“Kötülük, kötülük yapılarak düzelmez ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılır.” Anlamında kullandığımız söze, “kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar.” deriz. Bu atasözünü, kötülüğe karşı iyilikte bulunmanın ya da yapılan bir kötülüğü bağışlamanın iyilik getireceğini, kötülüğe kötülükle karşılık verildiğinde ise bunun kötü sonuçlar doğuracağını anlatmak için kullanırız.
Bu sözün en çarpıcı örneğini süregelen kan davalarında görürüz. Kanı kanla temizlemek isteyen bazı kimseler, nesiller boyu sürecek olan intikam ateşini körükleyip dururlar. Bu öylesine sinsi bir ateştir ki insanların yaşamında kurulu düzen diye bir şey bırakmaz; nicesinin hayatını karartır ve henüz hayatta olanların da ömürlerini korkuyla geçirmesine neden olur. Oysa iyiliğe iyilik ile karşılık verenlerin durumu böyle değildir. Kur’an-ı bir ifadeyle söylemek gerekirse:
“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav. O zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş! Bu sonuca ancak sabırlı olanlar ulaşabilir, yine buna ancak (erdemlerde) büyük pay sahibi olanlar ulaşabilir.”
Demek oluyor ki bir insanın erdemi, yani faziletli kimse olma yolundaki payı ne kadar büyük olursa affetme kapasitesi de o kadar geniş oluyor. Şimdi kısa bir test yapalım ve böylelikle sabrımızın sınırlarını da kontrol etmiş olalım.
Hazırsanız, testimize başlıyoruz.
Ayağınıza yanlışlıkla basan biri sizden özür dilediğinde ne yaparsınız?
Eşiniz yemeğin tuzunu biraz fazla kaçırdığında ona nasıl tepki verirsiniz?
Son olarak, geçmişte kalbinizi kıran biriyle karşılaştığınızda o kimse de size yakınlık gösterdiğinde nasıl karşılık verirsiniz?
Eğer özür dileyenin özrünü kabul ederim, yemeğin tuzu biraz fazla olmuş diye sofrada tatsızlık çıkarmam ve daha önce kalbimi kıran bir kimsenin bana uzattığı eli de havada bırakmam diyorsanız, gönlünüzde “iyilik” adlı bir dünya kurmuşsunuz demektir. Bu dünyayı daha da güzelleştirmek sizin elinizdedir. O tertemiz dünyayı kin ve nefret duygularıyla kirletmeyiniz olur mu?
Şayet bu üç soruda bile tıkanıp kalıyorsanız, faziletli kimse olma yolunda daha azimli olmalısınız. Bunun için de iyi kimseler ile oturup kalkmaya devam etmelisiniz. Çünkü iyi kimselerle beraber oldukça iyilik yapma ve affedici bir insan olma kapasitesini de artırmış olursunuz: Doğrusu iyilerin yanında olan kimselere iyilik, kötülerin yanında bulunan kimselere de kötülük bulaşır.
Peki, bunu nasıl anlarız?
Elbette kişinin kendisi dışındaki varlıklara olan davranışlarına bakarak anlarız. Örneğin, iyi bir insan kadınlara iyi muamele ederken, içinde kötülüğe meyli olanlar da şiddete başvurur. Bu ne kötü bir seçimdir böyle! Hâlbuki bizim bütün çabamız gönlümüzdeki “iyilik” adlı o dünyayı yaşatmak ve bunu güzel bir biçimde yansıtmak olmalıdır.
Sizden yansıyan her ses veya her durum faziletinizi artırsın ve kötülüğe iyilik ile karşılık veren kimseler yoldaşınız olsun.