Aylık Dergi

Zavendikli Mustafa Yıldız Hoca

Öğrendiklerini hayatına aktaran, talebelerinin ve muhataplarının dünya ve ahirette mutlu olmaları için var gücüyle gayret gösteren mümtaz bir din görevlisi. Karşılaştığı tüm zorluklara göğüs geren, yılmadan, yıkılmadan ve usanmadan mücadele edip başarıya ulaşan bir dava adamı: Zavendikli Mustafa Yıldız Hoca.

Abone Ol

Bünyamin ALBAYRAK
Ahmet ÜNAL

Öğrendiklerini hayatına aktaran, talebelerinin ve muhataplarının dünya ve ahirette mutlu olmaları için var gücüyle gayret gösteren mümtaz bir din görevlisi. Karşılaştığı tüm zorluklara göğüs geren, yılmadan, yıkılmadan ve usanmadan mücadele edip başarıya ulaşan bir dava adamı: Zavendikli Mustafa Yıldız Hoca.

Mustafa Yıldız, 1 Ocak 1932 tarihinde Rize’nin Güneysu ilçesine bağlı Adacami köyünde dünyaya gelir. Babası Sofuoğullarından Kadir Efendi, annesi ise Hatice Hanım’dır. Mustafa Yıldız, genç yaşta hafızlığını ikmal etmiş ve Arapça eğitimi almaya başlamıştır. Keskin zekâsı ve üstün anlayışıyla kısa sürede sarf ve nahiv ilmini okumuştur. Hocası Mehmet Efendi köyden ayrılınca köylüler hafızlığını tamamlamış, ilim yolunda belirli mesafeler kat etmiş genç Mustafa’ya fahri imam hatiplik teklif ederler. O da bu teklifi kabul eder. Zavendik Camii’nde fahri olarak ilk görevine başlayan Mustafa Yıldız artık Zavendikli Mustafa Efendi olarak tanınacak ve öyle anılacaktır.

Mustafa Hoca üç arkadaşı ile birlikte Adacami köyü imam hatibi Maksut Efendi’den Arapça okumaya başlamış ve Arapça icazetini 1952’de ondan almıştır. 1953 yılına gelindiğinde ise Mustafa Yıldız Hoca vatani görevini yapmak üzere Erzurum’a gider. Erzurum onun sadece askerlik yaptığı bir yer değildir, onun ilim ve irfan yolculuğundaki önemli duraklarından biridir. Nitekim usta birliğinin başladığı ilk günlerde bölük komutanı Mustafa Hoca’ya, “Sivil hayatta ne iş yaparsın?” diye sorar. O da “Hocayım, komutanım!” diye cevap verir. Bunun üzerine komutan tekrar, “Sadece hoca mısın yoksa hafız mısın?” diye sorunca “Hem hafızım hem de hocayım, komutanım!” diye karşılık verir. Kendisine güvenen bu askeri komutan çok sever, tekrar ona dönerek “Hadi o zaman, hem hafız hem hocaysan Mülk suresinin 14. ayetinin bir tefsirini yap da dinleyelim.” der. Bunun üzerine Mustafa Hoca başlar bu ayet-i kerimeyi bütün yönleriyle tefsir etmeye. Komutan, genç yaşta böyle bir ilme sahip olan bu delikanlıyı yanına alır. Erzurum’un ilmî hayatını iyi bilen komutanın gönlü, yanına aldığı bu değerli genç âlimin ilim yolculuğunun sekteye uğramasına razı olmaz. Bir taraftan askerlik vazifesini sürdürmesi diğer taraftan da ilmî birikimini artırması noktasında kendisine destek olur. Ayrıca Mustafa Yıldız Hoca, asker ocağında tasavvuf ilmine merak salmış ve yörenin meşhur mutasavvıflarından Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi’den ders almış, sohbetinde bulunmuş ve zikir halkasına katılmıştır. Zavendikli, o güzide günleri daha sonra etrafına şöyle anlatacaktır: “Rabbim o komutanımdan razı olsun! Erzurum merkezde 25 medrese hizmet vermekteydi. Biz o medreselerden nasibimiz olan Zeynel Medresesini, Şeyhler Medresesini tercih ettik. Bu medreselerde dönemin büyük âlim ve mutasavvıfları vardı. Erzurum müftüleri Hacı Sakıp Efendi ve Solakzade Hacı Sadık Efendilerden istifade etmek nasip oldu. Ramazan ayında beş iftarı taburda diğerlerini medresede yaptım. Komutanımın izniyle kışlanın ortasında 190 kişiye teravih namazı kıldırdım. Gurbette olduğum hâlde ömür boyu tadını unutamayacağım bayram namazını Lala Paşa Camii’nde kıldım.” 1955’te askerliğini bitiren Mustafa Hoca, dinî hizmetlerine kaldığı yerden devam etmek üzere Zavendik Camii imam hatipliği görevine geri döner. Ancak mevcut eski ahşap cami ilmî faaliyetler için küçüktür. Mustafa Hoca yeni bir cami yapılması gerektiğini köylülere anlatır. Köylüler, hemen harekete geçerek imece usulüyle ve çevre köylerden gelen yardımsever insanlarla birlikte kısa zamanda köye yeni bir cami inşa edip 1956’da ibadete açarlar.  Mustafa Yıldız Hoca, köydeki caminin yanında bir de Kur’an kursu yaptırır. Zavendikli, girdiği vaizlik imtihanını kazanarak 1965 yılında Erzincan İliç’e vaiz olarak atanır, böylelikle ilk resmî görevine başlar. Üç ay sonra da hayatının sonuna kadar hizmet edeceği Rize’ye tayin olur. Vaizlik, Mustafa Hoca’nın en belirgin özelliklerinden biridir. O vaizliği, toplumla iç içe ve insanlarla iletişim içinde olmayı sağlayan önemli görevlerden birisi olarak görmüştür. Her vaazını titizlikle hazırlanarak vermiştir.

Mustafa Yıldız Hoca, sadece âlim kimliği ile temayüz etmemişti. Aynı zamanda toplum hayatında yaşanan problemlerde de kendisine danışılan bir kanaat önderiydi. Ailevi, bireysel ve toplumsal problemleri çözüme kavuştururdu. Zaten, din görevlilerimizin toplumdaki etkinliklerinin önemli sebeplerinden biri de budur. Nitekim geçmişten günümüze din görevlilerimiz, ellerinden gelen her konuda toplumun derdine çare olmaya çalışmışlardır. 

Zavendikli Mustafa Yıldız Hoca, 1997 yılında emekli olur. Ancak o da tüm öncü âlimler gibi emekliliği bir köşeye çekilmek olarak görmemiştir. Emekli olduktan sonra 2009 yılına kadar her cuma günü, ramazan ayında ise teravih öncesi Rize Taşçıoğlu Camii’nde gönüllü vaaz ve irşatta bulunmuştur. O, kadınların da yüce dinimiz İslam’ı en iyi şekilde öğrenmeleri için gayret göstermiştir. Altmış dört yıl boyunca adı geçen camide her pazartesi sabah onda halka açık olarak kadınlara yönelik vaaz ve irşatta bulunmuştur. Bu öylesine büyük bir hizmettir ki Hocamızın vefatından sonra da günümüzde Rize Müftülüğümüzce aynı gün ve saatte kadınlara yönelik vaaz irşat hizmeti devam etmektedir.

Merhum Mustafa Hocamız, sabah namazından sonra başladığı derslerini gece on ikide ancak bitirmiştir. Rahle-i tedrisinden geçen talebelerine her zaman şu tavsiyede bulunmuştur: “Mutlaka imam hatip lisesi, ilahiyat fakültesi okuyacaksınız. İmkân bulduğunuzda ise Haseki olarak tanınan Dinî Yüksek İhtisas Merkezlerinde dersler alıp ilim yolculuğundan asla geri kalmayacaksınız. Diyanet İşleri Başkanlığımızda imam hatip, müezzin kayyım, Kur’an kursu öğreticisi, vaiz ve müftü olacaksınız. Kurumumuzla iç içe olun, ümmet-i Muhammed’e hizmet edin.” Yanında kalmak isteyen talebelerine müsaade etmemiş ve onlara, “Başkanlığımıza müracaat edeceksiniz; görev alacaksınız; mihrapta, minberde, kürsüde, müezzin mahfilinde, müftülüklerde olacaksınız; İslam’a hizmet edeceksiniz.” diyerek rehberlik etmiştir.

Ömrünün sonuna doğru akciğer yetmezliği sebebiyle hastaneye kaldırılan Zavendikli Mustafa Efendi, kendisine hastalığı süresince hizmet eden öğrencisine şöyle nasihat etmiştir: “Herkese selam söyleyin. Hakkımı herkese helal ediyorum. Herkes de bana hakkını helal etsin. Eserlerime, talebelerime ve hizmetlerime sahip çıkın.” Sonra da şu beyti okumuştur:

“Hak tecelli eyleyince her işi asan eder, 
Halk eder esbabı bir lahzada ihsan eder.”

Zavendikli, 19 Ekim 2009 günü sabah namazına doğru son nefesini vererek ruhunu Rabbine teslim etti. Cenaze namazını çok sevdiği dostu Taşçıoğlu Camii imam hatibi Mehmet Köseoğlu Hoca kıldırdı. Binlerce seveni ve talebelerinin iştiraki ile Şeyh Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Güneysu Birlik Mahallesi’ne götürülerek evinin yakınındaki aile mezarlığında toprağa verildi. 

Bu vesileyle başta Zavendikli Mustafa Yıldız Hocamız olmak üzere insanlığın hizmetine koşan müftü, vaiz, imam hatip, müezzin kayyım, Kur’an kursu öğreticilerinden hakka yürüyenlere Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyor, onları hayırla yâd ediyor, hayatta olan hademe-i hayrata sıhhat ve afiyet diliyoruz. Rabbimiz bizlere de hocamız gibi İslam’a, ilme ve insanlığa hizmet edebilmeyi nasip eylesin.