Hepimiz bir yarış içindeyiz…

Biriktirme yarışı, yükselme yarışı, yükseltme yarışı…
        
Rabbimiz de yarış içinde olmamızı istiyor:           
Mağfiret yarışı, cennet yarışı…
  
"Genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah’a ve peygamberlerine iman edenler için hazırlanmış bulunan cennete ve Rabbinizin bağışlamasına erişebilmek için yarışın." (Hadid,21)
    
"İyiler elbette nimetler içindedirler. Koltuklar üzerinde oturup seyrederler. İlahi lütufların sevincini yüzlerinden okursun. Onlara mühürlenmiş, mührü de misk olan nefis bir içecek sunulur. Yarışanlar, işte bunlar için yarışsınlar." (Mutaffifin,22-26)

Yarışımız servete olursa; vakti gelince ayrılık pek zor olur…

Yarışımız makama/şöhrete olursa; inince çıktığımız yerden, pek ağır gelir nefsimize…

Ama yarışımız mağfiret ve cennete olursa pek güzel olur. Zorluk olmaz orada. Bıkkınlık olmaz. Dönüşü, inişi olmaz.

Süresizdir, sınırsızdır, sonsuzdur…

En önemlisi istikameti doğru belirlemek, hedefi doğru seçmektir!

"Nereye gidiyorsunuz?" (Tekvir,26) diye sorar Rabbimiz, yanlış yönlere gitmeyelim diye…

"Allah’a koşun, ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcıyım" diye peygamberlerinin diliyle hedefi gösterir:

"Allah’a koşmak"

Yani mağfiretine, cennetine...

Can verip, mal verip cennet kazanmak ne güzel bir alış-veriştir!

"Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi alemlerin Rabbi olan Allah içindir." (En’am,62)