Hendek Gazvesi nedir?

Müslümanlarla Mekkeli müşrikler ve müttefikleri arasında Medine önlerinde hicretin 5. yılı Şevval ayında (Mart 627) yapılan savaşa, şehrin müdafaası çevresine kazılan hendeklerle sağlandığı için Hendek Gazvesi denilmiştir.

Hendek Gazvesi Kur’an-ı Kerim’de nasıl geçer?

Düşman tarafta yer alan birden fazla grubu ifade etmek için Kur’an-ı Kerim’de kullanılan “hizipler, gruplar” anlamında “ahzâb” tabirinden dolayı bu savaşa Ahzâb Gazvesi adı da verilir.

Hendek Gazvesi  nasıl gerçekleşmiştir?

Kureyşliler Uhud’da, Suriye’ye giden kervanlarının güvenliğini sağlamak için Medine çevresini topraklarına katma arzusunu gerçekleştiremedikleri gibi elde ettikleri kısmî başarıyı da bir sonuca bağlayamamışlardı. Hz. Peygamberi Medine’den dışarıya çekmek, ardından Gatafân ile Kureyşlilerin Medine’yi yağmalamalarına imkân hazırlayarak Resûlullah’ı merkezden uzak bir yerde zor duruma düşürmeyi planlayan Yahudiler, Mekke’ye bir heyet göndererek onları savaşa teşvik etmişti. Medine’ye mal getiren kervanlara zarar veren Dûmetü’l-Cendel hâkimini cezalandırmak için sefere çıkan Resûl-i Ekrem müttefiki Huzâalılardan Mekke müşriklerinin sefer hazırlıkları yaptıklarına dair haber alınca Medine’ye geri döndü. Hemen savaş hazırlıklarına başlandı ve Uhud Savaşı’ndan alınan dersten sonra ittifakla şehrin içeriden savunulması kararlaştırıldı. Medine’nin üç tarafı bahçeler ve bunları birbirinden ayıran çit ve alçak duvarlarla çevrildiği ve aralarında uzanan yollar da çok dar olduğundan düşmanın bu engelleri aşması zordu ve küçük askerî birliklerle bile durdurulması mümkündü. Ancak Kureyş ve müttefiklerinin çokluğu hakkında alınan haberler üzerine savunmayı takviye için şehrin çevresinde uygun yerlere o zamana kadar Arabistan’da hiç bilinmeyen hendek kazılmasına karar verildi.

Medine’nin kuzeyinde iki lavlık araziyi birleştirmeyi hedefleyen hendek kuzeydoğuda Şeyhayn’daki hisarlardan başlayarak kuzeyde Seniyyetü’l-Vedâ tepesine, oradan Benî Ubeyd tepesini biraz geçtikten sonra tekrar dönerek Sel Dağına dönüp Mescid-i Feth’e kadar geliyordu. Daha sonra batıda yaşayan kabileler hendeği daha da güneye Mescid-i Gamâme’ye kadar uzatmışlardı. Yaklaşık 5,5 km. uzunluğundaki hendeğin genişliği 9 m., derinliği ise 4,5 m. kadardı.

Hendek Gazvesi’nde Resûl-i Ekrem, düşman askerinin sayıca üstünlüğünü göz önüne aldı, kan dökülmesini de istemediği için bir meydan savaşı yapılmasını doğru bulmadı. Sel’ dağının eteklerinde bugün Fetih Mescidi’nin bulunduğu yerde karargâhını kurduran Hz. Peygamber, kadın ve çocukların kale ve hisarlara yerleşmelerini emretti, ordusunun arka tarafını dağa, ön tarafını da hendeğe bakmak üzere yerleştirdi, hendeğin derin olmayan zayıf noktaları ile bazı geçiş yerlerine nöbetçiler yerleştirdi. Müslümanlar 3000, müşrikler ise müttefiklerle birlikte 10-12.000 kişi civarındaydı. Yirmi gün kadar devam eden muhasara esnasında bazı çatışmalar olmuşsa da daha önce böyle bir uygulamayla karşılaşmayan ve çok şaşıran müşrikler ve müttefikleri hendekleri aşmaya muvaffak olamayıp bir sonuç alamadılar. Erzakları tükenen, soğuk ve şiddetli bir fırtınanın ardından çadırları sökülüp moralleri bozulan Kureyşliler kuşatmayı kaldırıp Mekke’ye dönmeye mecbur oldular.

Mekkeli müşriklerin Hz. Peygamber ve Müslümanları ortadan kaldırmak için son çabalarının akamete uğrayarak boşa çıktığı Hendek Gazvesi, İslam tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bundan sonra Medine’ye karşı saldırıları sona eren Kureyşliler savunma pozisyonuna geçmek zorunda kalmışlardır.

Mesâcid-i Feth nerededir?

Hendek Savaşı’nın geçtiği yerde Sel dağının kuzeybatısında Mesâcid-i Feth diye de anılan yedi küçük mescid vardır. Bunlardan Mescid-i Feth, Mescid-i Selmân-ı Fârisî, Mescid-i Ali b. Ebu Tâlib ve Mescid-i Ebu Bekir es-Sıddîk klasik kaynaklarda geçmekte, Mescid-i Ömer b. Hattâb ve Mescid-i Sa’d b. Muâz’ın (Mescid-i Fâtıma) XX. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu altı mescidin biraz güneyinde yer alan ve XX. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen Mescid-i Benî Harâm’ın araya diğer yapılar girmeden önce onlarla bir bütünlü karz etmesinden dolayı veya Hendek yakınındaki Mescidü’r-Râye’nin Mesâcid-i Seb’a’yı tamamladığı ileri sürülmektedir.

Bunlardan Mescid-i Feth’e Resûl-i Ekrem’in Hendek Gazvesi sırasında karargâhının kurulduğu yerde düşmanın yenilmesi için dua etmesi ve namaz kılmasından dolayı bu ismin verildiği kaydedilir. Yine bu sebeple Mescid-i Ahzâb, etrafındaki diğer mescidlerden daha yüksek bir yere yapıldığı için Mescid-i A’lâ diye de anılmıştır. 

Hendek Savaşı esnasında namazgâh niteliğinde olan bu alana daha sonra tek revaklı bir mescid inşa edilmiştir. Ömer b. Abdülazîz, Medine valiliği sırasında mescidi eski planına uygun biçimde yeniden yaptırmıştır. Eyyûbîler döneminde 1179’da ve Osmanlılar döneminde 1853-54’te Sultan Abdülmecid tarafından yeniden yaptırılan Mescid-i Feth yaklaşık 8,5 m. boyunda 3,5 m. genişliğinde ve 4,5 m. yüksekliğindedir. Mescide çıkmak için 1991’de biri kuzey, diğeri doğu tarafında, her biri yirmi yedi basamaklı iki merdiven yapılmıştır.

Mescid-i Selmân-ı Fârisî

Mescid-i Selmân-ı Fârisî adını, Resûl-i Ekrem’e savaştan önce şehrin etrafına hendek kazılmasını tavsiye eden Selmân-ı Fârisî’den almıştır. Hz. Peygamberin
veya Selmân-ı Fârisî’nin namaz kıldıkları rivayet edilen bu yerde ilk defa Ömer b. Abdülazîz’in Medine valiliği sırasında mescid yapıldığı tahmin edilmektedir.
Eyyûbîler döneminde 1181’de yeniden yaptırılan mescidin kuzeyinde küçük bir avlu, revakın güney duvarında bir mihrap vardı. Tavanı beşik tonoz şeklinde
olan binanın kuzey tarafındaki duvarında ortadakinin diğerlerinden daha büyük olduğu üç kemer yer alıyordu.

Selmân-ı Fârisî Mescidi’nin güneybatısında yer alan Mescid-i Ebu Bekir es-Sıddîk’in, eskiden Ali b. Ebu Tâlib Mescidi olarak bilindiği ve günümüzde Mescid-i Ali b. Ebu Tâlib olarak bilinen mescidin ise Mescid-i Ebu Bekir olduğu ileri sürülmektedir. Burada Hz. Peygamberin veya Hz. Ebu Bekir’in namaz kıldıkları rivayet edilmektedir. Mescid, Osmanlılar döneminde 1853-54’te Sultan Abdülmecid tarafından Mescid-i Feth ile birlikte yeniden yaptırılmıştır.
Mescid-i Ömer b. Hattâb, Ebu Bekir Mescidi’nin güneydoğusunda olup 1853- 54’te yenilenen Mescid-i Feth’in bir benzeridir. Hz. Ömer’in Hendek Gazvesi günlerinde namaz kıldığı yere inşa edilmiştir.

Mescid-i Ali b. Ebu Tâlib, Selmân-ı Fârisî Mescidi’nin güneydoğusunda ve Hz. Ali’nin Hendek Gazvesi günlerinde namaz kıldığı yere inşa edilmiş olup Eyyûbîler döneminde 1181 ‘de, Memlükler döneminde 1471-72’de yenilenmiştir. 1497’de tamirat gören Mescid-i Ali b. Ebu Tâlib, Sultan Abdülmecid döneminde 1851-52’de yeniden yapılmıştır.

Bazı geç döneme ait kaynaklarda Mescid-i Fâtıma adıyla da geçen Mescid-i Sa’d b. Muâz 1947 tarihli Medine haritasında Ömer b. Hattâb Mescidi’nin güneybatısında yer almaktadır. Sa’d b. Muâz, Hendek Savaşı esnasında kendisine isabet eden okla şehid olmadan önce burada namaz kılmıştır.

Medine’de Evkaf ve Mescidler İdaresi tarafından 1989 ve 1992 yıllarında hazırlanan raporda bu altı mescidin adı geçmekle birlikte son yıllarda Mescid-i Feth ile Mescid-i Selmân el-Fârisî ve Mescid-i Ömer b. el-Hattâb dışındakiler yıktırılmış olup bunların bulunduğu alanda yeni bir cami inşa edilmiştir.