Tarihin her döneminde olduğu gibi Mekkeli müşrikler de İslam davetini engellemek için işkence ve eziyette sınır tanımamış, Müslümanlara karşı sosyal ve ekonomik boykot uygulamıştı. Tam boykot sona ermişti ki, bu sefer de Peygamber Efendimiz (sas), kendisini daima himaye eden amcası Ebu Talib’i ve en sıkıntılı zamanlarında destekçisi olan sevgili eşi Hz. Hatice annemizi kaybetti. Peygamberimizin himayesiz kaldığını düşünen müşrikler, O’na reva gördükleri eza ve cefayı daha da artırdı. Bir çıkış yolu arayan Allah Resûlü (sas) İslam’ı tebliğ etmek için Taif’e gitti. Ancak orada da hakaretlere maruz kaldı. Hatta taşlandı ve mübarek ayakları kan revan içinde kaldı. İşte teselliye en çok muhtaç olduğu böyle bir zamanda Cenâb-ı Hak, Habibi’ni himaye ederek O’na İsrâ ve Miraç mucizesini lütfetti.
Allah Resûlü (sas), Miraç’tan ümmetine üç büyük hediyeyle dönmüştür. (Müslim, Îmân, 279.)
Bu hediyelerin birincisi Peygamberimizin “Gözümün nuru” (Nesâî, Işratü’n-nisâ’, 1.) dediği beş vakit namazdır.
Namaz, Allah’la kul arasındaki güçlü iman bağının tezahürüdür. Namaz, yönünü kıbleye dönen, alnını secdeye koyan müminin manevi yükselişidir. Namaz sadece şekilden ibaret değildir. Aksine namaz, bedenen olduğu kadar zihnen ve kalben de insanı kuşatan bir ibadettir. Namaz kılan insan aynı zamanda güzel ahlaklı, dürüst, mütevazı, merhametli, adil olması beklenen insandır. İşte bu yüzden âyet-i kerimede “Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar”(Ankebût, 29/45.) buyurulmuştur.
Mirac’ın bir diğer hediyesi “Âmenerresûlü” olarak bildiğimiz ve her gün yatsı namazından sonra okuduğumuz Bakara Sûresi’nin son iki âyetidir.
"Allah’ın elçisi ve müminler, rabbinden ona indirilene iman ettiler. Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandılar. “O’nun elçileri arasında ayırım yapmayız” ve “İşittik, itaat ettik, bağışlamanı dileriz rabbimiz, gidiş sanadır” dediler." Bakara 285
"Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri boynumuza borç kılma! Bizi bağışla, ayıplarımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın; artık inkârcı topluluğa karşı bize yardım et!" Bakara 286
Bu âyet-i kerimeler bize iman esaslarını, kulluk şuurunu ve sorumluluk bilincini hatırlatır. Dünyada yapıp ettiğimiz her şeyin bir hesabı olduğunu bildirir. Rabbimize içtenlikle nasıl dua ve yakarışta bulunacağımızı öğretir.
Sûrenin bu son iki âyetinin fazileti hakkında birçok sahih hadis rivayet edilmiştir. “Bakara sûresinin sonunda iki âyet vardır ki bir gecede okuyana onlar yeter” meâlindeki hadis bunlardandır (Buhârî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 10, 27, 34; diğer bazı örnekler için bk. Şevkânî, I, 342 vd.)
Mirac’ın son hediyesi ise ümmet-i Muhammed’den Allah’a ortak koşmayanların günahlarının bağışlanacağı ve sonunda cennete girecekleri müjdesidir.