"Hafız olmak istiyorum çünkü…
Çünkü çok güzel hocam."
- Nasıl yani çok güzel?
"Hocam düşünsenize Allah kelamını yükleniyorum hem hafızama hem kalbime! Bu hissi yaşamak harika!"
Yukarıdaki üç cümle yetmişti gözümüzün bir anda uzaklara dalıp ortamın sessizleşmesine. Tabii bu cümleleri kuranın gözlerindeki ışıltı ve yüreğinin, sesine yansıyan heyecanı da bu sessizlikte etkiliydi. 15-16 yaşlarında bir kızımızın heyecandan sesi titreyerek kurduğu bu cümleler "Asımın nesli…" diyerek nitelediğimiz ve bazen de özlem duyduğumuz gençliğe ne kadar uygundu.
Bir taraftan örgün eğitime devam ederken diğer taraftan “Ben hafız olmak istiyorum” diyerek kurslarımızın misafiri olan 5. sınıftaki evlatlarımızın;
"Hocam kolay yerden soracaksınız değil mi? Hepsini bilip hemen hafızlığa başlamak istiyorum." niyazları, sözünü ettiğimiz genç neslin bilinç ve şuur vadeden ayak seslerini duymamızı sağlıyordu.
Bazen Kur’an kurslarımızın koridorlarında, etrafımı saran öğrencilerimizden işittiğim bazen de görevli olduğum "Hafızlık Takip Komisyonu"nda benimle birlikte diğer hocalarımızın da işittiği bu minvaldeki cümleler mesleğimizi icra etmeye çalışırken, bizlerin tefekkürünü artıran eylemlerdir. Öncelikle fert olarak düşünür insan, acaba nedir Allah kelamını bu kadar ezberlenebilir kılan? Okuduğu her kitabı ezberine alamazken kişi, nedir aynı insanı hafızı kelam yapan?
İlk hafız Hz. Muhammed’in (s.a.s) "Hafız olup da Kur’an okuyan kişi meleklerle beraberdir." (Müslim, Salatü’l-Müsafirin, 244; Ebû Dâvûd, Vitr, 14)
"İçinde Kur’an’dan hiçbir şey bulunmayan kişi harap ev gibidir." (Tirmizî, Fedailü’l-Kur’an 18) ifadeleri mi?
Peki… Çok özel bir tercih yaparak evladının hafız olmasını isteyen ebeveynler nasıl bir müjdeye ereceklerdir?
"Kim Kur’an’ı okur ve onunla gereği gibi amel ederse, kıyamet günü anne ve babasına ışığı güneş aydınlığından daha parlak bir taç giydirilir ve yine onun anne ve babasına değeri dünyalara değişilmez iki elbise giydirilir. Onlar: Bunlar bize niçin giydirildi? diye sorduklarında; kendilerine: Çocuğunuzun Kur’an ezberlemesi ve öğrenmesinden dolayı diye cevap verilir." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/440) müjdesi bunlardan sadece birisidir!
İlk emri "Oku" olan Kerim kitabımızın muhatabı olarak hafızlara ve aslında hepimize düşen görev "Lafzın Hâmili Mananın Âmili" olabilmektir. Nitekim adaleti, merhameti, dürüstlüğü, güven ve sabrı kuşanırken aynı zamanda zulme karşı mücadeleyi bilen gençler yetiştirmenin, bu özelliklere sahip gençler olmanın yollarından biri Allah kelamını hem zihinlere hem kalplere nakşetmektir. Evet, en önemlisi okuduğu Kur’an-ı anlayıp içselleştirmek ve böylece ahlakını Kur’an ile süslemektir. "Yürüyen Kur’an" ifadesini "Yaşayan ve Yaşatan Kur’an" kavramıyla birleştirmektir…
Öyleyse tercihini hafız annesi ya da hafız babası olmaktan yana kullanmak isteyenler için evlatlarını, ülkemizin birçok noktasında bulunan ve hafız yetiştiren Kur’an kurslarımıza yönlendirme vaktidir.
Öyleyse "Ben de hafız olmak istiyorum" diyen evlatlarımızın, kayıtların başladığı şu günlerde, ebeveynleriyle birlikte gelip müftülüklerimizi/Kur’an kurslarımızı ziyaret etme vaktidir.
Son olarak öğrencilerimizin bir taraftan hafızlığını yaparken diğer taraftan okuluna örgün eğitimle devam edip bu eğitimi bir de sosyal kültürel birçok faaliyetle destekleyebileceği "Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık" projemizin detaylarını da ülkemiz genelindeki il/ilçe müftülüklerimizden/Kur’an kurslarımızdan alabileceğinizi hatırlatmayı kendime görev addediyorum.