Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez. (Kasas, 28/77)
Hz. Mûsâ’nın (as) kavminde Kârun diye birisi vardı. Allah (cc) ona büyük bir zenginlik vermişti Ancak Kârun zamanla hırsı ve kibri yüzünden doğru yoldan sapmıştı. Çevresindekiler ona zenginliğiyle şımarmamasını ve insanlara yardım etmesini tavsiye ettiler. Çünkü aslolan dünya hayatı değil, sonsuz olan ahiret hayatıdır. Dünya ise ahireti kazanmak için bir araçtır. Bu yüzden dünya ve ahiret arasında bir denge kurulmalıdır. İnsan, dünyaya kapılıp ahiret hayatını unutmamalı, doğru yoldan ayrılmamalıdır.
“Akıllı kişi kendini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır.” (İbn Mâce, Zühd, 31) Nimetlerden meşru şekilde yararlanmak gerekir. Dünya ahiretin tarlasıdır.
Dâru’l-âhira: Son yurt, ahiret yurdu.
Nasib: Allah’ın takdir ettiği şey; pay, hisse.
Fesad: Bozulma, doğruluktan sapma, zulüm.