İnsanın çevre ilişkisi nasıl olmalıdır?
İnsanın çevre ile ilişkisi tıpkı insan ilişkilerinde olduğu gibi bireyin bu ilişkiye biçtiği değer, verdiği kıymet çerçevesinde şekillenir. Her sağlıklı ilişkide olduğu gibi emek, fedakarlık ve merhametten beslenir. Maddi ve manevi alma halinin tek taraflı olduğu iletişim biçiminde “kaynağın sürdürülebilirliği” de mümkün olmaktan çıkar.
“Göğü O yükseltti, denge ve ölçüyü O koydu ki dengeden sapmayasınız” (Rahman7-8)
Bu sebeple insanın yaratılışı ve yaratılıştaki mevcut dengeyi benimsemesi ekolojik sorunların çözümünde doğru bir başlangıç noktası olacaktır. Tüketici pozisyonunda olan insanın kaynaklarını beslemesi, zenginleştirmesi, atıkların dahi değer kazandırıldığı sürdürülebilir bir toplum kaygısını taşıması, bu dengenin sağlanması için elzemdir.
“Göğü O yükseltti, denge ve ölçüyü O koydu ki dengeden sapmayasınız; Ölçüyü düzgün tutasınız ve eksik tartmayasınız.” (Rahman 55/7-9)
İklim değişikliği; hayatımızın her alanında doğrudan veya dolaylı olarak etkilerini gördüğümüz, ciddiye alınması gereken bir gündem maddesi. Ne var ki çoğu zaman kendimizi sebepleri arasında görmeyi ihmal ediyor veya reddediyoruz. Oysa ki doğal afetler, ani hava değişimleri, mevsim değişimleri kadar bilinçsiz kullanıma bağlı su kıtlığı, hava kirliliği, endemik bitkilerin yok olması vb. örnekler de çevresel stres faktörleri arasında.
“Her kim sidre ağacını keserse Allah onu başı üzeri cehenneme atar.” (Ebu Davud, Edeb, 158-159)
Tüm bu sebep-sonuç ağının içerisinde insan eylemlerinin en büyük stres faktörlerinden biri haline geldiği aşikar. Nitekim gezegenimizin gelecek projeksiyonunda yer alan bu risklere karşı ülkeler bireysel ölçekteki aksiyonlar için de çağrılar yapmaya devam ediyor.
“Birinizin elinde bir fidan varken kıyamet kopacak olsa bile onu derhal diksin” (İbn Hanbel, III, 184)
İslam’ın insan-çevre çerçevesinde çizdiği sınırlar bu husustaki hassasiyetin en az insan yaşamı kadar mühim olduğunun altını çizer niteliktedir. Zira içinde varlığımızı sürdürdüğümüz ekosistem mükemmel bir dengeye sahipken insan; işgaller, savaşlar, çevre dostu olmayan uygulamalar ile bu dengenin bozulmasından sorumludur.
“Merhametli olanlara Rahman da merhamet eder. Yerde olanlara merhametli olun ki, gökte olanlar da size merhamet etsinler.” (Tirmizî, “Birr” B. 16).
Bireyin neye ve nelere karşı sorumlu olduğunu bilmesi ise söz konusu hususta doğru bir ahlak ve eylem geliştirebilmesi için ilk gereksinimdir. Ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler ışığında ise bizlere net bir çevre ahlakı çerçevesi çizilmektedir. Üstelik doğanın doğru okunması, anlaşılması ve korunması hususunda yeryüzündeki tüm bireyler bununla yükümlü tutulmaktadır.
“Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik, ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi. Kuşkusuz insan çok zalim, çok bilgisizdir. (Ahzab, 33/72)
Zeyneb Güneysu Yüksek Gıda Mühendisi