Değişim dil ile başlar

Dil; dinin, kimliğin, geleneğin, kültürün taşıyıcısıdır. Bizi biz yapan şeydir. Başkasının kelimeleriyle kendimizi inşa edemeyiz. Kimin ekmeğini yiyorsan onun kılıcını çalarsın sözüne karşılık şunu söyleyebiliriz: Kimin kelimeleriyle konuşuyorsan onun kelimeleriyle düşünmeye başlarsın. Bize ait olmayan kelime veya kavramlarla yerli düşünce gerçekleşmez. Bir süre sonra kendimize yabancılaşmaya başlarız. Yabancılaşmak, benliğinden, kimliğinden uzaklaşmak demektir. Mazi ile bağımız koptuğunda öz duruştan söz etmemiz de imkânsızlaşır. Değişim dil ile başlar, sonra hayatın bütününe sirayet eder. Millî ve manevi değerler onunla örselenir ve zamanla her şey normal gelmeye başlar. Bu normalleşme geçmişle bağımızı koparır. O bağ koptuğunda bizi biz yapan millî ve manevi değerlerle bağımızı da koparmış oluruz. Bu açıdan milletlerin kaderleri dilleriyle doğru orantılıdır. Dili yaşayan milletler hayatlarını sürdürmüş, dili ölmüş toplumların varlığı ise nihayete ermiştir.

---

Hızır Günlerinin sonu