kanaatimizce de bu konudaki tercihe uygun görüş, çoğunluğun savunduğudur. Bilhassa yurtdışında faizli kredilerle ev alanların, dârülharp’te faiz konusunda yukarıdaki cevaz görüşünü kullanmaları temel itibariyle bu görüş sahibi âlimlerin şartlarına da uymamaktadır. Zaman zaman dârülharp kavramı bahane edilerek ülkemizde bile faizli kredilere cevaz verildiği işitilmektedir. Bu da meselenin doğru tahlil edilmeden sadece faizi meşrulaştırmaya yönelik bir görüş olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki, faiz her zaman ve her yerde haramdır.