Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ramazan ayının son sahurunda TRT 1 ekranlarından canlı yayınlanan “Sahur Bereketi” programına konuk oldu.

Ramazan ayının manevi ikliminin hayata yansımaları ve gündemle ilgili değerlendirmelerde bulunan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, "Son sahurdayız. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki, ‘Sahur yapınız. Çünkü sahurda bereket vardır.’ Bugün 29. sahurumuzu yaparak bu bereketten en güzel bir şekilde istifade etmeye çalıştık." dedi.

Ramazan ayının, içinde Kur'an'ın indirildiği bir ay olduğuna dikkati çeken Başkan Erbaş, "Ramazan ayı, önemini, faziletini Kur'an'dan alıyor. Bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi'nin içinde olduğu Ramazan ayının faziletlerini anlatmakla bitiremeyiz. Bin ay, seksen yıllık bir ömür. Biz Kadir Gecesi'ni hakkıyla eğer değerlendirebilmişsek Ramazandan kazançlı çıkmışızdır." diye konuştu.

 "Oruç, bir otokontrol mekanizmasıdır"

Oruç ibadetinin önemine vurgu yapan Başkan Erbaş, "Peygamber Efendimiz, Rabbimizin, ‘Ademoğlunun çok ibadetleri vardır. O ibadetlerin belli bir karşılığı, sevabı vardır ama orucun sevabı ancak Benim katımda gizlidir’ buyurduğunu bizlere ifade ediyor. Onun için, ne mutlu Ramazan ayını en güzel bir şekilde değerlendirmiş olan Müslümanlara. Peygamber Efendimiz Ramazan ayını, ‘başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş günleri’ olarak değerlendiriyor. Rahmetinden inşallah istifade etmişizdir." ifadelerini kullandı.

Ramazan ayının Müslümanlar için bir kurtuluş vesilesi olduğunu belirten Başkan Erbaş, "Rabbimiz, ‘Oruç, size farz kılındığı gibi sizden öncekilere de farz kılınmıştır. Umulur ki korunursunuz.’ buyuruyor. Oruç, kötülüklerden korunmamıza katkı sağlıyor. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte, ‘Oruç, bir kalkandır’ buyuruyor. Kötülüklere karşı kalkan. Askerler nasıl ki düşman oklarından korunmak için kalkanla kendisini korursa oruç da bütün ibadetler de insanları kötülüklere karşı korumak için çok önemli faktörlerdir. Hem dünyamızı hem ahiretimizi koruyoruz." şeklinde konuştu.

İbadetlerin birer otokontrol mekanizması olduğunu söyleyen Başkan Erbaş, "Namaz, bir otokontrol mekanizmasıdır, oruç, bir otokontrol mekanizmasıdır. Namaz kılan insan, ‘ben namaz kılıyorum, şu kötülüğü yapmamam lazım’ diyerek kendi kendine telkinde bulunur. Böyle olması lazım. O ibadetlerin kişiye mutlaka tesir etmesi gerekir." dedi.

"Allah, böyle büyük bir felaketi bir daha göstermesin"

Tarihin gördüğü en büyük afetlerden birisi olan depremlerde vefat edenlere rahmet, yaralananlara acil şifa dileyen Başkan Erbaş, "Bu afetlerde 50 bin 500 kadar kardeşimiz, vatandaşımız vefat etti. İstanbul Müftülüğü olarak 50 bin 500 hatim okuduk. Bütün hocalarımızdan Allah razı olsun. 50 bin 500 hatmi, depremde vefat eden kardeşlerimizin ruhlarına ithaf ettik, duasını yaptık, Allah kabul etsin. Allah, böyle büyük bir felaketi bir daha göstermesin." diye konuştu.

Diyanet İşleri Başkanlığı olarak depremin ilk anından itibaren sahada olduklarını, kendisinin de depremin ilk gününde bölgede olduğunu aktaran Başkan Erbaş, deprem bölgesi dışından il müftülerini bu illerde görevlendirerek vatandaşların yanlarında olduklarını belirterek, "Müftülerimizden Allah razı olsun, hemen işin başına geçtiler. Mevcut deprem yaşayan illerimizin müftüleri, görevlilerimiz de depremzede oldu. Hatay İl Müftümüz, Adıyaman İl Müftü Yardımcımız depremde vefat etti. Allah rahmet eylesin. 68 hocamız bu depremde vefat etti." ifadelerini kullandı.

Başkan Erbaş, deprem bölgelerinde, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı olarak arama kurtarma çalışmaları, cenaze defin işleri, yemek ikramı, manevi destek hizmetleri gibi pek çok alanda çalışma yürüterek deprem mağduru vatandaşların yanında olduklarını ve olmaya devam ettiklerini aktardı.

"İslam, korkulan değil; barış, mutluluk, kurtuluş anlamına gelen bir kavramdır"

İslam’ın, dünyaya gönderilmiş en büyük nimet olduğuna işaret eden Başkan Erbaş, "İslamofobi uydurma bir kavramdır, bir isimlendirmedir. Yani korkulan İslam. İslam, korkulan değil, barış, mutluluk, kurtuluş anlamına gelen bir kavramdır. Marjinal ya da birtakım grupların yapmış olduğu yanlış hareketlerden dolayı büyük bir camiayı içine alacak bir isimlendirme yapmamak lazım. İslamofobi kavramı yanlış doğmuştur zaten. İslam karşıtlığına, İslam düşmanlığına dönüşmüştür." değerlendirmesinde bulundu.

"Barışın yurdu olan Kudüs, adeta savaşın yurdu haline geldi"

Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılara da değinen Başkan Erbaş, İsrail’in, her Ramazanda Müslümanların sinir uçlarına dokunurcasına yaptığı zulümlerin kabul edilemez olduğunu söyleyerek, "Orada ibadet eden insanlara saldırmak bir terör faaliyetidir, terör etkinliğidir, işidir. Bizim inancımızda bırakınız sulh dönemini, savaşta dahi insanların ibadethanelerine dokunamazsınız. Hangi inancın ibadethanesi olursa olsun. İbadet eden insanlara, din adamlarına dokunamazsınız. Yeşile, hayvanlara dokunamazsınız." şeklinde konuştu.

Kudüs’ün Müslümanların idaresine geçtiği dönemlerde insanların barış içerisinde yaşadıklarına işaret eden Başkan Erbaş, "Filistin ve Kudüs, Darüsselam hüviyetini ne zaman kaybetti? Osmanlı'dan, yani bizim milletimizin idaresinden çıktıktan sonra Darüsselam, yani barışın yurdu olan Kudüs, artık kavganın, işgalin, adeta savaşın yurdu haline geldi. Farklı inançların, farklı kültürlerin birlikte yaşama örnekliğinin en güzel asırları hep Kudüs Müslümanların idaresi altında olduğunda olmuştur." ifadelerini kullandı.

Türkiye olarak, oradaki zulmün son bulması için gayret ettiklerini aktaran Başkan Erbaş, Birleşmiş Milletler'in zaman zaman İsrail hakkında aldığı kınama kararlarına İsrail’in uymadığını ve Birleşmiş Milletler'in yaptırım uygulamamasının bir çifte standart göstergesi olduğunu belirtti.

Başkan Erbaş, Müslümanların beldesi olan Kudüs'ün, Filistin'in ebedi başkenti olduğu görüşünün, ülkemizdeki farklı görüşlerden, farklı düşüncelerden herkesin ittifak halinde olduğu bir konu olduğunu söyledi.