Anadolu Ajansı muhabirinin Kültür AŞ yayınlarından çıkan "Entelektüel Bir Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmed" kitabından ve kaynaklardan derlediği bilgilere göre, 29 Mayıs 1453'te İstanbul'un fethinin ardından kentte imar, inşa ve tamirat başladı. Sultan Mehmet, kentte ticaret ve sosyal hayatı aktif hale getirmek için Osmanlı'nın farklı şehirlerinden Müslüman ve gayrimüslim tebaasından ilim sahibi ve zanaatkarları şehir merkezine yerleştirdi.
Fethin ardından ilk imar ve iskan faaliyetleri Suriçi'nde Bahçekapı, Eminönü-Unkapanı Haliç şeridi ve Eyüpsultan'a kadar uzanan kıyı boyunca yapıldı.
Osmanlı'nın İstanbul'da inşa ettiği ilk mimari eserler Eyüpsultan Camisi (1459), Beyazıt'taki Eski Saray, Patrikhane, eski İmparatorlar Türbesi'nin yerine Mimar Atik Sinan'a yaptırılan Fatih Camii ve Külliyesi (1463-70), Gülhane Parkı'ndaki Çinili Köşk (1472), Üsküdar Rum Mehmet Paşa Camii (1471), Topkapı Sarayı ve Tophane semtine adını veren top dökümhanesi. Ayrıca fetihten önce Boğaz'ı kontrol altına almak için inşa edilen Rumeli Hisarı, Fatih Sultan Mehmet'in şehirdeki ilk eser.
Bu eserlerden Rum Mehmet Paşa Camii dışındakiler zaman içinde kentte meydana gelen depremlerde hasar alınca, yerlerine yenileri yapıldı.
Bugün İstanbul'un belli başlı mahallelerinin bazıları dönemin önde gelen devlet adamlarının isimlerini taşıyor. Mahmut Paşa, Murad Paşa, Davud Paşa bunlardan bazıları olarak öne çıkıyor. Ayrıca Gedik Ahmet Paşa da adını taşıyan Gedikpaşa'ya bir mescit, çifte hamam ve medrese inşa ettirdi.
İstanbul'a fetih sonrası Fatih Sultan Mehmet devrinde 167 mescit inşa edildiği bazı kaynaklarda yer alıyor.
Fatih Sultan Mehmet'in sekbanbaşılarından Bayezid Ağa tarafından fethin ilk yıllarında inşa edilen Topkapı Bayezid Ağa Mescidi, İstanbul'un fethine katılmış ulemadan Akseki Kemaleddin Efendi tarafından inşa ettirilen Fatih Akseki Mescidi, Eyüp'te Ya Vedud Mescidi, Silivrikapı’da Bala Süleyman Ağa Mescidi, Balat'ta Hacı İsa Mescidi, Unkapanı'nda Salih Paşa Camii (Hüsameddin Hüseyin Efendi), Unkapanı Hızır Bey, Unkapanı Attar Hacı Halil (Atlamataşı Camii), Unkapanı'nda eski adıyla Sağırcılar Mescidi olan Yavuz Er Sinan Camii, Balat'ta Tahta Minare, Fatih’te Akşemseddin Mescidi, Zeytinburnu’nda Fatih Mescidi, Mercan’da Yavaşça Şahin Mescidi, Üç Mihraplı Camii (Hoca Hayrettin Camii) ve Pirinççi Sinan Mescidi Osmanlı’nın İstanbul'a Türk-İslam kimliğini kazandırdığı en erken tarihli mescitlerden.
Topkapı'daki Harbi Mescidi ise yine bu dönemde namazgah olarak inşa edildi.
İstanbul'un en eski yapılarından birisi de Rumeli Hisarı içinde yer alan 1452 tarihli Voynuk Şücaeddin Mescidi. Fatih devri alimlerinden Hoca Sinan Efendi tarafından yaptırılan mescit Azepler Camii ismiyle de biliniyor.
Fethin ardından kilise-manastır niteliğindeki yapıların bir kısmı da cami ya da mescide çevrildi. Ayasofya Kilisesi, Pantakrator Manastırı, Pentopoplos Manastırı, Balaban Ağa, Etyemez Tekke/Mescidi, Mustafa Çavuş (Manastır) mescitleri bu niteliktedir. Bunlardan Topkapı'daki Mustafa Çavuş (Manastır) Mescidi günümüze ulaşanlardan.
İstanbul'un fethinin ardından inşa edilen bu mescitlerden 79'u halen mevcudiyetini koruyor.
Fatih Sultan Mehmet, fetihten sonra özellikle Ayasofya Kilisesi'ni ziyaret etmek istemiş, ulema ve devlet adamlarıyla tarihi yapıya giriyor. Yapıda kullanılan çeşitli sanatlar, tasvirler Fatih'in dikkatini çekerken heybetli kubbeye çıktığında yapının harap durumunu görüyor.
Ayasofya'nın camiye çevrilmesinden sonra Fatih devrinde yapılan değişiklikler sonraki dönemlere nazaran kısıtlı. Namaz kılınan ve zemine yakın yerlerdeki mozaikler kapatılırken yüksekte kalanlar ise ileriki dönemlerde kapatılıyor. Yapıya mihrap, minber ve Kur'an ayetlerini içeren tablolar ekleniyor. Caminin masraflarını karşılamak için şehirde birçok çarşı, han ve evlerden elde edilen gelir vakıf haline getiriliyor.
Ayasofya'nın camiye çevrilmesi içlevsel olmaktan çok, sembolik bir anlama sahip. Osmanlı geleneğinde kılıç yoluyla fethedilen şehrin en büyük mabedi, fethin sembolü olarak camiye çevriliyordu.
İstanbul'un ilk selatin camisi, fethin akabinde Fatih Sultan Mehmet tarafından 1459'da yaptırılan Eyüpsultan Külliyesi oldu. Külliye içindeki Eyüp Sultan Türbesi'nin yanı sıra cami, medrese, imaret, sebil ve hamamdan oluşuyor. Anadolu ve Rumeli'de pek çok köy külliyeye gelir getirmesi amacıyla vakfedilmesiyle biliniyor. Ayrıca Eyüp Sultan Camii ve Türbesi'ne bütün Osmanlı tarihi boyunca mübarek gün ve gecelerde mevlit okunması için pek çok vakıf yapılıyor. Cami 1766 depreminde büyük hasar görünce önce tamir ediliyor ardından baştan yapılarak 1800 yılında yeniden açılıyor.
Şehrin en eski yerleşim birimlerinden olan Fatih'in merkezinde yer alan Fatih Camii ve Külliyesi Osmanlı İstanbul'unun ilk büyük külliyesi.
Ortasında cami bulunan külliyede kütüphane, darüşşifa, hazire, muvakkithane, hamam, türbe, aşhane, ahır ve tabhane yer alıyor. Bugün ayakta olmayan ve kaybolan çarşısısın yanı sıra 8 yüksek medrese ve 8 Tetimme Medresesi, mektep ve darülkurra ise eğitim organları.
Fatih Sultan Mehmet'in yaptırdığı cami İstanbul'da 1509 ve 1557 ve 1761'deki depremlerde zarar görerek yıkılıyor ve Sultan 3. Mustafa döneminde yeniden inşa edilerek 1771'de yeniden açılıyor. Dış avlu kapısı (Çorbacı Kapısı) Cümle Kapısı duvarı, iki minarenin pabucu, kürsüsü, şadırvanı, avludaki pencereler, çini panolar, yanlarda yer alan sıra musluklar ilk inşa edilen camiden kalan orijinal kısımlar.
Bulunduğu semtin adıyla anılan Mahmut Paşa Külliyesi'nin yapımına 1462'de başlanıyor ve 1471'de tamamlanıyor. Külliye içerisinde cami, türbe, çifte hamam, han, medrese, imaret, sıbyan mektebi ve bir mahkemeden oluşuyor. Külliyeye daha sonra çeşme ve sebil ilave ediliyor. Bu yapılardan cami, türbe, han ile hamamın erkekler kısmı ile medresenin dershane bölümü günümüze kadar ulaşıyor.
Külliyenin günümüze ulaşan tek yapısı Fatih’te Vatan ve Millet caddeleri kavşağında yer alan Murat Paşa Camisi. Has Murat Paşa'nın Otlukbeli Savaşı'ndan önce şehit olmasıyla 1472'de inşasına başlanan külliye Sadrazam Mesih Paşa tarafından 1478'de tamamlanıyor. Külliye cami, medrese, imaret ve hamamdan oluşuyor.
- Fatih dönemi eğitim yapıları
İstanbul’un fethinin ardından Fatih, kötü durumdaki Ayasofya'nın onarılmasını emredip, ardından Zeyrek'teki Pantokrator Manastırı'nın odalarını medrese haline dönüştürüyor. Böylece bu yapılar Osmanlı İstanbul'unun ilk eğitim kurumları oluyor. İstanbul Üniversitesinin de temelini oluşturan bu medreseler, 1453 yılında faaliyete başlıyor.
Ayasofya Medresesi'nin ilk müderrisi ise Fatih’in hocası Molla Hüsrev. Ayasofya Medresesi yüzyıllar içinde pek çok mimari değişikliğe uğradıktan sonra 1934'te yıktırıldı. Ayasofya Medresesi 15 Nisan 2022'de Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından aslına uygun olarak inşa edildikten sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılarak Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesine tahsis edildi.
Fatih döneminde inşa edilen bir diğer eğitim kurumu da 1472'de inşa edilen Mahmut Paşa Medresesi'dir. Mahmut Paşa Camii'nin doğusunda yer alan, bugün sadece bir dershanesi kalan bu yapıya ayrıca bir kütüphane kurulmuştu.
Fethin ardından ticaretin canlandırılması için Haliç boyunca sıralanan Odun, Unkapanı, Yemiş ve Mısır iskeleleri, tüccarın dükkanları, iskele ve limanlar onarıldı.
Kapalıçarşı (Bedesten) 1456 yılında dört kapıdan girilen, 15 kubbe altında, o dönemde oda veya sandık adı verilen 140 dükkandan oluşuyordu. 15. yüzyılın sonlarına doğru Kapalıçarşı'da 76'sı kuyumcu, 50'si abacı ve terzi, 44'ü takkeci, 66'sı mestçi ve ayakkabıcı olmak üzere 641 dükkan bulunuyordu.
Kapalıçarşı'nın merkezini oluşturan ve Türk çarşı karakteriyle inşa edilmiş, bugünkü Cevahir ve Sandal bedestenleri, bir iki yıl arayla Fatih döneminde yapıldı. Çarşı yüzyıllar içinde zamanın ihtiyaçları doğrultusunda genişletilerek günümüz kapalıçarşılarının en büyüğünü oluşturdu.
Bedesten'in dışında da çeşitli çarşılar, hanlar, imaretler, mescitler ve medreseler vardı. Bunlardan Sultan Hanı 98 hücre, Bodrum Kervansarayı 31 hücre ve 14 dükkanlı, Odun Kapısı civarında Eski Han, Tahtakale'de 24 hücreli, 16 dükkanlı Yemiş Kapanı, Bey Kervansarayı, Unkapanı, Tuz Ambarı, Mumhane, Sabunhane, Debbağhane, Boyahane, Salhane, Fatih vakıflarının tesislerinden bir kısmını oluşturur.
Galata'daki Galata Bedesteni (Fatih Çarşısı) Fatih Sultan Mehmet tarafından Ayasofya Vakfı'na gelir getirmesi amacıyla yapılmış dönemin en büyük ticari yapısıdır. Bugün Fatih Çarşısı olarak da bilinen bu yapının Fatih döneminde 20 kubbeli bir bedesten olarak inşa edilmiş, zamanla bugünkü haline dönüşüyor. Bedesten bugün Hırdavatçılar Çarşısı olarak kullanılıyor.
Bu yapılar dışında Fatih Camii çevresine dükkan ve çarşılar yapıldı. Malta Çarşısı, Şekerci Han, Deve Hanı, Sultan Pazarı adıyla kurulmuş Saraçhane Çarşısı bunlardan öne çıkanlardır.
İstanbul'un fethinin hemen ardından Fatih Sultan Mehmet tarafından ilk saray, 1453-1458 arasında bugün İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü ile üniversitenin bazı binalarının bulunduğu kampüste inşa edildi. Sarayın etrafı kale surları gibi yüksek duvarlarla çevriliydi. Duvarların ardında ise kasırlar, köşkler, harem dairesi, selsebiller, çeşmeler ile bahçeler yer alıyordu.
Topkapı Sarayı (Saray-ı Cedid) tamamlandıktan sonra bu saraya ise Saray-ı Atik (Eski Saray) denilmiştir.
Vefat eden veya tahttan indirilen padişahların ailesine tahsis edilen Eski Saray'da 1541'de çıkan büyük yangından sonra harem ve diğer üniteler Topkapı Sarayı’na taşındı. Saray sonraki dönemlerde de yangınlar yaşasa da yeniden inşa edilerek Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasının ardından Bab-ı Seraskeriye’ye tahsis edildi.
Topkapı Sarayı'nın bahçesinde Fatih Sultan Mehmet tarafından bir gül bahçesi yaptırıldı. Saray arazisi içerisinde bulunan bu bahçeye daha sonra Gülhane dendi.
Çinili Köşk, Orta Asya'dan İran üzerinden Anadolu'ya gelen eski Türk mimari geleneğinin günümüze kadar ulaşmış İstanbul'daki tek temsilcisidir. Fatih döneminde Selçuklu çini tezyin geleneğiyle inşa edilen köşk, iki katlı taş bir yapı olarak inşa edildi. Kaynaklara göre sultanlar Çinili Köşkü önündeki Kum Meydanı'nda yapılan saraya mahsus çevgan oyunu, kartopu dövüşü gibi çeşitli spor müsabakalarını, bayramlarda güreşçileri, aslan terbiyecilerinin gösterilerini izlemek için kullanıyordu.
Sırça Saray olarak da adlandırılan köşkü 17. yüzyıl sonlarında saraya mensup ağalar da kullanmıştır.
Askeri dehası, devlet adamlığı ve entelektüel kişiliğiyle tarihin büyük liderleri arasında yer alan Fatih Sultan Mehmet, 29 Mayıs 1453'te İstanbul'un fethinin ardından, ticaret ve sosyal hayatı aktif hale getirmek için kenti imar ve iskan faaliyetleriyle ihya etti. Fotoğrafta 1469 yılında inşa edilen Eyüpsultan Camisi görülüyor.