عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) قَالَ: “إِنَّ مِنْ شَرِّ النَّاسِ ذَا الْوَجْهَيْنِ الَّذِى يَأْتِى هَؤُلاَءِ بِوَجْهٍ وَهَؤُلاَءِ بِوَجْهٍ.”
Ebû Hüreyre'den (ra) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur:
“Birilerine bir yüzle, birilerine de başka bir yüzle gelen ikiyüzlü kişi, insanların en kötülerindendir.”
(M6630 Müslim, Birr, 98)
***
عَنْ نَوَّاسِ بْنِ سَمْعَانَ قَالَ أَقَمْتُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) بِالْمَدِينَةِ سَنَةً... فَسَأَلْتُهُ عَنِ الْبِرِّ وَالْإِثْمِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) : “الْبِرُّ حُسْنُ الْخُلُقِ وَالإِثْمُ مَا حَاكَ فِى نَفْسِكَ وَكَرِهْتَ أَنْ يَطَّلِعَ عَلَيْهِ النَّاسُ.”
Nevvâs b. Sem'ân (ra) anlatıyor: “Resûlullah (sas) ile birlikte Medine"de bir sene kaldım... Ona iyiliğin ve kötülüğün ne anlama geldiğini sordum. Resûlullah (sas) şöyle cevap verdi:
"İyilik güzel ahlâktır. Kötülük ise vicdanını rahatsız eden ve insanların bilmesini istemediğin şeydir." ”
(M6517 Müslim, Birr, 15)
***
عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ: قَالَ لِى رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) : “اِتَّقِ اللَّهَ حَيْثُمَا كُنْتَ. وَأَتْبِعِ السَّيِّئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا. وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ.”
Ebû Zerr'in (ra) rivayet ettiğine göre, Resûlullah (sas) ona şöyle buyurmuştur:
“Nerede olursan ol, Allah'a (cc) karşı sorumluluğunun bilincinde ol! Kötülüğün peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin. İnsanlara da güzel ahlâka uygun biçimde davran!”
(T1987 Tirmizî, Birr, 55)
***
عَنْ شُتَيْرِ بْنِ شَكَلٍ عَنْ أَبِيهِ شَكَلِ بْنِ حُمَيْدٍ قَالَ: أَتَيْتُ النَّبِيَّ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) فَقُلْتُ: “يَا رَسُولَ اللَّهِ، عَلِّمْنِى تَعَوُّذًا أَتَعَوَّذُ بِهِ.” قَالَ: فَأَخَذَ بِكَفِّى، فَقَالَ: “قُلِ اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ سَمْعِى، وَمِنْ شَرِّ بَصَرِى، وَمِنْ شَرِّ لِسَانِى، وَمِنْ شَرِّ قَلْبِى، وَمِنْ شَرِّ مَنِيِّى.”
Şüteyr'in babası Şekel b. Humeyd anlatıyor: Hz. Peygamber'in (sas) yanına gittim ve “Yâ Resûlallah, bana bir (sığınma) dua(sı) öğretsen de o duayı okuyarak Allah'a (cc) sığınsam.” dedim. Bunun üzerine Allah Resûlü (sas) elimden tutarak şu duayı tavsiye buyurdu: "Allah'ım! Kulağımın, gözümün, dilimin, kalbimin ve cinsel organımın kötülüğünden sana sığınırım." ”
(T3492 Tirmizî, Deavât, 74)
***
Bir şeyin iyi veya kötü olduğunu belirleyen Yüce Allah'tır. O (cc), insanlara gönderdiği elçiler ve kitaplar vasıtasıyla kullarını bu konuda yönlendirmiştir. Bu sayede kulları, Allah'a (cc) ve âhiret gününe inanır, iyiliği emreder, kötülükten men eder ve hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. Ancak insan bazen iyi ile kötüyü karıştırabilmektedir. “...Olur ki bir şey sizin için hayırlı iken siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki bir şey sizin için kötü iken siz onu arzularsınız. Allah (cc) bilir, siz bilmezsiniz.” Hatta insan, hayrı ister gibi şerri de isteyebilir: “İnsan hayrı istediği gibi şerri de ister. İnsan pek acelecidir.”
Doğruyla yanlışı birbirinden ayıran kitap “Furkân”, mümine yol gösterir: “Allah (cc) senin başına herhangi bir kötülük getirecek olursa bil ki onu, O'ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer senin için bir iyilik dilerse O'nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O (cc), bunu kullarından dilediğine verir. O (cc), çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.”
Kur'ân-ı Kerîm'de kötülük olgusu için aşağı (ednâ), günah (hûb), kalpte oluşan kötülük (zeyğ/reyn), kötü, çirkin (sû'), günah (ism/seyyie), zarar (durr), bela ve fitne (fitne) gibi birçok sözcük etrafında kötülük tasviri yapılmıştır. Bu sözcükler, yanlış ve çirkin fiiller (cürm, seyyie, ism, hûb vb.); haktan ve adaletten ayrılıp haksızlığa meyledenlerin durumunu anlatan (israf, tuğyan, zulüm vb.); sapıtma, toplumsal çürüme ve bozulmayı ifade eden (fesad, cenef, fısk vb.) şeklinde de üç grupta tasnif edilebilir.
Dünyada meydana gelen bütün iyilikler ve kötülükler her şeyin yaratıcısı olan Allah'ın (cc) bilgisi dâhilindedir. O'nun (cc) izni olmadan hiçbir şeyin var olması düşünülemez. “...Onlara bir iyilik gelirse, “Bu, Allah'tandır” derler. Onlara bir kötülük gelirse, “Bu, senin yüzündendir” derler. (Ey Muhammed!) De ki: “Hepsi Allah'tandır.” âyeti bunu izah etmektedir. Peygamber Efendimiz (sas) de bu doğrultuda dualarında, “Allah'ım, bütün hayırlar senin elindedir. Şer ile sana ulaşmak mümkün değildir.” buyurmuştur.
Allah (cc), insanları sınadığı için yaptıkları kötülükleri engellemez. Ancak O (cc) bazen, kötüye ve kötülüklerine imkân ve mühlet verir. Bunun yanında iyilik ve kötülüklerin Allah'ın (cc) bilgisi ve izni dâhilinde olması kötülüğü istediği anlamına da gelmez. Çünkü Allah (cc) insana kötülük yapma yeteneğini verdiği gibi ondan sakınma yeteneğini de vermiştir. İlâhî vahyin asıl amacı insanları kötülükten, kötülük yapmaktan sakındırmaktır. Bütün uyarılarla birlikte kötülük işleyenlerin yaptıklarından bizzat kendilerinin sorumlu oldukları da bildirilmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'de kötülük hakkında verilen bilgiler, Müslümanın zihninde iyi ve kötüye dair sağlam bir bilinç oluşturur. Yaptığı iyilikler gibi işlediği kötülüklerin de amel defterine bir bir yazıldığını, kötülüklerin zamanla sadece birer kara nokta olmaktan çıkıp gönlünü bütünüyle kaplayacak bir pas yığınına dönüşebileceğini öğrenir. Kur'ân-ı Kerîm'in kötülük konusundaki uyarısı açıktır: “Evet, kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış olan kimseler var ya, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” İyiler için Allah (cc), “Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız şunu bilin ki Allah (cc), tevbeye yönelenleri çok bağışlayandır.” buyurmaktadır.
Peygamber Efendimiz (sas) ashâbınına zaman zaman kötülüklerin neler olduğunu anlatırdı:
“Sahibi olduğu kölenin azığını kısmak, kişiye günah olarak yeter.”
“Düşmanlığı devam ettirerek hayatını sürdürmen günah olarak sana yeter.”
“Kişinin Müslüman kardeşini küçük görmesi ona kötülük olarak yeter.”
“Birilerine bir yüzle, birilerine başka bir yüzle giden ikiyüzlü kişi, insanların en kötülerindendir.”
İyi ve kötü davranışları ümmetine bildiren Allah Resûlü (sas), iyilik ve kötülüğün neliğine yönelik açıklamalar da yapmıştır. Nitekim Vâbisa b. Ma'bed el-Eslemî bir gün Peygamber Efendimize (sas) kötülüğün ne olduğunu sordu. Hz. Peygamber (sas) de ona, “...Kötülük, insanlar onaylasalar bile gönlünü huzursuz eden ve içinde bir kuşku bırakan şeydir.” diye cevap verdi. Başka bir sahâbî aynı şekilde bilgilenmek istediğinde de ona, “İyilik, güzel ahlâktır. Kötülük ise vicdanını rahatsız eden ve insanların bilmesini istemediğin şeydir.” buyuruyordu. Allah Resûlü (sas) bu şekilde ashâbından vicdan muhasebesi yapmalarını istemiş ve onlara Allah'ın (cc) verdiği akıl ve vicdanla kötülüğü tespit etme yolunu öğretmişti.
Kuşkusuz Yüce Allah (cc), şeytanın ilâhî huzurdan kovuluşunu kitabında anlatırken, onun âdeta "kötülüğe adanmışlığını" ilân eden söylemlerini ve insanları yoldan çıkarmak için ettiği yeminleri bizlere duyurur. Onun amacını özetlerken ise şöyle buyurur: “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayâsızlığı emreder...”
Şeytanın görev edindiği kötülüklerin en büyüğü, Allah'ı (cc) unutturmaktır. Çünkü Allah'ın (cc) varlığını ve gücünü düşünmek, kulu kötülüğün elinden kurtaracaktır. Rabbimiz, hem dünyayı hem de âhireti kaybeden kullarını ibret olarak sunarken, “Şeytan onları hâkimiyeti altına alıp kendilerine Allah'ı (cc) anmayı unutturmuştur.” buyurmaktadır. Şeytanın oyununu bozan noktanın “Allah'ı (cc) hatırlamak” olduğunu ise şöyle açıklamaktadır: “Şüphe yok ki Allah'a (cc) karşı gelmekten sakınanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman iyice düşünürler (derhâl Allah'ı (cc) hatırlarlar da) sonra hemen gözlerini açarlar.”
Kötülükten dönmek tevbedir. Hz. Peygamber (sas), bir kudsî hadisinde yapılmak üzereyken terk edilen kötülüklerin kişiye ecir bile kazandıracağını bildirmiştir: “Bir kimse iyilik yapmaya niyetlenir de onu yapamazsa Allah (cc) o kimse için tam bir iyilik (sevabı) yazar. Eğer niyetlenir de o iyiliği yaparsa on iyilik sevabı yazar ve bu sevabı yedi yüz katına hatta daha fazlasına kadar çıkarır. Eğer kötülük yapmaya niyet eder de sonra yapmazsa Allah (cc) onun için tam bir iyilik (sevabı) yazar. Şayet kötü bir işe niyetlenir de onu yaparsa Allah (cc) o kimse için sadece bir tek günah yazar.” Tevbe, kötülükleri ortadan kaldıran ve ilâhî affa mazhar olmayı sağlayan bir irade beyanıdır. Tevbenin üç aşamasını Kur'ân-ı Kerîm şöyle belirtir: “Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı (cc) hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler —ki Allah'tan (cc) başka günahları kim bağışlar— ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir.” Bu durum kişinin kul hakkı içermeyen ve sadece kendisine dönük kötülükleri ile ilgilidir. Başkalarına karşı işlediği kötülüklerde ise tevbe ederek pişmanlığını Allah'a (cc) arz ettikten sonra hak sahibinden helâllik dilemesi gerekecektir.
Günahların affedilmesini sağlayan çarelerden biri de, “İyilikler kötülükleri giderir...” esasına göre hareket etmektir. Peygamber Efendimiz (sas) yakın dostu Ebû Zerr'e (ra) şu tavsiyelerde bulunur: “Nerede olursan ol, Allah'a (cc) karşı sorumluluğunun bilincinde ol! Kötülüğün peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin. İnsanlara da güzel ahlâka uygun biçimde davran!”
Peki, kötülüğe engel olmak için alınabilecek ahlâkî tedbirler nelerdir? İnsan, kendisi göremediği hâlde onun tarafından görüldüğünü bildiği şeytana karşı nasıl korunabilecektir?
Kötülüklerden korunmanın en önemli yolu Allah bilincini kavramak ve yüksek insanî değerler konusunda eğitilmektir. Elbette kişilik ve karakter eğitimi de bu konuda en başta gelen esastır. İnsanlar, hırs, intikam, bencillik, zulüm, başkalarına acı verme gibi bazı olumsuz davranışlara karşı eğitilmelidir. Kötülüklere karşı korunmak için eğitimle birlikte kötülüğe karşı tavır almak, müdahale etmek de önemlidir. Nitekim, “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar.” âyetinde de bu husus vurgulanmaktadır. Hz. Peygamber (sas) geçmiş ümmetlerden bazılarını helâke sürükleyen sebeplerden birinin de iyilikleri emredip, kötülüklerden alıkoymada ihmalkâr olmaları olduğunu gösteriyordu. Öyle ki onlardan bir adam, kötülük yapan birini gördüğünde ona önce, “Ey filânca Allah'tan (cc) kork ve bu yaptığından vazgeç. Çünkü bu sana helâl değildir.” diyor fakat ertesi gün yaptığı kötülükten vazgeçmediğini görse de onu tekrar uyarmıyor, hiçbir şey olmamış gibi kendisiyle olan ilişkilerini devam ettiriyordu. Bu vurdumduymazlıkları sebebiyle Allah Teâlâ (cc) onları birbirine benzetti. Kötülükleri çoğaldı; isyan ettikleri ve Allah'ın (cc) koyduğu sınırları aştıkları için peygamberleri tarafından da lânetlendiler. Allah Resûlü (sas), bunları anlattıktan sonra şu mesajı verdi: “... Allah'a (cc) yemin olsun ki siz (ya) iyiliği emreder kötülükten menedersiniz, zalime engel olup onu hakka döndürürsünüz ve onu hak üzere tutarsınız (ya da sizin sonunuz da onlar gibi olur).”
Allah Resûlü (sas), “Sizden bir kimse kötü bir iş görürse onu eliyle değiştirmeye çalışsın; eğer buna da gücü yetmezse diliyle değiştirmeye çalışsın; buna da gücü yetmezse kalbiyle nefret etsin. Bu ise, imanın en aşağı derecesidir (asgarî gereğidir).” hadisiyle de kötülüklerin imkânlar ölçüsünde ölçülü ve dengeli bir şekilde engellenmesi gerektiğine işaret etmektedir.
İnsan, Resûl-i Ekrem (sas) gibi, “İnsanların Rabbine, insanların melikine, insanların ilâhına sığınıyorum.” diyerek söze başlar ve samimi bir şekilde dua eder ve“Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.”, “Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.” derse şeytana ve kötülüklere karşı bir sığınağa iltica etmiş olur. Mümin, her insanın yanı başında kendisini yanlışa düşürmeye çalışan bir şeytanın mutlaka bulunduğunu bilmelidir.
Şeytanın yanı sıra nefsinin şerrinden de Allah'a (cc) sığındığı bilinen Resûlullah (sas), kendisinden, “Bana sabah akşam söyleyeceğim bir söz emir buyursan.” diye ricada bulunan can dostu Hz. Ebû Bekir'e (ra) şu duayı tavsiye etmiştir: “Gökleri ve yeri yaratan, görülmeyeni ve görüleni bilen, her şeyin Rabbi ve Meliki olan Allah'ım! Senden başka ilâh olmadığına şahitlik ederim, Nefsimin kötülüğünden, şeytanın kötülüğünden ve onu sana ortak koşmaktan sana sığınırım.”
Ayrıca, “İçimden geçirdiğim ve sakındığım şeylerin kötülüğünden Allah'a (cc) ve O'nun kudretine sığınırım.” duasını tekrarlamak ve gece görülen rahatsız edici bir rüyanın veya esip gelen sert bir rüzgârın kötülüğünden Allah'a (cc) sığınmak için yapılan duaları okumak da insana güven verir.
Dualarında, “(Allah'ım!) Zenginlikle imtihan edilmenin kötülüğünden sana sığınırım. Fakirlikle imtihan edilmenin kötülüğünden de sana sığınırım.” diyen Peygamber Efendimiz (sas), aşırı varlıklı ya da yoksul bir birey olmanın da kendine özgü sıkıntıları olabileceğini fark etmemizi sağlamaktadır. Toplumda var olan kötü insanların sebep olabileceği zararlardan Allah'a (cc) sığınmayı da unutmamak gerekir.
“Allah'ım! Yaptığım işlerin kötülüğünden de henüz yapmadığım işlerin kötülüğünden de sana sığınırım!” şeklinde dua eden, üstelik geçmiş ve gelecek bütün günahları bağışlandığı hâlde bunu yapan Sevgili Peygamberimiz (sas), dualarında kötülüklerden korunmaya geniş yer ayırmıştır. Kendisine Allah'a (cc) sığınmak için bir dua öğretmesini isteyen Şekel b. Humeyd'e de şöyle dua etmesini tavsiye etmiştir: “Allah'ım! Kulağımın, gözümün, dilimin, kalbimin ve cinsel organımın kötülüklerinden sana sığınırım.”
Peygamber Efendimiz (sas), gece uykuya yatmadan önce kılınacak iki rekâtın ardından okuyacakları ve hayatın içindeki somut zorlukları aşmalarına yardımcı olacak şu duayı, genç sahâbî Câbir b. Abdullah'ın (ra) ifadesiyle, “her işlerinde uygulamak üzere, tıpkı Kur'an'dan bir sûre öğretir gibi” çevresindekilere öğretmiştir.“Allah'ım! Senin ilminle hayırlı olana ulaşmak istiyorum. Senin gücün sayesinde güçlü olmayı diliyorum ve senin büyük lütfundan istiyorum. Allah'ım! Senin gücün yeter, benim gücüm yetmez. Sen bilirsin, ben bilemem. Zira sen gaybın tüm inceliklerini bilensin......Eğer bu iş benim dinim, yaşantım, dünyam ve âhiretim için kötü ise o işi benden uzak tut, beni de o işten uzak tut!..”
“Allah'ım! Yaşamak benim için hayırlı olduğu sürece beni yaşat. Ölüm benim için hayırlıysa canımı al!” şeklindeki dua da bunun bir başka örneğidir.
Hz. Ali"nin (ra) oğlu Hasan (ra), “Dedesinden aklında kalan hatıraların neler olduğunu” soranlara, Peygamber Efendimizin (sas) vitir namazında düzenli olarak okuduğu ve içinde şu ifadelerin geçtiği duayı nakletmiştir: “... (Allah'ım!) Bana verdiğin nimetlere bereket ihsan et. Gerçekleşmesine karar verdiğin şeylerin kötülüğünden beni koru. Çünkü sen karar verirsin ve senin kararın üzerine kimse söz söyleyemez...”
Hakikatte iyilik de kötülük de doğrudan insan ile ilgilidir. İyiliklerin kabul görüp yaygınlaştığı toplumlarda insanlar refah ve mutluluk içinde yaşayacak, kötülüklerin yaygın olması hâlinde de yine bunları işleyen insanlar etkilenecektir. “De ki: Ey insanlar, size Rabbinizden gerçek (Kur'an) gelmiştir. Artık kim doğru yola girerse, ancak kendisi için girer. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapar. Ben sizden sorumlu değilim.” âyeti bu gerçeği ifade etmektedir.
Kur'ân-ı Kerîm, iyiyi veya kötüyü seçme konusunda insanın kendi iradesinin değerini şöyle ifade buyurur: “Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse şüphesiz cehennem onun sığınağıdır. Kim de Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa şüphesiz cennet onun sığınağıdır.”
Bilinçli olarak kötü ve yanlış davranıp da çevresine ve kendisine zarar veren bireyin kıyamet günü suçlayabileceği tek kişi yine kendisi olacaktır. Dolayısıyla Sevgili Peygamberimizin (sas) yaşayışıyla bizzat temsil ettiği “kötülük yapmayan, yapana da engel olan” insan modeli hepimize örnek olmalıdır. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'in hiç unutulmaması gereken âyetlerinden birisinde Yüce Allah (cc), İsrâiloğulları'ndan inkâr edenlerin Dâvûd (as) ve Meryem oğlu İsa (as) diliyle lânetlendiğini haber vermekte ve onların ortak özelliklerini açıklarken şöyle buyurmaktadır:
“Onlar, yaptıkları herhangi bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta oldukları ne kötüydü!”
Kaynak: Diyanet Hadislerle İslam