Fidye ne anlama gelmektedir?
Sözlükte "bir kimseyi bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için ödenen bedel" anlamına gelen fidye, bir fıkıh terimi olarak, esaretten kurtulmak için ödenen bedeli ayrıca başta oruç ve hac olmak üzere bazı ibadetlerin eda edilmemesi ya da edası sırasında birtakım kusurların işlenmesi halinde yerine getirilmesi gereken dinî-malî yükümlülüğü ifade eder.
Fidye kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’in iki âyetinde terim mânasında (el-Bakara 2/184, 196), bir âyette “bedel ve karşılık” şeklindeki sözlük anlamında (el-Hadîd 57/15) geçerken dokuz âyette de çeşitli türevleriyle yer almaktadır
Kurtuluş Fidyesi
Esaretten kurtulmak için ödenen fidyeye kurtuluş fidyesi denir. Savaş esnasında ele geçirilen esirler, düşmanın Müslüman esirlere yaptığı muameleye, hal ve şartlara göre, fidye karşılığı salıverilebilir. Hz. Peygamber, Bedir'de esir almış olduğu müşrikleri fidye karşılığı serbest bırakmış, parası olmayanları da, on Müslüman'a okuma-yazma öğretmesi mukabilinde serbest bırakılacağını ilan etmiştir.
- İbadetlerle ilgili fidye ise, oruç ve hacda söz konusu olmaktadır.
a) Oruçta Fidye
İslâm âlimlerinin ortak kabulüne göre ihtiyarlık ve şifa ümidi kalmamış bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, daha sonra kaza etmesi mümkün olmadığından her gününe karşılık bir fidye öder. Bu durumdaki bir kimsenin fidye ödemesi vaciptir. Kur'ân'daki, "Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir fakir doyumu kadar fidye öder." ayetinden hareketle fidye miktarının, bir kişiyi bir gün için doyuracak yiyecek olarak anlaşılmıştır. Bu da fitre miktarıyla uyum gösterir. Bu miktarın aynî olarak veya aynı değerde para yahut mal olarak verilmesi câizdir.
Oruç fidyesi nasıl ödenmelidir?
Bir fidye, bir kişiyi bir gün doyuracak yiyecek miktarı veya bunun ücretidir. Bu da “sadaka-i fıtır” ile aynı miktarı ifade eder. Bu, fidyenin asgari ölçüsü olup imkânı olanlar kendi hayat standartlarına uygun olarak daha fazla verebilirler.
Oruç fidyesi Ramazan’ın başlangıcında verilebileceği gibi Ramazan’ın içinde veya sonunda da verilebilir. Fidyelerin tamamı bir fakire topluca verilebileceği gibi, ayrı ayrı fakirlere de verilebilir. Fidye verirken bir fidye miktarının bölünmeden bir fakire verilmesine dikkat edilmelidir. Mesela 15 TL fidyenin yarısı bir fakire diğer yarısı da başka bir fakire verilmemeli; 15 TL’nin tamamı bir fakire verilmelidir.
Fidye vermeye gücü yetmeyen kimseler ise Allah’tan bağışlanmalarını dilerler. Bu kişiler daha sonra imkân bulurlarsa geçmişte ödeyemedikleri fidyeleri öderler.
Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, ileride tutabilecek duruma gelirlerse, fidyelerini vermiş bile olsalar tutamadıkları oruçları kaza ederler. (Kâsânî, Bedâî’, II, 105; Merğînânî, el-Hidâye, II, 270) Önceden verdikleri fidyelerin hükmü kalmaz, bunlar bağış/sadaka sayılır.
b) Hacda Fidye
Hac ve umre için ihrama giren kişilere bazı hususlar yasaklanmıştır. Bu fiillerden birini unutarak veya bir zaruretten dolayı bile olsa işleyen kimsenin kefâret olarak bir bedel ödemesi gerekir. Kur'ân'da bu kefâret türü fidye olarak nitelendirilmektedir.
Kur’ân-ı Kerîm’de “fidye” olarak nitelendirilen bu kefâret türü için şöyle denilmektedir: “Haccı da umreyi de Allah için tam olarak eda edin. Eğer bunları edadan alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Sizden biriniz hasta olur yahut başında bir rahatsızlığı bulunursa onun fidye olarak oruç tutması, sadaka vermesi veya kurban kesmesi gerekir” (el-Bakara 2/196)
Hz. Peygamber de Hudeybiye’de Kâ‘b b. Ucre adındaki sahâbîye başındaki rahatsızlığından dolayı, “Tıraş ol ve sonra da üç gün oruç tut, yahut altı fakiri doyur veya bir kurban kes” (Buhârî, “Muḥṣar”, 5-8) diyerek âyette zikredilen fidye türlerine açıklık getirmiştir.
Hastalık veya başka bir sebeple ihram yasaklarından birini çiğnemek zorunda kalan kimse, fidye olarak üç gün oruç tutma veya altı fakiri doyurma ya da kurban kesme hususunda muhayyerdir. Bu yasakları kasten çiğneyen kimse ise, işlediği suçun türü ve şiddetine göre, kurban keser veya sadaka verir. Fidye olarak kesilen kurbanlar Harem bölgesinde kesilmesi gerekir. Oruç tutma ve fakir doyurma ise, her yerde olabilir. Bütün fakihlere göre, kasten çiğnenen bir ihram yasağı için fidye ödemenin yanında ayrıca işlediği günahtan dolayı tövbe etmesi gerekir.
Şâfiî mezhebinde fidye
Şâfiî mezhebinde fidye ödeme yükümlüğünün ortaya çıktığı bir diğer mesele de ödeme yükümlüğünün ortaya çıktığı bir diğer mesele de gebe ve emzikli kadınlarla ilgilidir. Emzirme ve hamilelik sebebiyle çocuğunun sağlığı hakkında endişe duyan annelerin, oruç tutamadıkları günleri hem kaza etmeleri hem de fidye vermeleri gerekir. Fakat çocuk hakkında değil de kendileri hakkında endişe ederlerse o zaman sadece kaza gerekir (Nevevî, el-Mecmû’, 6/267).
Hac ve umre ile ilgili görevler yerine getirilirken meydana gelen bazı eksiklikler için uygulanması gereken maddi yaptırım da fidye kapsamına girer (Bakara, 2/196).