“Dış görünüşü ile başkalarının hoşuna giden bir şeyin veya bir durumun gerçekte kötü yönlerinin…” de olabileceğini anlatmak için “içi beni yakar, dışı eli (veya seni) yakar” deriz. Bu atasözünü, her şeyin dıştan göründüğü gibi sorunsuz veya güzel olmadığını, dış görünüşe aldanan kimselerin yanlış kanıya vardığını belirtmek için kullanırız.
Elbette dışarıdan iyi görünmenin bazı faydaları da vardır. En azından düşmanlarınıza karşı güçlü görünürsünüz ve derdinizi sayılı dostlarınıza anlatırsınız. Sayılı diyoruz, gerçekten de insanın sayılı dostları vardır. Ailemiz ve dostlarımız haricindeki kişileri tanımak için de onlara biraz daha zaman ayırmak gerekir. Ancak bu şekilde insanların saklı yönlerini keşfedebilirsiniz.
Peki, bu keşif nasıl yapılır?
Daha yakından tanımak istediğiniz kişi ile yolculuğa çıktığınızda veya onunla aynı mekânı paylaştığınızda ya da birlikte ticaret yaptığınızda bir nevi keşfe çıkmış olursunuz. Bazen yaptığınız bu keşifler canınızı acıtabilir, bazen de şükrünüzün artmasına vesile olur. Örneğin, vaktiyle sayılı zenginler arasında yer alan sempatik bir iş adamı vardı. O, bir insanın dünyada elde etmek istediği her şeye fazlasıyla sahipti ama onun da içini yakan bir derdi vardı. Bir gün kendisiyle yapılan röportajda derdini şu şekilde dile getirmiştir:
“Otomobil üretiyorum ama oğlum binemiyor.”
Çünkü oğlu engelliydi ve bu durum onun imtihanıydı.
Keşfinizi devam ettirdiğinizde bazı kişilerin, sizin dert zannettiğiniz şeyleri “nimet” olarak gördüğüne de şahit olabilirsiniz. Aynı zamanda doğru bir okuma yaparak ve doğru haber kaynaklarını takip ederek de çeşitli keşiflerde bulunmak mümkündür. Nihayetinde hangi keşfi yaparsanız yapın bir şeye çok önem vermelisiniz. Sahi, önem vermemiz gereken o şey de nedir?
Tabii ki insanı anlamaktır.
İnsanı doğru biçimde anlayan kimsenin kâinatı anlaması da o derece kolay olur. Kâinatı anlayan kimse de yıldızların gökyüzünde süs için durmadığını, yeryüzüne inen her bir damlanın toprakla buluşmak için boşuna çaba harcamadığını görür. Bu anlayışın bizi, birbirimize daha da yakınlaştıracağını ve aramızdaki mesafeleri de kısaltacağını ümit ediyoruz. Ne var ki son yıllarda bu mesafe iyice açıldı. Özellikle teknoloji bağımlısı olan bir nesil türedi ve bu yeni nesil et, süt gibi şeylerin ağaçta yetiştiğini düşünmeye başladı.
Şimdi böyle bir nesle insanı anlatabilir misiniz?
Anlatamazsınız ya…
Elbette bunları karamsar bir tablo çizmek için söylemiyoruz, aksine “Toparlanıp kendimize gelelim!” demek istiyoruz. O hâlde sanal âlemden gerçek âleme geçelim ve teknolojiyi kararında kullanalım. Hem bu olumlu davranışımız ile gençlere de güzel örnek oluruz.
Bir de şunu unutmayalım ki sanal dünyanın dışına çıktığımızda, iyi ve sorunsuz gördüğümüz kimselerin asılları ile karşılaşacağız. İlk şaşkınlık anı geçtikten sonra birbirimizi tanımak için çok vaktimiz olacaktır. Bu kıymetli vakitlerde keşfiniz açık, sözleriniz anlaşılır olsun.