Kalem, Türkiye'deki biyoçeşitlilik ve alınması gereken tedbirlere yönelik AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Biyoçeşitliliğin, kara, deniz ve diğer sucul ekosistemlerle tüm üretken ortamlarda yaşayan canlı organizmalar arasındaki farklılaşmayı ifade ettiğini belirten Kalem, tüm dünyada biyoçeşitliliğin hızla azaldığını vurguladı. Kalem, "Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından hazırlanan 2024 Küresel Riskler Algı Araştırması'na göre önümüzdeki 10 yıl için öngörülen ilk beş küresel riskten dördü doğayla ilgili. Bunlardan biri de üçüncü sırada yer alan Biyoçeşitlilik Kaybı ve Ekosistemlerin Çöküşü." dedi.
Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Paneli’nin 2019'da yayımladığı rapora göre, her şey olduğu gibi devam ettiği takdirde, yakın gelecekte 1 milyona yakın bitki ve hayvan türünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağının altını çizen Kalem, "WWF’in iki yılda bir yayımladığı Yaşayan Gezegen Raporu da son 50 yıl içinde omurgalı tür popülasyonlarının yüzde 69 azaldığını ortaya koydu. Küresel ölçekte en büyük düşüş yüzde 83 ile tatlı su habitatlarındaki türlerde gözlendi. Habitat kaybı, iklim değişikliği, kirlilik, aşırı doğal kaynak tüketimi ve yasa dışı avlanma gibi insan faaliyetleri biyoçeşitliliği ciddi şekilde tehdit ediyor." ifadesini kullandı.
Kalem, biyoçeşitlilik kaybını önlemek için Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'ne (BÇS) taraf ülkelerin, 2022'de yapılan 15. Taraflar Konferansı'nda 23 hedeften oluşan 2030 Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi'ni kabul ettiklerini anımsatarak, sözleşmeye taraf ülkelerin Ulusal Biyoçeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planlarını (UBSEP) bu hedeflere göre revize etmeleri ve güncellemelerinin biyoçeşitliliğin korunması için önemli olduğunu aktardı.
Türkiye biyoçeşitlilik açısından artık cazip bir coğrafya değil
Dünyadaki genel eğilime paralel Türkiye'de de ekolojik ayak izi büyürken yaşayan gezegen endeksinin de düştüğünü kaydeden Kalem, Türkiye'nin de artık biyoçeşitlilik açısından cazip bir coğrafya olmaktan uzaklaştığını anlattı.
Kalem, yayınladıkları Türkiye Üreyen Kuş Atlası veri değerlendirmesine göre sulak alanlara bağımlı türler arasında yer alan yaz ördeği, kadife ördek ve telli turnanın Türkiye'de halen görülseler de artık yuvalamadıklarının tespit edildiğine dikkati çekerek, ancak Mayıs 2021 ve Nisan 2024'te Amasya'da bir çift telli turnanın yuvaladığını ve bunun umut verici olduğunu söyledi.
Yeşil deniz kaplumbağalarında koruma çabaları olumlu sonuç verdi
Dünya genelinde en fazla tehdit altında olan türlerden biri olan yeşil deniz kaplumbağasının "kritik tehlikede" statüsünden, "tehdide yakın" statüsüne alındığını ifade eden Kalem, "Akdeniz'de özellikle son yıllarda yeşil deniz kaplumbağası yuva sayısı ve popülasyonunda kaydedilen artışa istinaden türün 'kırmızı liste' statüsü güncellendi. Türkiye'de uzun yıllardır koruma çalışmaları sürdürülen Samandağ, Kazanlı, Alata ve Davultepe kumsallarında yeşil deniz kaplumbağalarının yuva sayılarında artış kaydediliyor." diye konuştu.
Kalem, ancak söz konusu kaplumbağa türlerinin yaşam alanlarının hızlı kaybedildiğini ve buralarda koruma çalışmalarına hız verilmesi gerektiğine dikkati çekerek, koruma çalışmalarının sadece sivil toplum kuruluşları ve kamunun değil, bireysel olarak herkesin katkı verebileceği bir alan olduğunu vurguladı.
İsteyen herkesin WWF-Türkiye internet sitesinden deniz kaplumbağalarının yuvalama kumsallarında nasıl davranılması gerektiğini öğrenebileceğini kaydeden Kalem, "Yaz tatili yaklaşırken Akdeniz kıyılarında bulunan yuvalama kumsallarında deniz kaplumbağalarını rahatsız eden davranışlarda bulunan kişileri uyararak bu canlıların kumsallarımızda nesillerini sürdürmesine yardımcı olabiliriz." değerlendirmesinde bulundu.
Mersin balıkları yok olmaya en yakın türlerden
Kalem, yeşil deniz kaplumbağalarındaki aktif koruma çalışmaları sayesinde gerçekleşen sevindirici gelişmelerin birçok hassas tür için geçerli olmadığına işaret ederek, bu türlerden birinin de 200 milyon yıldır yerkürede varlığı bilinen 27 türü olan, boyu 8 metreye, ağırlığı ise 1,5 tona ulaşabilen mersin balıkları olduğunu söyledi.
Geçmişte Türkiye sularında Karadeniz kıyılarında yaşayan, Yeşilırmak, Kızılırmak ve Sakarya nehirlerinde ürediği bilinen 6 Mersin balığı türünün bulunduğunu ancak son yıllarda sadece bazı türlerin varlığını sürdürebildiğini belirten Kalem, "Son 20-25 yıllık zaman zarfında Yeşilırmak'ta 2, Sakarya nehrinde 1 türün tesadüfen yakalandığına dair kayıtlar bulunuyor. Mersin balığı hem dünyada hem de Türkiye'de en fazla tehdit altında olan ve yok olmaya en yakın türlerden biri." diye konuştu.