Hüzün yağmurlarıyla girdik Ramazan’a…
Bombalar yağıyordu rahmet iklimine girdiğimizde..., Aslında her Ramazan bizi yakan ateş topu bu sefer yerküreyi titreten bir azap tufanına dönüşmüştü. Yüreğimiz İsrail’in bombalarıyla paramparça olmuştu. Doğu Türkistan sessizce kan ağlıyordu. Umutsuz ve çaresiz bekliyorduk. Karanlık gecelerin nurlu sabahını…
Ramazan’ın müjdeler veren sesiyle uyandık. Kapılara koştuk O geliyor diye…
Gel ey Ramazan gönlümüzdeki en ağır yarayı, en derin acıyı sen dindirirsin.
Bebeklerin feryadı arşı ala’yı titretti. Çocukların çığlığı asumanı parçaladı. Nasıl bir canilik ki Müslüman evlatları sanki kıyma makinalarında doğranıyor.
Ramazan kopup geldi cennetten elinde bir tutam kıpkızıl Hüseynin çiçeği avucunda Hamza’nın mis kokusu… Cennet reyhanlarının kokusu gelmişti. Kapladı tüm cihanı asilere azap oldu Ramazan, inananlara rahmet…
Bu yıl hüzün kokuyordu şehirler, korku sarmıştı kentin sokaklarını, zambaklar sürgün vermişti bayram çiçeklerine inat…
Suratlar asık, kalpler virane olmuş, yürekler çorak, akıllar divane…
Nasıl onarılır kor ateşin düştüğü ümmetin kafasındaki şiraze,
Ramazan iyileştirici tüm kanatlarıyla gönüllerimize su serpiyordu. İslam’a daha çok bağlı kalmayı, sığ tartışmalardan kıt çekişmelerden uzak durup hep birlikte ümmet olmayı bize telkın ediyordu.
Ruh dünyamız karanlıklar içerisinde yorgun ve bitkin kardeşlerini sayıklıyordu. Ramazan koşup geldi hem dirilten hem aydınlatan çerağıyla şifa oldu yıkık gönüllerimize…
Dağılmış hayallerimizle savrulmuş giderken pespaye yollarda. Ramazan uzattı elini “Gel beriye kaybolup gitme yâdellerde” dedi… sımsıkı tuttu ellerimi daha yapacak çok işleriniz var, terketme Ninova’yı, Yunus’u yutan ummanlar seni de kuşatmıştır.
Önce tövbe et, yıka ellerini, kardeşine zulmetmeyen tertemiz dilinle bir dua gönder semaya dedi Ramazan… Tebuk Seferi de Ramazan’da idi, zorluk seferinde ashap dağılmadı. Çanakkale’de sahurda kuru çiriş yiyen Mehmetçik davasından dönmedi. Bu davaya kurulan pusu ne ilktir ne son olacak, İman hamleni yüklenmişsen hazır olacaksın tüm acılara…
Oruç tut bedenini aç bırak, açlık doyururmuş uslanmayan nefsi, sen kaç kez isyan ettin Rabbine yine seni kabul etti kulluğuna Şehr-i Siyamda…
İyi ki geldin Ramazan maddenin esiri olan bizleri yeniden mâveraya çevirdin. Kurak kalbimizi yeniden yeşertip attın iman tohumlarını gönül bahçemize…
Doyamadık sana Ey Ramazan toparlamıştın bizi dağılmışken bir bir…
Şimdi ağrılarımız geçici olarak dinmiş ancak sol yanımızdaki yangın harlanırken bize veda edişin zor geldi bize…
Sen gidersen eğer Ey Ramazan unutulacak Gazze’li küçük Ammar’lar, ihmal edilcek Sümeyyeler.., zalimin kan kırmızı içecekleri Mehmedimin sofrasına konacak mı…
Sen gidersen bizim tozlanmış pusulamız gösterir mi yine kıbleyi, rotamız hisseder mi Kudüs’ü…
Ey Ramazan biz senin rahmet kanatlarına bırakmıştık kendimizi, şimdi kim bizi bağrına basar, gölgesinde barındırır.
Sen gidersen öksüzleri hatırlar, yetimlere hami olur mu yine oruçlu gönüller…
Sen gidersen harama karşı bizi tutan rahmet eli, yine kollar mı günahların pazarında.
Sen ayrılınca kim bizi teselli edecek, çökünce bağrımıza acının sıradağları.
Artık uyandırmayacak kimse gecenin karanlığında, kabuslarımızdan kurtaracak, korkularımızı alacak şefkatli sesini duyamayacak mıyız.
Çocuklar caminin yollarında sen gelince belirdi. Mahyaların altında çocuk cıvıltıları ile şenlendi camiler. Şimdi sen ayrılıp gidince çocuklar yeniden kaybolup gidecekler düşlerinin yokuşunda…
Senin ayrılık ateşin düşünce sinelere, annelerimiz sofrayı toplayıp, koşup giden mahfeldeki canlarımız, artık nezaket ve zerafetin timsali Ayşeler Fatımalar teravih bitince çekildi evlerine…
Seni bekleyeceğiz ömrümüz olursa on bir ay sonra, nemli gözlerle yolunu gözleyeceğiz.
Bizi yetiştirdin. Bizdeki gelişmeyi görünce vedaya hazırlandın ama yolumuzdaki uçurumlar ve yolumuza pusu kuran eşkıyalara nasıl karşı koyacağız. Cennet pınarından getirdiği sonsuzluk kaynağıyla doldurduğu enerji depolarımızın on bir bizi götüreceğini uzattığı kartta yazılı olduğunu görüyor ve seviniyorum. Ey Şehr-i Ramazan bekleyeceğiz seni yaşlı gözlerle diyoruz ve ağzımızdan şu dualar dökülüyor;
El-Veda Ey Şehr-i Ramazan. Biz senden razıydık, sen de bizden razı ol!
Ali Hayri Çelik
Burdur Müftüsü