Neydi o ses? Bir çocuğun kardeşine son nefesinde kelime-i şehadeti telkin ederken duyulan sesi mi? Son nefesini veren kardeşin fısıldayarak çıkan nefesi mi? Kameraların çekmeye utandığı, ekranların karartarak vermek zorunda kaldığı görüntüler, aslında insanlığın kararmış hali mi? Bir annenin feryadı, kefenin içindeki masum evladının acısını dillendirmeye yeter mi?
Ne oluyor orada? “İnsanlık” dedikleri kavram nereye doğru yol alıyor?
Yeni ortaya çıkan bir şey mi peki bu durum? Asırlardır nedir, kendini "büyük" görenlerin dert edindiği!?
Düşünün ki yıllar önce, barındığınız yurdunuzdan zorla çıkarılıyorsunuz. Yıllar geçmiş ve hala yerleşik düzene geçmek bir tarafa dursun, canınızla kanınızla mücadele ederek hayat mücadelesi veriyorsunuz.
Yıl 1948... Silahlı Siyonist çeteler tarafından 800 bin Filistinli zorla göç ettirildikten sonra İsrail'in kuruluşu ilan ediliyor. Bu tarihten önce Filistin topraklarında 1 milyon 400 bin Filistinlinin yaşadığı ifade ediliyor. Dolayısıyla yerlerinden, yurtlarından zorla çıkarılan Filistinliler yaklaşık 70 yıldır zor şartlar altında kamplarda yaşam sürmeye çalışıyor. Zulüm ve baskı altında yıllardır süren bu yaşam savaşında, kadın, erkek, genç, çocuk ve yaşlı şehadet şerbetini içen binlerce insan var. Peki, ne için bu mücadele?
Yıllardır devam eden bu zulmün karşısında son derece kararlı ve güçlü bir duruşla var olmaya çalışan Gazzeli, Filistinli Müslümanların savunduğu değerler bütün dünya Müslümanları için ne anlama geliyor?
Bu topraklar salt bir toprak parçasından öte manevi bir miras aslında. Kıymetli bir emanet...
Kudüs... Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’yı barındıran, İsra ve Mirac mucizesinin simgesi bir şehir. Hz. İbrahim’den itibaren birçok peygamberin şehri Kudüs.
Sevgili Peygamberimizin hatırası, 400 yıl boyunca Osmanlı himayesinde kalmış ve bu döneme ait yüzlerce eseri içinde barındıran ecdadın emaneti olan bir İslam şehri. Müslümanlar için çok önemli olan üç mescitten birini de içerisinde barındıran hüzünlü şehir.
İşte bu sebeplerle tarih boyunca pek çok saldırı ve istilaya sahne olmuş bu kadim şehir...
Bugüne geldiğimizde akıl almaz, vicdan kabul etmez bir şekilde masum sivil vatandaşlar hala katlediliyor. Bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden bir soykırım yapılıyor. Üstelik okullar, ibadethaneler, hastaneler bombalanarak insan hakları da hiçe sayılıyor. Tüm bunların ardından sözde gücü elinde tutanlar tarafından türlü türlü algı operasyonlarına da devam ediliyor.
Oysaki insan insandan ancak takvaca üstün olabilecekken, mazlumu yok etme çabaları neden peki? Peki, her açıdan sahip oldukları ve o çok güvendikleri güçleri yetebilecek mi?
Gelin Sevgili Peygamberimizin (sas) hayatında bulalım bunun cevabını:
“Hz. Peygamber (sas) Bedir günü, “Allah’ım, senden ahdini ve vaadini (yerine getirmeni) diliyorum. Allah’ım, eğer bu müminler topluluğunun hezimetini dilemişsen o zaman bugünden sonra sana ibadet edilmeyecek demektir” diye dua etti. Ebû Bekir (ra), Hz. Peygamber’in elini tuttu ve “Bu dua sana yeter.” dedi. Akabinde Resûlullah (s.a.s), “Yakında o topluluk bozguna uğrayacak; arkalarını dönüp kaçacaklar.” (Kamer, 54/45) âyetini okuyarak çadırdan dışarı çıktı.” (Buhârî, Meğâzî, 4)
Öyleyse ey nefsim öncelikle sözüm sana!
-Kıyama dur, secdeye git.
-Ne işle meşgulsen en iyisini yap. Anne misin, baba mısın, evlat mı? Rolünü, görevini sorumluluk duygusuyla üstlen. Bir Müslüman olarak taşıdığın değerin farkına vararak bu değerin sana yüklediği sorumluluğu en iyi şekilde yerine getir.
-Amir misin yoksa memur mu? “Devletin işlerini sen mi bitireceksin, dünyayı sen mi kurtaracaksın?” cümlelerini kullanmaktan vazgeç! Evet, biriciksin ve sana ihtiyaç var. Birlik seninle, beraberlik de seninle sağlanacak.
-O vakit zihnini topla. Duanı artır. “Dua etmekten başka bir şey gelmiyor ki elimden.” deme! Gücün sadece dua etmeye yetiyorsa içtenlikle, samimi bir şekilde yalvar Kadir-i Mutlak olana!
-Oku! Kur’an’ı oku. O ilahi kelamın verdiği mesajı da. Senin kelamın da sadece slogan atarken yükselmesin. Söylemlerini eylemlerinle ispatla. Yapabiliyorsan kaleminle destekle.
-Bulunduğun konumun hakkını vererek taşıdığın sorumluluğun bilinciyle hareket et!
Haykır dünyaya, her türlü zulmün karşısında olduğunu. Zira sessizlik zulmü haykırıyor aslında!