Konferansın açılışında konuşan Başkan Erbaş, sözlerine Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde şehadete kavuşan Mehmetçiklere Allah’tan rahmet dileyerek başladı.
Başkan Erbaş, 3 gün sürecek olan toplantı kapsamında, yurt dışı din hizmetlerinin gözden geçirileceğini ve çağın getirdiği imkanlar çerçevesinde ve olumsuzluklar karşısında yeni hizmet alanları ve strateji belirlenmesi hususunda kapsamlı bir istişarede bulunulacağını söyledi.
“İslam’ın evrensel hakikatleri insanlık için en büyük imkandır”
Bugün dünyanın sosyal, kültür, siyasi ve iktisadi açılardan devasa krizlerin kuşatması altında tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşadığına işaret ederek, şöyle konuştu:
“Uzun zamandan beri insan hayatının, onurunun, hukukunun hiçe sayıldığı, güçlünün zayıf olanı ezdiği bir gündemin içerisindeyiz. Önemle ifade etmeliyim ki bu çağın en büyük talihsizliği zulme, haksızlığa, katliamlara ve soykırımlara zemin hazırlayan küresel bir sömürü sisteminin her alanda hayatı kuşatmış olması ve bütün dünyanın gözü önünde yapılıyor olmasıdır. İşte görüyoruz bütün dünyanın gözü önünde Filistin’de, Gazze’de yapılanları. Dolayısıyla yeryüzü yeni bir ahlaka, hukuka ve medeniyete muhtaçtır. Bugün zulüm ve kötülükle kirletilen küresel maşeri vicdanın tedavi edilmeye ihtiyacı vardır. Hiç şüphesiz İslam’ın evrensel hakikatleri bu noktada insanlık için en büyük imkandır. İslam, dünyanın her yerinde herkes için aynı evrensel değerleri savunan ve yaşatmaya çalışan bir barış ve esenlik dinidir.”
“Kardeşlerimizin inanç ve duygu dünyasını Kur’an ve sünnete dayalı sahih dini bilgiyle beslemeliyiz”
İslam coğrafyalarının din, dil, ırk, mezhep farkı gözetmeksizin bütün farklılıklarıyla bir arada yaşamanın en güzel örneklerine sahne olduğunu ifade eden Başkan Erbaş, “Dünyanın uzun bir süredir hasret kaldığı bu tabloyu yeniden inşa etmek, yeryüzünü daha adil, daha huzurlu ve daha güvenli bir yer haline getirmek elbette mümkündür. Bunun için Müslümanların inanç ve medeniyet değerlerini idrak ederek, azim ve umutla aydınlık bir istikbal inşası için her yerde çalışması lazım. Ezilmişlik duygusundan sıyrılarak cesaret ve özgüveniyle imkanlarımızı seferber etmemiz lazım. Anlamsız tartışmaları terk ederek, vahdet bilinciyle güçlü politikalar üretmemiz lazım. Bu noktada bizler de öncelikle bulunduğumuz her yerde kardeşlerimizin inanç ve duygu dünyasını Kur’an ve sünnete dayalı sahih dini bilgiyle beslemeliyiz. İnsanları, gençleri, onların gönül dünyalarını eğitmeye, hakkıyla rehberlik etmeye gayret edeceğiz inşallah.” dedi.
“Camilere ve mescitlere yapılan saldırılar Müslümanların özgürlük alanlarını tehdit etmekte”
Başkan Erbaş, bugün başta Batı dünyası olmak üzere pek çok ülkede, özellikle hak ve özgürlükler bakımından durumun hiç iç açıcı olmadığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
“Son zamanlarda Müslümanlara yönelik iyice artış gösteren ve endişe verici boyutlara ulaşan ötekileştirme, dışlama, yabancı düşmanlığı, camilere ve mescitlere yapılan saldırılar Müslümanların hareket ve özgürlük alanlarını tehdit etmekte, en temel insani haklarını sınırlandırarak sosyal ve kültürel kurumlarını işlevsiz hale getirmektedir. İslamofobik hareketler demiyoruz artık, anti İslam diyoruz, İslam karşıtlığı, İslam düşmanlığı.
Söz konusu alanlardaki ihmal ve saldırılar bu ülkelerde yaşayan Müslümanların zaman zaman geleceğe dair ümitlerini de olumsuz olarak etkilemektedir. Burada dikkat kesilmemiz gereken başlıca husus şudur; daha müreffeh bir hayat, daha iyi bir gelecek, eşit haklar, adalet gibi hususlar dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın tüm insanları ilgilendiren temel konulardır. İhlal edilen her hak, ihmal edilen her mesele, göz ardı edilip ötelenen her sorun nihayetinde herkesi etkileyecektir.”
“Başkanlığımız Türkiye Yüzyılına temsil ettiği değerleri tüm dünyaya şamil kılma hedefiyle adım atmaktadır”
Başkan Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığının Türkiye Cumhuriyeti’nin birçok kurumu gibi köklü bir geleneğin temsilcisi ve devamı niteliğinde olduğunu dile getirerek, “Bu köklü gelenek İslam’ı asli kaynaklarına uygun olarak anlayan, aklı, tecrübeyi, geleneği ve gelişimi göz önünde bulunduran bir yaklaşımı da ifade etmektedir. Bu sebeple Diyanet İşleri Başkanlığımız Türkiye Yüzyılına temsil ettiği değerleri tüm dünyaya şamil kılma hedefiyle adım atmaktadır.” diye konuştu.
Kur’an-ı Kerim’in 40 dildeki tercümesini dünyanın en ücra köşelerine gönderdiklerini kaydeden Başkan Erbaş, “Bu şekilde hem yeni nesil millet varlığımızı hem de yerel toplumu dikkate alan önemli faaliyetleri gerçekleştirmeye gayret ediyoruz. Yerel dil ve kültüre hakim din görevlileri yetiştirmek üzere hayata geçirilen uluslararası ilahiyat programı kısaca (UIP) dediğimiz bu projeyse çok yönlü bir insan kaynağı yetiştirme faaliyetidir. Yani şu ana kadar ilahiyat fakültelerinden mezun olmuş uluslararası ilahiyat mezunlarından 500’e yakın arkadaşımızı din hizmetlerinde, yurt dışında görevlendirmiş durumdayız. Bunun yanında Başkanlığımız özellikle soydaş ve akraba topluluklara yönelik din hizmeti faaliyetlerini bugün Afrika’dan Güney Amerika’ya ve Asya’ya kadar geniş bir coğrafyaya yaymış bulunmaktadır.” şeklinde konuştu.
“Terör örgütlerine karşı gençlerimizi bilinçlendirmeye yılmadan devam etmeliyiz”
Başkan Erbaş, dünyanın farklı bölgelerinde inancından, ait olduğu kültürden uzak kalan gençlerin İslam düşmanı yapılar karşısında savunmasız duruma düşüp, savrulmalarına fırsat vermemek için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğini belirterek, “Aynı şekilde küresel güç savaşlarının, kirli çıkar ilişkilerinin neticesi olarak kurulan, desteklenen terör örgütlerine karşı gençlerimizi bilinçlendirmeye yılmadan devam etmeliyiz. Bununla birlikte gerek yurt içinde gerekse yurt dışında toplumların çekirdeği, özü olan aile kurumuna zarar veren insani ve ahlaki değerlerden yoksun propagandalara karşı da son derece dikkatli olmamız gerekmektedir.” ifadelerini kullandı.
“Cahiliye dönemlerinde fıtratı ve aileyi tehdit eden çeşitli sapkın anlayışlar hep ola gelmiştir”
Dünyanın inanç, değer, algı ve kültür bakımından hızlı ve kapsamlı bir küreselleşme sürecinden geçtiğine dikkati çeken Başkan Erbaş, şunları söyledi:
“Dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkan bir anlayışın zaman ve mekan sınırı olmaksızın diğer yerlerini de hızlıca etkisi altına aldığına şahit oluyoruz. Bu süreçte insanın biyolojik ve ruhsal gerçekliğini hiçe sayan egemen kültürlerin yıkıcı etkisi, her türlü sosyal yapıda olduğu gibi aile kurumunda da ciddi örselenmelere sebep olmaktadır. İnsanlığın en köklü sosyal kurumu olan aile, geçmişte olduğu gibi gelecekte de toplumsal hayatın odağındaki konumunu elbette koruyacaktır. Ancak ailevi değerleri örseleyen, aile kurumunu sarsan ve insanların aile kurma isteklerini hedef alan birtakım sapkın ideoloji, düşünce ve yaklaşımların varlığı da aşikardır. Biliyoruz ki tarihin bütün cahiliye dönemlerinde fıtratı ve aileyi tehdit eden çeşitli sapkın anlayışlar, yaklaşımlar ve uygulamalar hep ola gelmiştir. Fakat iletişim ve etkileşim imkanlarının baş döndürücü boyutlara ulaştığı günümüzde bu tür yaklaşımların yıkıcı etkisi tüm zamanlardan daha büyük ve kapsamlı olmaktadır.”
“Bizler bütün değerleriyle aileyi korumak ve geleceğe taşımakla yükümlüyüz”
Başkan Erbaş, gençlerin, duygu ve düşüncelerinin cinsiyet ekseninde suistimal edilmesi aile kurumunun geleceği hususunda üzerinde mutlaka durulması gereken büyük bir sorun ve insanlık için bir beka meselesi olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle bitirdi:
“Dolayısıyla aileyi ve fıtratı koruma noktasında bugün daha büyük bir hassasiyet ve gayrete ihtiyaç vardır. Bu hususta güçlü bir duyarlılık ve farkındalık geliştirmek zorundayız. İşimizin vaktimizden çok olduğu bilinciyle hareket ederek aileyi korumak için daha fazla gayret göstermek mecburiyetindeyiz. Çünkü aile toplumun kalesidir. Aile sağlam ve güçlü olduğunda iyilik ve güzellikler topluma egemen olacak, ailede değerler ihmal edildiğinde kötülük ve çirkinlikler toplumsal hayatı ifsat edecektir. Aile bir hayat ve ahlak mektebidir. İnsan hayatı burada öğrenir, ilk eğitimini burada alır, dini ve ahlaki değerleri burada özümser. Kimlik, kişilik ve karakterini burada şekillendirir. Biyolojik, psikolojik ve sosyolojik gelişimini ailede tamamlar insan. Hiç şüphesiz insanlık için huzurlu ve güvenli bir geleceğin yolu bütün unsur ve değerleriyle aile kurumunun sağlam bir temel üzere inşa ve ihyasından geçmektedir. Bizler bütün değerleriyle aileyi korumak ve geleceğe taşımakla yükümlüyüz.”
Konferansa, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, Konya Valisi Vahdettin Özkan, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları Doç. Dr. Selim Argun, Prof. Dr. Huriye Martı, Prof. Dr. İbrahim Hilmi Karslı, Kadir Dinç, Başkanlığın üst düzey yöneticileri ile ataşe ve müşavirler katıldı.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş daha sonra, fuaye alanındaki Diyanet İşleri Başkanlığının geçmişten bugüne yurt dışındaki faaliyetlerinin anlatıldığı fotoğraf sergisini gezerek, yetkililerden bilgi aldı.