“Bir düzenin, ayrıntıların değişmesiyle değil de temelinin bozulmasıyla” yıkılacağını belirtmek için “Ağaç kökünden yıkılır” deriz. Bu atasözünü genellikle sağlam temeller üzerine kurulu olan bir işin, arkadaşlığın veya evliliğin dış etkenlerden kaynaklanan nedenlerle bozulmayacağını ancak ilkelerinden taviz veren hiçbir yapının uzun süre ayakta kalamayacağını anlatmak için kullanırız.

Örneğin, karıkoca bir ailenin köklerini oluşturur. Bu örnekten yola çıkarak çocukları da bu aile ağacının dallarına veya meyvesine benzetebiliriz. Dalların kırılması, budanması ya da meyvelerin biraz geç olgunlaşması ağaca bir zarar vermez fakat köklerinin kuruması onu rüzgâr gibi dış etkenlere karşı dayanıksız bir hâle getirir. Bu hâl devam ederse o ağaç dayanamaz ve yıkılır.

Biliyoruz, biraz dramatik oldu ama dünyada bu sancılı süreci yaşayan milyonlarca aile vardır. Bu ailelerin kimisi savaş, göç gibi durumlar sebebiyle yıkılırken kimisi de köklerine yeterince su verilmediğinden dolayı yıkılmaktadır.

Peki, bir Müslüman ailesi nasıl olmalıdır?

Sevgili Peygamberimiz, “…bir Müslüman ailesinin nasıl olması gerektiğini ümmetine göstermiştir. ‘Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze de saygı göstermeyen bizden değildir.’ buyururken, aileden başlayıp toplumla devam eden bir sevgi ve saygı medeniyetini inşa etmek istemiştir.”

Demek oluyor ki aile ağacının köklerini besleyen şey sevgi ve saygıdır. Aynı şey bütün işlerimiz ve arkadaşlık ilişkilerimiz için de geçerlidir. Size veya yaptığınız işe saygı duyulmayan bir ortamda ne kadar verimli çalışabilirsiniz? Peki ya, içinde sevgi, saygı ve anlayışın olmadığı bir arkadaşlığı nereye kadar yürütebilirsiniz?

Elbette gittiği yere kadar yürütebilirsiniz. Severek çalışmadığımız işin de isteksizce yürüttüğümüz arkadaşlığın da gideceği yer, sabrımızın sınırları kadardır. Zaten iş o sınıra dayanmışsa işimiz veya arkadaşlık bağımız tıpkı bir ağaç gibi yıkılmak üzeredir. Dikkat edelim de o ağacın altında kalmayalım olur mu?

Peki, ağacın altında kalmak nasıl olur?

Kesinlikle ardımızda açık bir kapı bırakmamak ile olur.

Biraz daha açık konuşmak gerekirse memnun olmadığımız bir iş yerinden kavga ederek ya da birilerinin gönlünü kırarak ayrılırsak o kapıyı kırmış, daha doğrusu o ağacın altında kalmış oluruz. Yine son sınıra dayanan bir arkadaşlığı bitirtirken de en az hasarla ayrılmaya özen göstermeliyiz. Buna rağmen bazı kimseler olayı abartır ve artık görüşmediği eski arkadaşından bahsederken, “O benim için öldü.” der. Hatta bu sözünü eski arkadaşına duyurmak için elinden geleni yapar. Mademki o arkadaşınız sizin için öldü, o hâlde ölülülerin arkasından daha fazla konuşmayın lütfen!

Eğer ailemizde, iş yerinde ve arkadaşlık ilişkilerinde daha kalıcı bir düzen kurmak ve bu düzeni sağlama almak istiyorsak, toplumda devam etmesi gereken “sevgi ve saygı medeniyetinin” inşasına bir tuğla da biz koyalım, bir harç da biz taşıyalım ki ağaçlar köklerinden yıkılmasın.

Bu uğurda koyduğunuz her tuğla ve taşıdığınız her harç yürekten olsun.