Zamanın birinde mahalle bakkalı işleten bir ârif varmış. Alış verişe gelen insanların verdiği paranın bir kısmının sahte olduğunu bildiği halde bu durumu onların yüzüne vurmaz, bu paraları bir kutuda saklarmış. Kim olursa olsun, sahte parayla alış verişe gelenlere istediklerini verir, kalırsa para üstü de verirmiş.
Onun bu halini ailesi ve yakın dostları yadırgar, yaptığı bu işten dolayı maddi zarara uğrayacağını söyler dururlarmış. Ârif zat, bütün bu söylenenlere kulağını kapatıp, bu konuda bildiğini yapmaya devam edermiş.
Gel zaman git zaman ömrünün son günlerine yaklaşmış, ölüm bütün şiddetiyle kendini göstermeye başlamış. Ölüm döşeğinde olduğu esnada sahte paraları içinde biriktirdiği kutuyu mecalsiz bir edayla kızından istemiş. Yıllarca müşterilerini kırmadan, mahcup etmeden biriktirdiği paraların bulunduğu kutuya bakarak ellerini açmış ve şöyle iltica etmiş "Ey Rabbim! Bu kadar yıl bana sahte para getirip de benden alış veriş yapanlara yüzümü ekşitmedim, sahte para getirdiklerini yüzlerine vurmadım, zarar etmeme rağmen, yaptıkları bu yanlıştan dolayı onları mahcup etmedim. Şimdi ben de bir ömür dolusu sahte amelimle sana geliyorum… Yanlışlarım, hatalarım, kusurlarım had ve hesaba gelmez seviyede… Ben, senin kullarını bana getirdikleri sahte paralarından dolayı azarlayıp kovmadım, sen de beni bunca sahte amelime rağmen huzurundan kovma, bunca hata ve kusuruma rağmen rahmetinden ırak eyleme" deyip gözlerini kapatır ve ruhunu Rahman’a teslim eder.
Defaatle okunup ve ibret alınması gereken bir kıssa...
Kimimiz amelimize itimat ediyor, kimimiz de amelsizliğimizden bihaber kendimizi daha dünyada iken cennetlik addediyoruz. Yaptığımız üç beş iyilikle ebedi kurtulduğumuzu zannedip, civarımızda olan insanları ebedî saadeti kaybetmiş kabul ediyoruz. Hâlbuki hangi amelimizin ne derece makbul olduğunu bilen yalnızca Allah'tır. Azımızı çok eden, varımızı yok eden Allah'tır.
Binaenaleyh her an teyakkuz halinde olmalıyız. Salih ameli asla terk etmeyip öte yandan amelimize de güvenmeyeceğiz. Acaba hangi küçük amel benim ebedi kurtuluşuma vesile olacak, ya da hangi büyük amel benim ebedi zararıma sebep olacak anlayışıyla sınırda düşman kollamak için nöbet bekleyen asker gibi nefis ve şeytana karşı her an uyanık olacağız. Yer altında, daracık toprağın altından kurtulup yeryüzünde yeşerip, sünbüllenme arzusuyla bir damla yağmuru arayan bitki gibi her an en küçük bir iyiliği dahi kurtuluşumuza vesile bilip bir ömür o kurtuluş kaynağımızı arayacağız. Şeytana, nefse amele itimat konusunda zerre kadar pay vermemeye çalışacağız. Zira hayat durmadan devam ediyor. Hayatın her alanı imtihan vesilesi olan imkânlarla dolu. Elde ettiğimiz imkânları amellerimizin boşa gitmesine değil de yeni amellerin sünbüllenmesine vesile kılacağız. Ölüm anı yaklaşınca da bir ömür biriktirdiğimiz amelimizin yüzümüze çalınmaması için durmadan iltica edeceğiz…
Selam ve dua ile...