“Zaten var olan ve herkesin işine yarayıp artan şeyin yanına aynı işi görmek üzere bir de daha zayıfını…” eklemenin boşuna yorulmak olduğunu anlatmak için “ırmak kenarına çeşme yapılmaz” deriz. Genellikle bu atasözünü, ihtiyaçlarımızı karşılarken önem sırasına göre hareket etmenin gerekliliğini vurgulamak için kullanırız.
Nasıl ki kendi ihtiyaçlarımızı belirlerken öncelik sırasına riayet etmemiz gerekiyorsa bir iş yaparken de başkalarının önceliğine dikkat etmek zorundayız. Mesela bakkal dükkânı işletmek istiyoruz, gidip de bunu şehrin en işlek marketinin yanına açarsak ne olur?
Tabii ki düşüncesizce hareket etmiş oluruz. Eğer yaptığımız işten tat almak, üstelik iyi de bir kazanç elde etmek istiyorsak, insanlara iyi tercihler sunabilmeliyiz. Aynı durum kalem erbabı için de geçerlidir. Özellikle çocuklar veya gençler için yazan bir kimse, şu elektronik çağda kendine şunu sorabilmelidir: “Çocuklar, ellerindeki tablet ve akıllı telefonları bırakıp da neden bu kitabı okusunlar?”
Öyle ya, kim önünde bir şelale gibi akıp giden elektronik bir ekran varken sayfalar arasında gezinmek ister ki? Bunu yapsa yapsa ancak kitap kurtları yapabilir. Herkes kitap kurdu olmadığına göre, çocukları ve gençleri kitaba çekecek nitelikte özgün ve sürükleyici eserler kaleme alınmalıdır. Yani, raflarda yerini alan her çocuk ya da gençlik kitabı iyi bir alternatif sunabilmelidir. Elbette kitaplar, ırmak kenarındaki bir çeşme gibi değildir, hatta ırmağın ta kendisidir. Ayrıca onları “beynin çocukları” olarak da düşünebilirsiniz.
İşte biz, bu beynin çocukları ile bizim çocukları buluşturmak için okumalıyız. Kitap okumayı öncelikle kendimiz tercih etmeliyiz ki çocuklara da “Oku!” diyecek yüzümüz veya sözümüz olsun.
Konuyu toparlamak gerekirse insanların ihtiyaç ve beklentisine önem vermeyen her kişi ya da kurum gelişimden ve yenilikten uzaklaşmış sayılır. Gelişimden uzaklaşan biri de yaşadığı çağın hızına yetişemez. Hani gelişim dediysek, değerlerimizden ödün vermeden yapacağımız bir gelişim ve yenilikten bahsediyoruz. Gerçekten de bunu değerlerimizden ödün vermeden yapılabilir miyiz?
Elbette yapabiliriz!
Sadece başkalarının teknolojisini, bilgi ve deneyimini alırsak bunu başarmış oluruz. Bunları yapmayıp da onların yaşantı biçimini kendimize örnek alırsak, başkalarını taklitten öteye geçemeyiz. Bu durumda ırmak gibi çağıldayan değerlerimizin yanına gereksiz çeşmeler yapmış oluruz ki yorulduğumuza değmez.
Yorgunluğunuza değecek işler yapmak önceliğiniz olsun ve tercihiniz, bu yönde hayat bulsun.