Mağfiret

Mağfiret insanın ayıplarının örtülmesinin adıdır. Başımızın dik, alnımızın açık olması bizim en temel insanlık ihtiyacımızdır. Diğer bütün zevkler bundan sonra gelir. Kur’an ve sünnete baktığımızda bütün bu dünya telaşını sırf mağfireti elde etmek için yaşıyoruz gibidir. (Âl-i İmrân, 3/133; Fâtır, 35/34) Öyle yüksek bir hedeftir mağfiret! Kusurların örtülmesine duyduğumuz ihtiyaç itaatkâr/isyankâr hiç kimseyi dışarda bırakmaz. İsyankâr günahlarının örtülmesine muhtaçsa itaatkâr da eksiklerinin örtülmesine muhtaçtır; kul olup da eksiği olmamak düşünülmeyeceğine göre…

Mağfiret sadece affetmek değildir. Çünkü af cezadan vazgeçmektir;

mağfiret ise cezadan da azarlamaktan da suçluya suçunu hatırlatmaktan da vazgeçmek; suçu tamamen örtmek demektir. Gafûr olan Rabbimiz dilediği zaman hataların üstünü öyle örter ki hatayı işleyenin kendisine bile unutturur da kişi Rabb’inin huzuruna vardığında yapıp ettiklerinin fecaatinden mahzun olmaz. Hatta bu unutturulma sayesinde kendi vicdanı karşısında hissedeceği ezikliği dahi yaşamaz; o günahı hiç işlememiş gibi olur. Hayatından izi ve tesiri silinir. İşte gufran böylesine muazzam bir bağışlamayı ifade eder.

“Gufran” kökünden türeyen üç isim vardır: Gâfir, Gaffâr ve Gafûr. Cenab-ı Hak gereksiz tekrardan münezzeh olduğu için ulema esma-i hüsnada eş anlamlı isimler bulunduğunu reddeder ve nüanslara vurgu yaparlar. Buna göre: Gâfir mutlak anlamda bağışlama ifade ederken Gaffâr bir günah ne kadar tekrar edilmiş olursa olsun bağışlayan, Gafûr ise çeşit çeşit günahları bağışlayan demektir.

Kur’an-ı Kerim’de Gafûr

Öğrendikçe Allah Teâlâ’ya saygımızı, şükrümüzü artıran sayısız konudan biri de Gafûr isminin Kur’an-ı Kerim’de en çok Rahîm ismiyle birlikte gelmiş olmasıdır. 73 yerde bir arada gördüğümüz bu iki isim, kusurları örtmenin merhametle birlikte olduğunda kemal ifade ettiğini gösterir. Bağışladığını hissettirerek muhatabını ezmeyen bir bağışlamadır Rahîm’in bağışlaması…

İlahi terbiyenin ismi olan “Rabb”in Kur’an-ı Kerim’de on küsur yerde Gafûr ile nitelenmesi de ayrı bir lütfa işaret ederek -elbette kurallar ve yaptırımlar da içeren- bu terbiyenin kusurları örtme ve bağışlama üzerine kurulduğunu gösterir. Bundan anlarız ki bu terbiye, yalnızca terbiye edilen üzerinde hâkimiyet kurma amacı gütmemekte; her zaman af gerekçelerini dikkate alan Rabbimizin şefkatini göstermektedir. (En’âm, 6/145; Nahl, 16/119; Kehf, 18/58)

Gafûr isminin Halîm ismiyle birlikte geldiği yerlerde müminlere bazı hukuki, ahlaki ve sosyal konularda ikazlar yapılmış ardından da bu iki isim zikredilerek Rabbimizin hem kusurları örttüğü, hem de örtmeyeceği zaman cezada acele etmeyip mühlet verdiği hatırlatılmıştır. (Bakara, 2/225, 235; Âl-i İmrân, 3/155; Mâide, 5/101)

Gafûr bunlardan başka Azîz, Şekûr, Afûvv isimleriyle de kullanılmaktadır. Diğer isimlerde olduğu gibi bu isimler de Gafûr’un manasını desteklemekte ve ona yeni boyutlar katarak zenginleştirmektedir. Gafûr isminin Vedûd ismiyle birlikte geldiği Burûc suresi 14. ayet ise bütün kusurlarımıza vâkıf olup onları örten Rabbimizin bunu yaparken bize duyduğu sevginin yok olmadığını vurgulaması açısından ayrıca büyük bir müjdedir.

Mağfiret Talebi: İstiğfar

İslam’da insan için aslolan günahkârlık olmadığı hâlde Kur’an-ı Kerim’de yüzlerce yerde vurgulanan mağfiret talebinin sebebi hayata günahsız başlayıp kemale ulaşması beklenen insanın bu kemal vasıfları edinme yolunda geri kalışlarını telafi etmek içindir. Bu nedenle mağfiret temennisi olan tövbe istiğfar aynı zamanda bir yükseliş vesilesidir. (Zâriyât, 51/18; Enfâl, 8/4; Muhammed, 47/15; Fussilet, 41/32; Fetih, 48/29) Yalnız bu mağfiret talebinde sözlerle davranışların birbirini desteklemesi gerekir. Pişmanlık, tövbe ve ıslah aşamalarını içermeyen bir mağfiret talebi ciddi değildir. Kur’an-ı Kerim’de yer alan mağfiret ayetlerinin çok defa tövbeyi ve iyi davranışları şart koşması da bunu gösterir. (Furkân, 75/70; Neml, 27/11; Tegâbün, 64/18; Nûr, 24/22) Aynı zamanda mağfiret talep edenin affedilmeyecek hiçbir günahın olmadığını da bilmesi gerekir. (Zümer, 39/53) Kişi ölüm hâline varmadıkça günahlarının örtülüp yeni bir başlangıç yapma şansının kalmadığı bir nokta yoktur.

Günahkâr olmadığı sürece Rabbimizin kusurları örtmeyi ifade eden isimlerinin tecellisi için bir mahal de kalmayacağından Gafûr isminin tecellisi insanların günah işlemelerine ve bağışlanmalarını istemelerine bağlıdır. Bu nedenledir ki Efendimiz (sas) “Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teâlâ sizi giderip yerinize günah işleyip mağfiret dileyen kimseler yaratırdı.” buyurmuştur. (Müslim, Tevbe, 9)

Gafûr Tecelli Ederse

Bu ismin tecelli ettiği kişiler insanlara daima olumlu bakan, genel olarak hataları örten, örtmek mümkün değilse bir af gerekçesiyle affeden, kusur aramayan, kin tutmayan, insanlardan yakınmayan kişilerdir. Bu özelliklerin çevrelerindeki dünya ile değil, tamamen kendi karakterleriyle ilgili olduğunu bilirler. Çünkü affedici ve merhametli olmayı başkalarının kendisine nasıl davrandığına bağlayan kişi öz/ü/gür bir kişi değildir; iyilik konusunda bağımlı bir kişidir.

Bu mübarek ismin tecelli etmesi için başkalarının bir kusurunu gördüğümüzde hemen kendi kusurlarımızı hatırlayacak bir farkındalığa ulaşmış olmamız gerekir. Sonra da mağfiretin öncelikle bizim başkalarının kusurlarını örtmemize bağlı olduğunu bilmemiz lazımdır. (Nûr, 24/22)

İlahi affa ihtiyacımız var ve bunu kazanmamız başkalarını affetmemize bağlı! Formül budur… “Kim bir Müslümanın ayıbını örter, kusurunu bağışlarsa Allah (cc) da kıyamet gününde onun kusurlarını bağışlar.” (Buhârî, Mezalim, 3; Müslim, Zikir, 38)

İbn Arabî gufranın tecellisine başka bir boyut ekleyerek bu ismin bizimle bize zarar verecek şeyler arasına güçlü engeller koyarak da tecelli edeceğini söyler. Bu durumda Rabbimiz yanlış yolları örterek bize göstermemekte, bu şekilde bizi cezadan değil, bizzat günahın kendisinden korumaktadır.