Zamanın birinde köylü bir adam dağda bulduğu kurt yavrusunu beslemek üzere alıp evine getirir. Bulmuş olduğu kurt yavrusunu ahırda bulunan küçük kuzusuyla aynı ortamda besleyip büyütmeye başlar.
Kurt ve kuzu kardeşçe oyunlar oynayıp büyümektedirler. Aynı tastan süt içer, aynı yerde yatar, aynı yerde oyun oynar hulâsa bütün her şeyi beraber yaparlarmış. Dışardan bu manzarayı izleyen köylü, sevinerek artık kurt yavrusunun yavaş yavaş evcilleştiğini düşünür.
Bu şekilde günler birbirini kovalar, iki yavru da iyice büyümüştür artık. Yavaş yavaş kurdun dişleri ve tırnakları keskinleşir. Ara ara kuzuyla oyun oynarken tırnaklarıyla onu yaralar, oyun esnasında kuzuyu ısırır ve zaman zaman kuzunun vücudunda küçük yaralar acar. Ancak adam, kurdun evcilleştiğini ve kuzuyla kardeşçe oynadığını düşünür aksi bir şeyi aklına getirmek istemezmiş.
Günün birinde adam tarladan döner, kurt ile kuzunun ne yaptıklarını merak ederek ahıra yönelir. Bir de bakar ki kurdun ağzı, yüzü, gözü kana bulanmış, kuzuyu yere yatırmış onu parçalamaktadır. Böylelikle kurt fırsatı bulunca gerçek yüzünü ortaya koymuş, arkadaş bellediği kuzuyu öldürmüştür. Bu olaya son derece şaşırıp kızan adam, küreği kaptığı gibi kurdun kafasına vurarak;
- "söyle! sana, senin kurt olduğunu kim söyledi”, der ve kurdu oracıkta vurup, öldürür.
İnsanı Cenab-ı Hakk'ın hitabına muhatap kılarak onun sorumlu tutulmasına sebep olan nefse, kötülüğü emretme, yaptığı kötülükleri kınama, daha ileri bir aşamada huzura erme gibi birbirinden farklı birçok görev yüklenmiştir. Nefis, kimi zaman ıslah olmuş görünse de misaldeki gibi fırsatı ele geçirir geçirmez gerçek yüzünü ortaya koyar, sahibini parçalar. Dolayısıyla insan hayatta olduğu sürece nefsi ile bir mücadele içinde olmak durumundadır.
Nefsi çeşitli şekillerde anlatmaya çalışan mutasavvıflar onu bazen yukarda verdiğimiz misalde olduğu gibi bazen kurda bazen köpeğe bazen kurnaz tilkiye bazen pis boğaz domuza bazen puta bazen korkunç yılana benzetmişlerdir. Hazreti Mevlâna "nefsin insana sağ elinde Mushaf tutarak geldiğini, fakat sol elinde gizlediği kılıçla onu katlettiğini, su bulma vaadiyle kuyuya götürüp sonra onu kuyunun içine attığını" anlatarak nefse karşı her an tetikte olmanın önemini ifade etmektedir. Başka bir yerde ise nefsi köpeğe benzeten Hz. Mevlâna şöyle der; "istek ve arzular uyumuş köpeklere benzer. Onlardaki hayır da şer de gizlidir. Güç ve kuvvetleri olmadığı için, yere uzatılmış odun parçaları gibi yatıp kalmışlardır. Fakat aralarına bir leş parçası atıldı mı köpeklere adeta hırs sûr'u üfürülür. Gizlenmiş olan hırslar yen ve yakalarından baş çıkarır ve hücuma koyulur ve her biri odun bulmuş zayıf ateşe döner. İnsan da bedeninde adeta yüzlerce köpek uyumuş bir vaziyettedir. Bir av olmadığı için onlar adeta gizlenmişlerdir."
Nefisle ilgili verdiğimiz bütün bu bilgiler ve misaller imtihan için gönderildiğimiz şu dünya hayatında bize yüklenen duyguları doğruya sevk etmekle mükellef olduğumuzu göstermektedir. Her an ama her an imtihanda olduğumuzun farkında olup nefsin bize altın kâsede sunduğu zehirli balı tatmamak için dosdoğru yaşamak zorundayız. Tüm Peygamberlerin nefisle mücadelede ortaya koyduğu sünnetini Rabbimiz Yusuf (a.s)'ın diliyle "Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder" (Yûsuf, 12/53) buyurmaktadır. Resulullah Efendimiz (s.a.v) de Fatıma annemize her sabah ve akşam "Ey Rabbim! Göz açıp kapayıncaya kadar dahi beni nefsimle baş başa bırakma" şeklinde dua etmesini öğütleyip hayatın her anında imtihanda olduğumuzu bize öğretmektedir.
İslam alemi hac mevsimi olan şu günlerde Arafat'a çıkmaya hazırlanıyor. Arafat Kelime olarak "bilme, anlama, tanıma" gibi anlamları barındırmaktadır. Müminler orada birbirleriyle tanış olacaklar elbette. Bununla beraber orada her bir mü'min kendini tanıyacak, nefsini tanıyacak. Nefsini tanıdıktan sonra ona karşı vaziyet alıp, bundan sonraki hayatını nefse karşı mücadele temeli üzerine inşa edecek.
Her bir mü'min, ama her bir mü'min ister âmir ister memur olsun, en üst tabakadan en alt tabakaya kadar herkes bu hayatta başıboş olmadığını, her amelinden hesaba çekileceğini, dünyanın bütün mülküne sahip olsa da elbet bir gün ölümle yüz yüze geleceğini bilip, düşünecek. Düşünecek ki nefsin altın tepside, süslü hayal ve sözlerle önüne koyduğu kamu malına el uzatmayacak. Yetim hakkını gasp etmeyecek. Rüşvet, adam kayırma gibi her türlü hukuksuzluktan el çekip bunların her birinden hesaba çekileceğini bilip dünya için ahiret hayatını feda etmeyecek. Nefsin süslü gösterdiği hal ve tavırlara kanıp başkalarının dünyası için kendi ahiretini bozmayacak. Vesselam...
Medine-i Münevvere’ den Selam ve dua ile...