DİYANET HABER

Tilavet ustası Üsküdarlı Ali Efendi anıldı

Tilavette İstanbul tavrının son ustalarından Üsküdarlı Ali Efendi, Üsküdar'da Muamma Kahve'de gerçekleştirilen panelle anıldı.

Tilavet ustası Üsküdarlı Ali Efendi anıldı
Abone Ol

Üsküdar Gönüllüleri grubunun düzenlediği programda, Ali Efendi'nin hayatı, önemi ve tilavet sanatı ele alındı.

Panelde konuşan yazar Dr. Mehmet Ali Sarı, Ali Efendi'nin İstanbul tavrının üstadı olduğunu belirterek, "İstanbul tavrı adeta onunla beraber gitti. Bu tavır Kur'an-ı Kerim'i seslendirmede, sanatlı okuma tavrıdır. Kur'an'ın sözleriyle sesin buluşturulmasındaki ustalıktır. Ebru, hat gibi tilavet de ümmetimize ait bir sanattır. Bu sanatta Ali Efendi zirve yapmıştı ve onunla da bu zirve gitti." dedi.

- "Kur'an-ı Kerim'in tilaveti hat sanatı gibidir"

Günümüzde Kur'an-ı Kerim'in Türk tavrıyla okunduğunu dile getiren Sarı, "Türk tavrının sanatla yücelmesi İstanbul tavrı oluyor. Anadolu'nun her yerinde, mescidinde Kuran-ı Kerim okunuyor ama Türk tavrıyla okuyorlar. Ben de bir yazı, mektup yazarım, siz de yazarsınız. Güzel de olur, işe de yarar, vesika olur ama o hat değildir, yazan da hattat değildir. Kuran-ı Kerim'in tilaveti hat sanatı gibidir." diye konuştu.

Mehmet Ali Sarı, Üsküdarlı Ali Efendi gibi değerlerin anılmasında büyük bir eksiklik gördüğünü kaydederek, "Bir kadirnaşinaslık var. Çünkü bu değer anlaşılmıyor, millet anladığında peşinden gidiyor. O değeri anlamak için Kur'an-ı Kerim'i, tilavet sanatını, bu sanatta ilerleyenleri bilmek lazım. Bunlar bilinmediğinden böyle üstatlar değersiz ya da onları bilen birkaç kişinin nezdinde, hafızasında, gönlünde kalıyor. Onlar da sessiz sedasız bu dünyadan kaçıyor." değerlendirmesinde bulundu.

TRT 1'de izleyiciye sunulan Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması'na da değinen Sarı, şunları kaydetti:

"Bu sene 9'uncusunu yaptık, inşallah onuncusu da olacak. Bendeniz de jürideyim. Orada Türkiye'nin genelini görme imkanımız oldu. Tilavet sanatı 8-10 sene zarfında büyük bir aşama kaydetti. Türkiye'nin neresinde kabiliyetli gençler var öğrenmiş oluyoruz. Onlar da Kur'an-ı Kerim'in nasıl okunması, sesin nasıl uygulanması lazım geldiğini yavaş yavaş öğreniyor ama henüz daha tamamlanmış değil."

- "İnsanları kültüre, Kur'an-ı Kerim'e ısındıran biriydi"

Hafız İsmail Hakkı Çimen de böyle bir program yapmanın, bunu düşünmenin çok kıymetli olduğunu vurgulayarak, "Yeni nesillere böyle üstatlarımızın, büyüklerimizin tanıtılması bizim için çok gurur verici bir şey. Ben kendim de talebesi oldum üstadımızın. Onun birinci önemi, bizim geçmişimizi geleceğimize bağlaması. Kendisi saray görmüş ve o devri yaşamış, o devrin üstatlarından büyük ilham almış. Günümüze bu güzellikleri getirip insanlarla paylaşmış biri." dedi.

Hafız Ali Efendi'nin bir diğer özelliğinin de hafız olmasına rağmen Türk musikisinden binlerce eseri ezbere bilmesi olduğunu aktaran Çimen, şu bilgileri verdi:

"En önemlisi de zamanında İstanbul'un üst düzey 3-4 insanından birisi olmasına rağmen son derece sosyal bir kişi. Herkesle kolay bağlantı kurabilen ve insanları kültüre, Kur'an-ı Kerim'e ısındıran biriydi. Kur'an-ı Kerim okumasını, kültürümüzü ve musikimizi sevdiren ve olumlu düşündüren bir kişilikti."

Çimen, Üsküdarlı Ali Efendi'nin talebesi olmanın Kur'an-ı Kerim'in ötesinde musiki, kültür, tarih ve Kur'an-ı Kerim'i insanlara sevdirme sanatını öğrenmeyi getirdiğini paylaşarak, sözlerine şöyle devam etti:

"Ben hocamızla Yeraltı Camisi'ne giderdim, okurdum, orada ders alırdım. 'Evladım, Kur'an-ı Kerim'i okumak mı daha güzel, dinlemek mi?' derdi. Bir gün 'Efendim kendi kanaatimce dinlemek benim için daha güzel.' dedim. Bana 'Evladım Kur'an-ı Kerim'i okumak, dinlemek güzel ama en güzel şey onu, Allah kelamını insanlara sevdirmektir' dedi."