Peygamber Efendimizin en küçük kızı olan Hz. Fatıma nübüvvetten bir yıl önce Mekke’de doğdu.

Resûlullah kendisine “Babasının Annesi” diye hitap ettiği için Ümmü Ebîha künyesini aldı. 

“Beyaz, parlak ve aydınlık yüzlü kadın” anlamında Zehrâ; “iffetli ve namuslu kadın” anlamında Betûl lakaplarıyla anıldı.

624 yılında Hz. Ali ile evlendi. 625’te ilk evladı Hz. Hasan, ertesi yılda Hz. Hüseyin dünyaya geldi.

Resûl-i Ekrem bir gün Kabe’de secdeye eğildiğinde müşrikler üzerine hayvan içi attı. Temizlemek için babasının yardımına ilk o koştu ve yapanlara kızgınlığını ifade etti.

Uhud Savaşı’nda on hanımla birlikte gazilere yiyecek-su taşıdı ve yaralıları tedavi etti. 

Savaşta Peygamberimizin dişi kırıldığında hasır yakarak külüyle kanı durdurdu.

Su çekme, un öğütme gibi ev işlerine babasından yardımcı talep etti. Resûlullah istediğini yerine getiremeyeceğini, yatağa girince 33’er defa “Sübhânallah-Elhamdülillâh-Allâhüekber” demesinin daha hayırlı olacağını söyledi.

Babası Fâtıma’yı ayakta karşılar, elini tutarak yanaklarından öper, iltifat edip yanına oturturdu. Hz. Fâtıma da onu aynı şekilde karşılayıp ağırlardı.

Resûl-i Ekrem kızı için; 

“Bana melek gelerek Fâtıma’nın cennetliklerin hanımefendisi olduğunu müjdeledi.” (Hâkim, III, 151),

“Fâtıma benim bir parçamdır, onu sevindiren beni sevindirmiş, onu üzen de beni üzmüş olur” (Buhârî, Fezâ’ilü ashâbi’n-nebî, 12, 29) buyurmuştur.

Rivayet ettiği 18 hadis Kütüb-i Sitte’de yer aldı.

Resûlullah’ın nesli onun çocukları vasıtasıyla devam etti.

Hz. Fâtıma, Resûlullah’ın ölümünden beş buçuk ay sonra 22 Kasım 632 tarihinde vefat etti.