Günümüzün vazgeçilmezlerinden biri haline gelen sosyal medya, avantajlarının yanı sıra olumsuz birtakım hususları da muhtevidir. Sosyal medyanın zararlı yönlerinden biri de kötülüğün yayılmasına ve başkaları tarafından bilinir hale gelmesine sebep olmasıdır.
Kur’an-ı Kerim’deki pek çok yerde iman ile birlikte salih amel zikredilmektedir. Salih amel en dar anlamıyla namaz, oruç, zekât gibi ibadetler olarak tarif edilebilirse de esas itibariyle, dünyaya veya ahirete ya da her ikisine faydası olan amel demektir. Bir müminin, kendisine, çevresindeki insanlara ve bütün mahlûkata faydalı olacak şekilde yaptığı her davranış salih ameldir. Salih amelin en temel özelliği ıslah edici bir mahiyette olmasıdır. Islah edici (muslih) olmak Kur’an’da iman edenlerin vasıfları arasında yer almakta olup bunun tersi olan ifsat edicilik ise münafıkların özelliği olarak zikredilmiştir. (A‘raf, 7/170; Hûd, 11/117; Bakara, 2/11) Dolasıyla bir Müslümanın her türlü ifsattan/bozgunculuktan bizatihi uzak durması gerektiği gibi başkalarının ifsatlarını gündemde tutmaktan, her türlü ifsadın ve kötülüğün reklamını yapmaktan da kaçınması önem arz etmektedir. İyilikleri emretmek ve kötülükten alıkoymak nasıl en temel vazifemizse iyilikleri yaymak, kötülüklerin yayılmasına mani olmak da dikkat etmemiz gereken bir husus olmalıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle buğzetsin (yapılan kötülüğü benimsemesin) ki, bu da imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman, 78) buyurmuş ve Müslüman bir toplulukta kötülüğün egemen olmaması için herkesin gücü nispetinde mukavemet göstermesi gerektiğini zımnen ifade etmiştir. Ancak bu nebevi çağrı, ne yazık ki ya unutulduğundan ya da göz ardı edildiğinden pek çok kötülük Müslümanların eliyle sosyal medya aracılığıyla hızla yayılmaktadır. Esasında suç, günah veya kötülük içerikli bir fotoğraf veya videoyu yayan kişi bunu kötülük olsun, birilerine zarar versin diye yapmamaktadır. Pek çok kişinin masumane duygularla paylaşımda bulunduğunda şüphemiz yoktur. Ne var ki masumane de yapılsa batılı tasvir saf zihinleri bulandırmaya yetmekte ve artmaktadır. Ölünün yüzüne bakmaktan çekinen insanlar bugün parçalanmış cesetlerin fotoğraflarından etkilenemez hale gelmekte; diri diri yanan bir insanı videoya çekecek kadar duyarsızlaşabilmektedirler. Bu tarz paylaşımlar ne yazık ki insanları her geçen gün daha çok hissizleştirmektedir. Neticede bir trafik kazasındaki dehşet görüntüleri veya bir patlamada insanın kanını donduran kareleri ilk önce paylaşmanın marifet sayıldığı bir evrilmeyi hep beraber üzüntüyle müşahede eder hale gelmiş bulunuyoruz. Ayrıca bu tarz paylaşımların örneklik teşkil edebileceği de özellikle hatırdan çıkarılmamalıdır. Nitekim bazı cinayet haberleri medya aracılığıyla yayıldıktan sonra benzer mahiyetteki cinayet haberlerinin çoğaldığına dair onlarca örnek zikretmek mümkün olacaktır.
Yakın zamanda yüreğimize ateş düşüren Yeni Zelenda’daki Müslüman kardeşlerimizin şehit edildiği cami saldırısında insanlıktan nasibini almamış bir canavarın bilgisayar oyunu havasında ve sosyal medyadan canlı yayınladığı video, yukarıda dikkat çekmeye çalıştığımız bilinçsiz paylaşımlar yüzünden milyonlarca kişi tarafından izlenmiş oldu. Pek çok Müslüman kardeşimiz de bu videoları paylaşarak o caninin maksadının gerçekleşmesine dolaylı yönden katkıda bulundular. Söz konusu vahşeti yapanın en temel amacı bu eylemi görünür kılmak, olabildiğince başkaları tarafından bilinmek; hatta benzer katliamların olması için başkalarına da örneklik teşkil etmesini sağlamaktı. Ne yazık ki Müslümanlar, paylaştıkları vahşet videolarıyla ne İslam’a ne de Müslümanlara faydası dokunacak bir iş yaptılar. Gözümüzün önünde namaz kılan Müslümanların öldürülüşüne tanıklık etmekten başka elimizden bir şey de gelmedi.
Bu ve benzeri durumlarda ne yapılabilir peki? Video ve fotoğrafları paylaşmaksızın bu gibi vahim hadiselerden Müslümanlar haberdar edilip İslam âlemi olarak başta birlik, beraberlik ve kardeşlik olmak üzere bizlere düşen vazifelere dair hatırlatmalar yapılabilir; ölen kardeşlerimiz ve İslam dünyası için dua talebinde bulunulabilirdi. Zalimin zulmünü ihbar (haber verme) ile onun reklamını yapmama arasındaki bariz farkı, feraset ve basiret sahibi Müslümanlar anlamakta zorlanmayacaklardır.
Öyleyse Müslümanlar olarak, iyiliği görünür ve egemen kılmak için gayret sarf etmeli; her türlü kötülüğü ve çirkin eylemleri engellemek ve yayılmasının önüne geçmek noktasında azami hassasiyet göstermeliyiz. Bu vesileyle, Yeni Zelenda’da şehit olan kardeşlerimize bir kez daha rahmet diliyor, iyiliğin egemen olduğu bir dünyayı bizlere nasip etmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.