Gerçek tevekkül
Vaktiyle bir medrese öğrencisi; çok sevdiği hocasını rüyasında görür. Rüya bu ya, hocası cennetin kapısında bekler ve bir türlü içeri giremez. Talebe, uyandığında çok üzülür fakat “Ne olacak canım, alt tarafı bir rüya!” deyip kendini teskin eder. Ama aynı rüyayı birkaç gün üst üste görünce endişelenir. Gündüzleri düşünceli, dalgın gezer, geceleri uyumak istemez. Hocası onun bu hâlinden canını sıkan bir durum olduğunu anlar. Nedir seni böyle kara kara düşündüren diye sorar. Başta söylemek istemese de hocasının ısrarına dayanamaz ve uzun zamandır sizi rüyamda, cennetin kapısında beklerken görüyorum. Kapıdan girip de o eşsiz nimetlere gark olamıyorsunuz. Ben bu işin hikmetini kavrayamadım, der. Hoca gülümser ve der ki: “Oğlum ben senin gördüğün rüyayı (cennetin kapısında öylece beklediğimi) kırk yıldır görüyorum ama yine de ümitsiz ve isyankâr değilim. Doğru bildiğim yolda yürüyor, Allah’a kulluğumu eksiksiz yerine getirmeye çalışıyorum. Bana düşen budur. Gerisi Allah’ın bileceği iştir.”