“İyilik, gönlü huzura kavuşturan ve içe sinen şeydir; kötülük ise, insanlar sana fetva verseler (onaylasalar) bile, gönlü(nü) huzursuz eden ve iç(in)de bir kuşku bırakan şeydir.” (Dârimî, Büyû’, 2) buyurur, her hususta bizlere rehber olan Sevgili Peygamberimiz (sas). Peki, iyiliği kendine düstur edinmiş ve “İyi insan” sıfatını yüklenmiş bir insanın özellikleri nelerdir?

Samimidir iyi insan.

Toplumda “içi dışı bir” şeklinde nitelendirilenler samimi insanlardır. Bu özelliği kendisinde barındıranların gönlündeki samimiyet davranışlarına yansımıştır. Ailesiyle, akrabalarıyla, arkadaş, dost ve tanıdıklarıyla aslında yolu kesişen herkesle samimiyet dolu bir iletişim kurabilenlerdir. Hayat yolculuğunda onların en yakın yoldaşı samimi niyetidir:

“Allah, ancak samimiyetle ve sadece kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.” (Nesâî, Cihâd, 24.)

Gayretli ve istikrarlıdır.

Allah’ın adaletine güvenenlerdir bu özellikleri kendilerinde barındıranlar. Bu dünyada adaletin tesis edilemediği zamanlarda da “Üzerime düşen nedir?” düşüncesiyle topluma faydalı olmak için çalışmaya ve üretmeye devam edenlerdir. Emeklerinin boşa gitmeyeceğine, karşılığının eksiksiz olarak kendilerine verileceğine inananlardır:

“Gerçek şu ki, iman edip iyi işler yapanlara gelince, elbette biz iyi iş yapanların ecrini zayi etmeyiz.” (Kehf, 18/30)

Pes etmez iyi insan, etmemelidir!

Zorluklar ya da engeller karşısında pes etmeyip yola devam edenlerdir onlar. Geçirdiği şubatları unutmadan hayallerini nice baharlar için kuranlardır. Yaşadığı mağduriyetleri yok saymayan, yok saydırmayan ama “mağdur” halde kalmayı da kabul etmeyenlerdir. Bulunduğu hali daha iyi hale getirmek için asla pes etmeden gayrete devam edenlerdir. Peygamberimizin ifadesiyle “canlılığını, diriliğini koruyan hurma ağacı gibi olan”, yaratılış gayesini unutmayanlardır. Hedefine henüz ulaşamasa da sürece odaklanan, en güzel mükafatı Rahim olan Allah’tan bekleyendir:

“Sabret! Çünkü, Allah iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmez.” (Hûd, 11/115)

Kavli leyyin sahibidir.

İletişimde yumuşak ve ikna edici bir dil kullanır kavli leyyin olanlar. Nefesini hayır yolunda harcar ve muhatabının ibret alması için konuşurlar. Çözüm odaklı, muhatabını yargılamadan dinleyen, tebliğinden vazgeçmeyen ve doğrudan ayrılmadan kolaylaştıranlardır:

“Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır yahut korkar.” (Tâhâ, 20/44)

Öncüdür; iyiliği çoğaltmak için.

İz bırakanlardır onlar. “İyi ki tanıdık, iyi ki var.” dediklerimizdendir. İnandığı yolda azim ve fedakarlıkla yürüyen, ilim, irfan ve doğru bilgi ile donananlardır. İman, ihlas ve takvadan ayrılmayan, istikâmet üzere olmaya gayret edenlerdir. Attığı her adımın dünyayı değiştirmeye, iyiliği dünyaya egemen kılmaya doğru giden bir adım olduğunu unutmayanlardır:

Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten meneden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. (Âl-i İmrân, 3/104)

Îsâr kavramını içselleştirendir.

Kendisi muhtaç durumda olsa bile imkânı nispetinde öncelikle başkasının ihtiyacını karşılamak adına koşturanlardır. Öz kardeşler bile miras taksiminde orta yolu bulamazken Medineli Sa’d’ın (ra), Mekkeli Abdurrahman b. Avf ‘a (ra) malının yarısını vermeyi teklif etmesi misali özverili davranmaya özen gösterenlerdir:

“İhtiyaç içinde olsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erecekler onlardır.” (Haşr 59/9)

Her işini ihsan bilinciyle yapandır.

Postmodern dönemin en büyük ihtiyaçlarından biridir ihsan bilincine sahip olmak. “İyi insan” diye anılmak yetmez. İyi insan olmanın hakkını verebilmek için üstlendiği sorumluluğu da en iyisiyle yapma gayreti içinde olmak gerekir. Sırtını kimseye yaslamasına gerek yoktur bu bilince sahip olanların. “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.” (Âl-i İmrân, 3/173) ayetinin verdiği huzurla kalpleri sekinete ermiştir. Ve… Teşekkürü illa bu dünyada beklemezler:

Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı “İlliyyûn”dadır. (Mutaffifîn, 83/18)