Yıldırım Külliyesi
Şehrin doğusunda Şüşterî Bahçesi diye bilinen bölgede yer alır. Bu bölge günümüzde külliyeden aldığı Yıldırım adıyla anılmaktadır. Yıldırım Bayezid’in dedesi Orhan Gazi’nin vakıf arazisi olan bölgeye karşılık Ortakızık köyü Orhangazi Vakfı’na verilmiş, Yıldırım Külliyesi bu arazi üzerinde 793-797 (1391-1395) yılları arasında inşa edilmiştir. Vakfiyesi 802 (1400) tarihlidir. Bir tepe üzerine yerleştirilen külliye cami, medrese, imaret, hamam, türbe ve külliyeden uzakça bir yerde bulunan dârüşşifâdan meydana gelir. Külliyeye su kemerleriyle Uludağ’ın meşhur membalarından Akçağlayan suyu getirilmiştir. Külliyeden günümüze cami, hamam, medrese, darüşşifa ve türbe kalmıştır.
Yıldırım Bayezid Camii
Bursa’nın doğusunda aynı adı taşıyan tepeye inşa ettirilen külliyenin ortasında bulunan cami,
kusursuz inşaatı, temiz yapılışı, kesme taş cepheleri, son cemaat yeri ve en önemlisi “Bursa Kemeri” nin ilk olarak kullanılması ile öne çıkıyor.
Cami aynı zamanda “Ters T” planlı camilerin en özgünü olarak biliniyor.
Caminin taçkapısı, son cemaat yerindeki mihrap nişleri, pencere sövelerindeki ince mukarnaslar ve içeride iki kubbeli mekânı ayıran büyük kemerin ortasındaki mermer işlemeler etkileyici bir güzelliğe sahiptir. Pencere ve kapıların etrafındaki mermer sövelerin süslenmesi yine ilk defa bu yapıda görülmektedir.
Beş gözlü son cemaat yerinin mermer benzeri bir taştan örülmüş ayaklarının yapı ile uyumlu oranları, bir tepe üzerinde yer alan camiye Bursa ovasından bakıldığında muhteşem bir görüntü ortaya koymakta ve bu görüntü Bursa’nın silüetine çok şey katmaktadır.
Doğudaki odanın duvarlarında nesih yazı ile “İmdâdü’s-saâdeti ve’s-selâmeti li-sâhibihî ve mâlikihî” (Sahibine selâmet ve mutluluk ver) dua cümlesi, batıdaki odada sülüs yazıyla, “es-Sehâvetü mine’l-îmân ve’l-îmânu fi’l-cenne” (Cömertlik imandandır, iman ise cennettedir) hadisi yer almaktadır.
Yıldırım Bayezid Camii, Osmanlı mimarisine yeni bir tarz ve yeni bir inşa anlayışı getirmiştir. Almaşık duvar örgüsü denilen ve erken devir Osmanlı mimarisinde uygulanan, Bursa’da çeşitli örnekleri bulunan kaba dere taşı ile tuğla, ardından kesme küfeki taşı ve tuğla ile yapılan duvar örgüsünden sonra dantel gibi işlenmiş mermer kaplama bir yapının ortaya çıkışı mimaride bir yükseliş sürecinin göstergesidir.
Caminin iki minareli olarak tasarlandığı, fakat sadece birinin inşa edildiği, Bursa’yı harabeye çeviren 1855 depreminden sonra tutulan kayıtlardan bu minarenin de yıkıldığı anlaşılmaktadır. Ardından iki minare yapılmışsa da Kâzım Baykal’ın bildirdiğine göre biri 1949’da, diğeri daha önceki bir tarihte yıkılmıştır. Yapının sağ tarafında 1972’de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yeni bir minare yapılmış, fakat yakın zamanda caminin orijinal iki minaresinin rekontrüksiyonu için hazırlanan proje uyarınca 2011 yılı içinde bu minare yıktırılmış ve projeye uygun iki minaresi inşa edilmiştir.
Osmanlı mimarisinde, önü kapalı ilk medrese, Yıldırım Medresesi
Erken dönem Osmanlı medreselerinin arasında ayrıcalıklı bir yere sahip olan yapı, Osmanlı mimarisinde, önü kapalı ilk medresedir.
Medrese binası camiden 80 m. aşağıdaki bir düzlükte yer almaktadır. Duvarları bir sıra kesme küfeki taşı, üç sıra tuğla ile örülen medreseye derin bir eyvandan ve geniş bir kapıdan girilir. Sağda ve solda sekizer adet oda ile ön cephede müderris ve muîde ait olduğu düşünülen dört büyük oda, her odada bir ocak, bir veya iki duvar nişi vardır. Dershane vazifesi gören asıl eyvan tam kare plana sahiptir ve medreselerde âdet olduğu üzere taçkapının karşısında ve yerden yüksekte bulunur. Kubbe eteğindeki Türk üçgenleriyle, duvardan kubbeye geçişte kullanılan mukarnaslı pandantifleriyle medresede en itinalı işçilik burada ortaya konmuştur. Bu medresede Molla Gürânî, Seyyid Ali Acemî, Fudayl Çelebi, Şeyhülislâm Abdülkadir Şeyhî Efendi, Ebüssuud Efendi, Hoca Sâdeddin Efendi gibi tanınmış âlimler ders vermiştir. Medresenin 1855 depreminden fazla etkilenmediği, sadece güney duvarındaki hücrelere ait revak kubbelerinin yıkıldığı anlaşılmaktadır. Kâmil Kepecioğlu, 1906 yılına kadar medresede eğitimin sürdüğünü ve bu tarihlerde medresede yetmiş üç öğrencinin okuduğunu belirtmektedir.
Birçok kez onarım görmüş olan yapı, bugün dispanser olarak hizmet vermektedir.
Osmanlı mimarisinde ilk hastahane binası, Yıldırım Darüşşifası
Dârüşşifânın, Osmanlı mimarisinde ilk hastahane binası olmasından dolayı mimarlık tarihinde önemli bir yeri vardır. 14. yüzyıl yapısı olan Darüşşifa 2001 yılında restorasyonu tamamlanarak, göz hastanesi olarak hizmet vermeye başlamıştır.
Yıldırım Bayezid Türbesi
Yıldırım Bayezid’in itinalı bir işçilikle yapılan kare planlı türbesi Türk üçgenli kubbesi ve üç gözlü revakı ile tipik bir Osmanlı yapısıdır ve Osmanlı mimarisinde ilk revaklı türbedir. Kapısının üzerinde 809 (1406) yılında Yıldırım Bayezid’in oğlu Şehzade Süleyman tarafından inşa edildiğini belirten bir kitâbe yer almaktadır.
Türbe içinde Yıldırım Bayezid’in sandukası dışında oğlu İsa Çelebi’nin sandukası da yer alıyor.