“Bir işte düşüncesizce davranan kişi her türlü olumsuz sonuca katlanır.” Anlamında kullandığımız söze, “Akılsız başın cezasını (veya zahmetini) ayaklar çeker.” deriz. Genellikle bu atasözünü, sonucunu düşünmeden verdiğimiz her kararın bedelini ayaklarımızın ödeyeceğini ifade etmek için kullanırız.

Esasında yanlış verilen bir kararın zahmetini bütün vücut çekmektedir çünkü azalar birbiriyle irtibat hâlindedir. Mesela bir şeye üzüldüğünüzde başınız ya da mideniz ağrımaya başlar. Hatta kiminin ağrısı gözlerine bile vurur.

Tıpkı bu misalde olduğu gibi şirket ve kurumlarda çalışan kimseler de birbirleriyle irtibatlıdır. Bu gibi yerlerde düşüncesizce alınan bir kararın ya da hareketin bedeli çok daha ağır olabilir. Haksız yere birinin işten çıkarılması veya bir kimsenin iş arkadaşlarının içinde küçük düşürülmesi, düşüncesizce alınmış bir karar ve harekettir. Özellikle karar yetkisine sahip olan kimseler altındakileri yok saymadan ve düşüncelerini zorla kabul ettirmeden yönetmesini bilmelidir. Ayrıca istişarenin önemine de inanmalıdır. Başkalarının fikrine saygı duyan böylesi güzel düşünceli bir yönetici ile çalışmak, insanın gönlüne huzur verir. Huzurla çalışılan bir yerden ise güven ve bereket eksik olmaz. Hiç şüphesiz bu huzur kişinin evine, alışveriş yaptığı esnafa, yürüdüğü kaldırıma, hatta yanından geçtiği sokak köpeğine bile yansır.

Şimdi de bunun zıddını düşünelim…

Akılsızca hareket eden kimse de az önce söylediklerimizin tam tersini yapar ve birlikte çalıştığı insanların huzurunu kaçırırsa başkalarını tedirgin ederse, insanların kendisinden nefret etmesine sebep olur. Nefret ise gönle ağır gelen büyük bir yüktür. Oysa bizden istenen ve beklenen şey bu değildir. Peki, ya nedir?

Allah’ın kullarına kolaylık sağlamaktır. Siz, siz olun, “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin ve hüküm verirken birbirinizle uyum içinde olun.”

Peki, bu şekilde hareket etmek yalnızca yöneticilere has bir durum mudur?

Elbette değildir!

Bu durum aklı başında olan herkes için geçerlidir. Sözgelişi sürüsünü otlatan çoban tedbirli olmak zorundadır, ailesinin geçiminden sorumlu olan kimse kişisel harcamalarına dikkat etmelidir, sokakları süpüren temizlik görevlisi işine özen göstermelidir ve hedefini belirleyen bir öğrenci de çok çalışmalıdır. Sözü uzatmadan söylemek gerekirse herkes verilen görevi layıkıyla yerine getirmelidir. Yerine getirilmiş her görev, bizi ve içinde yaşadığımız toplumu daha güçlü kılar. Üstelik bu güce sadece bizim değil, bütün mazlum coğrafyaların da ihtiyacı vardır.

O sebeple aklınız başınızda, gücünüz, adaletin ve haklının yanında olsun.