“Birisinden beklenmedik bir davranış görüldüğünde şaşma ve sitem bildirmek için kullanılan söze”, hangi dağda kurt öldü, deriz. Bu atasözünü beklemediğimiz kişiden olumlu bir yaklaşım gördüğümüzde hayretimizi dile getirirken kullanırız. Benzer bir durumu uzun zamandır sesi soluğu çıkmayan birinin bizi telefonla arayıp “Nasılsın?” demesiyle veya hiç selam vermeyen bir kimsenin hatırımızı sormasıyla da yaşarız. Bu tür kişilere temkinli yaklaşırız çünkü artık insanlar işi düşmedikçe birbirini aramaz oldu.
Şimdi bir özeleştiri yapalım, acaba biz yakınlarımızı hangi sıklıkla arıyoruz veya işimiz düşmeden de insanlarla bir araya gelmeye gayret gösteriyor muyuz?
Bunu biraz düşünelim…
Nasıl ki birlikte yenen bir yemek bile tek başına yenilen yemekten daha bereketli oluyorsa birlikte geçirilen anlar da bizim için diğer zamanlardan daha bereketlidir ve daha anlamlıdır. Bu anlamın içinde biriken hatıraların da hayatımıza ayrı bir güzellik kattığını söyleyebiliriz. İşin doğrusu budur fakat bir araya geldiğimiz her vakit böylesine kıymetli değildir. Arkadaşlık ya da akrabalık bağlarının bir sorun yumağına dönüştüğü zaman dilimleri de vardır. Bunun için sorunların kaynağına inilmesi gerekir. Sorunun kaynağında ise ortak yönlerimiz ve değerlerimiz etrafında buluşamamak vardır.
Gerçekten de bu büyük bir meseledir.
Öyle ki bazı insanlar ile bir araya geldiğimizde ya da kimi ev ziyaretlerinde çok geçmeden kendimizi bir tartışmanın içinde bulabiliriz. Dünya görüşü birbirine zıt olan kimseler, “karşı” taraf olarak gördüğü kişi veya kişileri acımasızca eleştirmeye başlar. Yakınları tarafından dışlanan biri de bu ortamdan ve kendi düşüncesinden başkasına yaşam hakkı tanımayan kimselerden uzak durmayı tercih eder. Sonuç olarak, kalbiyle arasına mesafe koyduğu kimseleri ancak işi düştüğünde arayan bu tür kişiler, muhataplarının şaşırmasına veya sitemde bulunmasına neden olur.
Elbette bu sorunun, daha doğrusu “Hangi dağda kurt öldü?” sözünün kaynağında başka sebepler de olabilir ama hiç değilse bir tanesine dikkatinizi çekmek istedik. Eğer ortak yönlerimizin ve değerlerimizin etrafında birleşmezsek bu ve benzeri meseleleri çözüme kavuşturamayız.
Sahi, bizim ortak yönlerimiz ve değerlerimiz nelerdir?
Aynı vatan,
Aynı bayrak,
Aynı ezan,
Aynı devlet çatısı altında yaşamaktır ve yine aynı tarihe, aynı kültür ve coğrafyaya sahip olmaktır.
Bunca değeri görmezden gelirsek, nankörlük etmiş olmaz mıyız?
Bakınız, son yıllarda aramıza kötülük tohumları ekmek isteyenlerin bir amacı da içimizde yükselen bu değerleri aşağı çekmektir ya da çamur atmaktır. Zaten onların en iyi yaptığı şey de bu değil midir? Bizim yapacağımız şey ise hiç kimseyi ötekileştirmeden sorunları kaynağında çözmek olmalıdır. Bize bir adım gelene, birkaç adım gitmek olmalıdır. Dahası, birbirimizi dualarda bile hatırlayıp sevmek olmalıdır.
Dualarınız içten, sevginiz yürekten olsun.