Merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin üzerinden bir yıl geçti.
Depremlerden etkilen 11 ilde Diyanet İşleri Başkanlığı da önemli görevler üstlendi.
Afet sonrası hemen sahaya inen din görevlileri, cenaze ve tekfin işlemlerini eksiksiz yerine getirmenin gayretiyle çalışırken kimi zaman arama kurtarma ekipleriyle koordineli şekilde faaliyetlere katıldı, bazı zamanlarda ise mobil mutfak tırında kendi elleriyle hazırladığı sıcak yemekleri dağıttı.
Yaşanan felakette evleri yıkılan, yakınlarını kaybeden din görevlileri, tüm olumsuzluklara rağmen sokak sokak, çadır çadır gezerek manevi destek ve yardım çalışmalarını aralıksız sürdürdü.
Deprem bölgesinde "mavi yelekliler" olarak hafızlara kazınan din görevlileri, aylarca süren çalışmalarını Diyanet Haber'e anlattı.
Depremde ailesi enkazın altında kalan Adıyaman Musalla Camii Müezzin Kayyımı Muhammet Ballı, "İnsanların feryatlarının göğe doğru yükseldiği küçük bir kıyametti. Böylesi bir acı, böylesi bir dehşet görmedim. Yerle bir olmuştu Adıyaman. Sadece yardım çığlıkları ve gözyaşları kol geziyordu ortalıkta. Adıyaman bitti, dedim kendi kendime. Din görevlisi arkadaşlarımızın, Kur’an kursu hocalarımızın çoğunu depremde kaybettik. Ama yine de çaresiz değildik. Dışarıda olan ve ailesinin güvenliğini sağlayan arkadaşlar hep birlikte hemen il müftülüğünde, belli bir merkezde toplanarak bu insanlara yardımcı olmamız gerekiyor, onları sakinleştirmemiz gerekiyor düşüncesiyle hareket etmeye başladık. Diyanet Vakfı gönüllüleri de kendi acılarını unutarak yardıma koştu." dedi.
Unutulmaz anlara şahitlik ettiklerini belirten Ballı, "İlk üç gün şartların en ağır olduğu süreçti, ekiplerimiz, din görevlilerimiz büyük bir fedakârlıkla çalışmalara ara vermeden devam etti. Özellikle kadın görevli arkadaşlarımız barınma ve özel ihtiyaç konusunda daha büyük sıkıntıya girdiler. Bir yandan eksiklerimizi tamamlamaya çalışırken diğer yandan henüz yaşadıklarının etkisinden çıkamamış halkın yaralarını sarmaya, onlara manevi olarak destek olmaya gayret ettik." ifadelerini kullandı.
Artvin Şavşat’tan gönüllü olarak deprem bölgesine giden Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni Abdulkadır Yazar ise, "Sabah saatlerinde Adıyaman'a varmıştık. Gördüklerim düşündüklerimden çok farklıydı. Binalar yıkılmış, her taraf enkaz yığını olmuş şehir hayalet bir şehri andırıyordu. Yıkılmamış binalar bomboştu. İnsanlar enkazların başında bir umut yakınımın sesini duyar da çıkarabilir miyim umuduyla bekliyor çaresizlik ve ellerinden bir şeyin gelememesi onları kahrediyordu. O insanların, gönüllü olarak arama kurtarmak için oraya gittiğimizi öğrendiklerinde bizlerin yanına gelip (annemin, çocuğumun, babamın, kardeşimin) enkazdan sesi geliyor gelip yardımcı olun ne olur çıkartalım diye yardım çığlıkları hala kulaklarımda!" dedi.
Artvin İl Müftülüğü Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni Fatih Meydan, bölgedeki yardım faaliyetlerini aktararak "Bulunduğumuz yere tırlarla yardımlar akıyordu. Ülkemizin bu felaket karşısında kenetlenmesi, hiçbir gücün bu beraberliği yıkmasına imkan yoktur hissini uyandırıyordu bizlerde. Bir taraftan tırları boşaltıyor bir taraftan da gelen malzemeleri dağıtıyorduk. Felaket de olsa istemekten çekinen insanımızın mahzun mahzun alana gelmesi ve bir şeyler istemesi de bizleri etkilemiştir. O gün sabahla birlikte yerleştirdiğimiz suların donduğunu gördüğümde enkaz altında kalanların durumlarının nasıl olduğu düşüncesine boğuyordu bizleri. Bir vatandaşın Diyanet nerede sorusuna arkadaşımızın cevabı manidardı. Çünkü burada devlet, millet ve tüm kurumlar bir bütündü." diye konuştu.
Bölgedeki arama kurtarma çalışmalarına katılan Şavşat Meşeli Köyü Çakıllı Mahallesi Cami İmam Hatibi Mehmet Kökten, "Çok katılı bir sitenin enkazında akşam saatlerinde büyük iş makineleri yardımıyla enkaz kaldırıyoruz. Herkes pür dikkat bir ses duyarız umuduyla makineler duruyor. Biz sesleniyoruz 'Sesimizi duyan var mı?' Ses yoksa devam ediyoruz. Birden ileride bir hareketlilik oldu herkes her şey durdu. Evet bir ses gelmişti. Büyük bir enkazın altından o umut ve heyecanla dikkatli bir şekilde o betonu hitli ,çekiç,matkapla kırmaya başladık küçük bir delik açabildik bizim için küçük ama enkazın atkındaki kişi için hayata yeniden başlamanın umudu olmuştu. Benim için en korkunç olan o kaç tonluk makine akşama kadar üstünüzde çalışıyor sesleniyorsunuz sesinizi duyan yok üzerinizdeki beton kırılsa kaç ton ağırlık üstünüze düşecek. Bir an kendimi o kişinin yerine koydum düşünmesi dahi beni çok kötü etkiledi. Yüce Allah (cc) koruduğu zaman hiçbir güç o kula zarar veremez. O kişi elli altmış yaşlarında bir amca idi çekyatın kenarına bir insanın sığacağı kadar bir boşlukta hayatta kalmış. O amcanın o boşlukta elini gördüğümüz zamanki duygularımı nasıl tarif edeyim bilmiyorum. Hani derler ya dünyaları bağışladın bana, aynen o derece sevindim. O anda bir hayat kurtarmanın ne olduğunu tam manasıyla yaşadım." şeklinde konuştu.